Bu abimiz niye bu kadar sert?

Erdoğan niye bu kadar asabi? Bu çıkışlarının sebebi ne? Niye “uluslararası camiayı” tanımıyor? Neden hukuksuzluk konusunda bu kadar ısrarlı? Sanırım olayı çözdüm, anlatayım.

Yalnız önden bir not düşeceğim: Twitter’ın engellenmesi konusu bu yazının konusu değil, örneğidir. Yazının konusu olsaydı, Erdoğan’ın gündem değiştirme taktiklerinden birini yemiş olacaktım. Halbuki yazının konusu zaten bu: Erdoğan’ın gündem değiştirme taktikleri ve günümüzde bunu ısrarla ve sert bir şekilde yapmasının amacı.

Durum

AKP oy kaybediyor. Güneş altındaki buz gibi eriyor AKP’nin oyları. Sebebi, elbette, son zamanlarda çıkan yolsuzluk iddiaları, yapılan operasyonlar ve çıkan kayıtlar. İşin acayibi, Tayyip Erdoğan bu iddialardan dolayı istifa etmek şöyle dursun, iddiaları yalanlamıyor bile. “Alo Fatih” konusunda “Evet, gerektiği zaman görüşlerimi bildiriyorum.” diyor, oğluyla yaptığı “sıfırlama” konuşmasının olduğunu inkâr etmeyip “Benim kriptolu telefonumu dinlemişler.” diye veryansın ediyor… Bir anlamda iyi bir şey bu tabii, ama hiçbir şekilde yalanlamadan sert çıkışlar yapmaya devam etmesi, siyasi jargonda nasıl diyorlardı, manidar.

Başbakan, yalnızca yolsuzluk iddiaları konusunda sert çıkışlar yapmıyor. Berkin Elvan’ın ölümü konusunda, hiç olmadığı kadar sertti. Berkin’i terörist ilan edip, annesiyle beraber miting meydanlarında binlerce kişiye yuhalatması, her şeyden önce ayıptır ve Türkiye siyaset tarihine kapkara bir leke olarak geçecektir. Berkin için yapılan eylemlerde ölen Burakcan’ı da sert demeçlerine ekleyerek onu bir ayrıştırma aracı olarak kullanması da bir diğer vahim hareketidir.

Neyse… Son olarak yaptığı çıkış da epey konuşuldu. Amacı da zaten buydu: Twitter’ı keyfine göre kapatabileceğini özellikle söyledi, “Uluslararası camia beni ilgilendirmiyor.” lafı düşünülmüş bir laftı ve “kökünü kazımak” ifadesi, stratejisinin bir parçasıydı. Nedenini şimdi öğreneceksiniz.

Neden

Yazının başına dönelim: AKP oy kaybediyor. Oyunu kaybettiği kitle, AKP’ye ve Erdoğan’a aşık olmasa da partiyi ve liderini takdir eden, yanlışlarını gördüğündeyse ondan uzaklaşmaya meyilli bir kitle. Siyasetçiler bunu “yüzer-gezer kitle” olarak tanımlıyor. Ateş İlyas Başsoy’un tabiriyle “siyasetsiz seçmen”lerden oluşan bu kitle, Başbakan’ın cevval yapısını ve taviz vermeyen duruşlarını takdir ediyor, duygusal bir tercih olarak oyunu AKP’ye vermek istiyor.

Yalnız bu kitle, AKP’nin ve Erdoğan’ın yolsuzluk yaptığı iddialarından çok rahatsız oldu. Bir kısmı MHP’ye, bir kısmı CHP’ye, bir kısmı BDP’ye, bir kısmı da SP’ye yönelen bu kitleyi elde tutmanın yolu da, maalesef, Başbakan’ın her geçen gün daha sert çıkışlar yapması ve taviz vermeyen duruşunu her gün daha net bir şekilde göstermesi.

İşte Erdoğan, bu yüzden bu kadar sert. Twitter’ı erişime engelleyince onun önünü kesemeyeceğini biliyor ama kendisine oy verenlerin bunu takdir edeceğini de biliyor. “Uluslararası camia beni ilgilendirmiyor.” lafının başka ülkelerde ayıplanacağını biliyor ama kendi ülkesinde bu açıklamaya “Helal olsun yiğidime!” diye karşılayan, bu tarz açıklamaları takdir eden bir kitlesinin olduğunu da biliyor. Bakın, bir Ekşi Sözlük yazarı bu durumu şu şekilde ifade ediyor:

Bu adam, sosyokültürel olarak AKP seçmenini bire bir temsil ediyor. Onun başarılı oluşu, onun güçlü oluşu, onun dünyaya karşı dik duruşu onların hepsinin başarısı gibi kabul görüyor. Ondan vazgeçtikleri an, kendilerinden de vazgeçmeleri gerekecek; o yüzden kendilerini kandırmaları gerekiyor.

Asıl sebebi anladınız, değil mi? Erdoğan, kaybettiği AKP oylarını geri kazanmaya ve AKP’nin daha fazla oy kaybetmesini önlemeye çalışıyor. Bunu yapması için elinde seçim yatırımı olarak kullanabileceği pek fazla “ak icraat” olmadığı gibi, her seçimde ona çalışan Gülen Cemaati de Erdoğan’ı terk etti. Bu durumda yapabileceği tek şey, alabildiğine sert çıkışlarla kendi seçmenini tatmin etmesi ve kendi seçmeni olmayan kitleyi de Bülent Arınç, Abdullah Gül gibi “iyi polisler” aracılığıyla kontrol altında tutmak.

Gerçi şu da var: Bu iyi polisler AKP’den rahatsız olan kitleyi sakinleştirmeyi hiçbir zaman başaramıyor. Ama zaten başarmak zorunda değiller – hatta Erdoğan’dan rahatsız kitlenin sokağa dökülmesi Erdoğan’ın ve AKP’nin işine geliyor! Nasıl mı? Şöyle: Sokak eylemleri, aynen sert demeçlerde olduğu gibi, safların sıklaşmasına sebep oluyor. Örneğin Gezi olaylarında AKP ve Erdoğan’ın itibarı büyük yara aldı ama oyları azalmadı. Çünkü Erdoğan geri adım atmadı, hatasını kabul etmedi ve kitlesini bir kez daha kendisine bağlamayı başardı. Şimdi bir eylem olsa yine AKP’nin oylarının eriyişi yavaşlar, hatta kaybettiği bir miktar oyu geri kazanması bile mümkün olur. (Berkin için yaptığımız eylemlerde bu gerçekleşmiş bile olabilir.) Tepkilerimizde haklı olsak da, hiç değilse seçim sonrasına kadar kesinlikle sokağa çıkmamak gerekiyor.

Sonuç

Tekrar ediyorum: AKP oy kaybediyor. Erdoğan’ın sert çıkışlarını ayıplamakla beraber, bu çıkışları, onun oy kaybı karşısındaki “çırpınışları” olarak yorumlayıp geçmemiz gerekiyor. Çünkü, eğer Başbakan’ı umursamamayı başaramazsak, Twitter konusunda yaptığı gibi, gündemi rahatlıkla değiştirip yeni yarattığı gündemi yönlendirerek gündeme, dolayısıyla gündemin algısına hakim olmayı başarabilir.

Sevgiler.

Barış Ünver
24 Mart 2014

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.