Engin Ardıç ve biz psikopat blog yazarları

Bazı köşe yazarları; alınan maaşın dolgunluğunu, ilgili kişinin üstün bilgi ve tecrübesine bağlıyor sanırım. Öyle olmasa yazacak bir köşe bulmuş Engin Ardıç, yazılarından herhangi bir gelir beklemeyen biz blog yazarlarının tamamına çamur atmaya kalkmazdı.

Şaka yapıyorum, bunu Engin Ardıç bile yapmaz. O zaman neden okuduğu tek tük blog’lardan kocaman genellemeler çıkardı bu Engin insan? Hemen açıklıyorum: Osman Seyit Börütecene‘ye sinirlendi diye! Osman‘ın yazılarına bakıyoruz:

  • Engin Ardıç’ı Engin Ardıç usulü eleştirmek
  • Engin Ardıç ve bilmeden, düşünmeden köşe yazısı yazmak
  • Engin Ardıç çılgınlığı tam gaz sürüyor
  • Engin Ardıç eleştirilerim üzerine

Düzeltme: Osman, blogundan bu yazıları kaldırmış. 16.12.2012

Yazıları okuduktan sonra görüyoruz ki Osman gayet yerinde eleştirilerle Engin beyin (sözde) tespitlerine yanıtlar vermiş. Buraya kadar bir problem gören var mı? Var: Engin Ardıç.

Yine bazı yazarlar (yalnızca köşe yazarları değil) eleştirilere tahammül edemiyor efendim. Yazılarını eleştiren kesime çamur banyosu yaptıran Engin Ardıç da bu bazı yazarlardan biri. Son derece profesyonel bir üslupla Osman Seyit Börütecene‘yi aşağılamaya kalkmış.

Hakaretlerine de değineceğim ama benim dikkatimi çeken olay şu: Engin Ardıç, yalnızca tek bir blog yazarını değil, tüm blogküreyi hedef almış. Bunun sebebine de değineceğim. Veya iki konuya birden şimdi değineyim, Engin Ardıç‘ın köşe yazısından alıntılarla yazısında bilmeyip, salladıklarına yanıtlar vereyim:

  • “Internet çıkalı, mertlik bo… zulmadı da, bozulmasına çeyrek var. Yok, haber sitelerinin birbirlerinden ve basından haber araklayıp dayamalarını kastetmiyorum. […] Yorum olduğunu sandığı abuklamalar gönderen “okur kitlesinden” sözediyorum. Azıcık içi dolu olana “blog” diyorlar.”
    İlk genellememiz okurlarına duyduğu saygıyı belirten bir tanım: Engin Ardıç‘a yapılan her olumsuz yorum bir abuklamaymış, azıcık içi dolu olana da blog deniyormuş.

Yazı boyunca devam eden genellemelerin en hafifinin hemen altına bir not düşmek istiyorum, Osman‘ın blog’unda da dedim bunu: Sırf dikkat çekmek, gündemde kalmak için; bilmediği, anlamadığı konular hakkında yazan birçok köşe yazarı var. Engin Ardıç da bu türün en güzel örneği. Engin Ardıç, yalnızca Osman‘ı hedef almak yerine tüm Türk blogküresini hedef alıyor ki tüm blog’lar ondan bahsetsin, gündemde kalsın ki ünlü gözüksün. Reklamın iyisi kötüsü olmaz, değil mi?

  • “Sanal ortamda birşeyler çiziktirip göndermek son derece kolay, doğru dürüst “imla” bilmek bile gerekmiyor. Ciddi siteler böyle bir koşul arasalar ve yanlış yazılmış bu tür metinleri yayımlamasalar, “tıklama” sayıları nasıl küt diye gider başaşağı…”
    Osman dahil tanıdığım birçok blog yazarı yazım kurallarına sizden daha fazla dikkat ediyor, üsluplarıyla laf cambazlığı yaparak okurlarına beyazın siyah olduğunu inandırmaya çalışmak yerine doğru dürüst yazılar yazıyor Engin bey. Ama tabii sizin lafınız bütün blogküreye; bu yüzden yazım bakımından içler acısı olduğunu kabul ettiğim blog’ların çoğunluğunun sizin tanımınıza uyduğunu itiraf ediyorum. Yine de genellemeye tüm blog’ları katmanız saçmalığın daniskası. Biz “Engin Ardıç‘ın bütün yazıları bok gibi.” diyor muyuz? Yalnızca bazı yazılarınızı eleştiriyoruz o kadar – ama tabii bu, biz blog yazarlarına lanetler yağdırmanız için yeterli bir sebep, değil mi?
  • “Psikopatlara sağlanan ikinci kolaylık, “anonim yazabilme” olanağı. Yani gizlilik. Gözüne bir “rümuz” kestiren, sallıyor abuklamasını…”
    Bahsettiği psikopat da ismini, resmini, hayatını, her şeyini anlatıyor blog’unda. Ama Engin Ardıç bahsettiğim süpersonik taktiğiyle bu yaptığı tanımı da genellemesine bağlayabiliyor ve bir “rumuz”u olan ve bir blog’da yazan herkesi hedef alıyor. Ne yazık ki benim gibi, Hakan Demiray gibi, Osman Seyit Börütecene gibi, Tansu Günay gibi, Barış Atasoy gibi, daha birçok blog yazarı gibi insanları da kalemiyle idam etmeye kalkıyor. Tabii bizden bahsetmesi de mümkün değil, zira içimizden birinin ismini verse, ettiği hakaretlerden dolayı dava açılabilir kendisine. Yazık be.
  • “Elbette herkes “saçmalama özgürlüğüne” de sahiptir, suç kapsamına girmediği sürece.
    Fakat insanlarda da “okuduğuna inanma eğilimi” vardır, bu çok doğaldır ve atılan çamurun izi de, bir şekilde kalır.”

    Bak bu konuda çok haklı Engin abimiz. Yalnız fark etmediği bir nokta var: Cümleleri blog yazarlarından ziyade kendisini anlatıyor. Suç kapsamına sokmadığı sürece istediği gibi saçmalayan da Engin Ardıç, blog yazarlarına attığı çamurları kendisinden okuyan okurları kendisine inandıran da Engin Ardıç.
  • “Ne yazık ki bu toplumun ruh sağlığı son derece bozuk, bu da yalnızca maçlara değil, buralara da yansıyor.”
    Bu genellemeye ya kendisini de kattığını fark etmiyor, ya da Engin amcamız o kadar elit bir amca ki, kendisini bu toplum‘a yakıştıramıyor ve tüm toplumu ruh hastası maç manyakları olarak yorumluyor.

Tansu Günay da bu yazıdan bahsetmiş, şimdi okudum. Siz de okuyun. Tansu‘nun değindiği güzel bir nokta var: Engin Ardıç, kendisine yapılan yorumları istediği gibi şekillendirebiliyor, istediği gibi tanımlayabiliyor. Yukarıda örneği var: Hoşuna gitmeyen her yorumu abuklama olarak tanımlayabiliyor. Oysa çamur atıp durduğu biz psikopat blog yazarlarının çok büyük bölümünün yazılarının altına yorum eklemek serbest. Bazıları blog’a üyelik istiyor, bazı blog’larda yorumların yazar onayından geçmesi gerekiyor ama yapılan yorumlar, yorumu yazanın ağzından çıkıyor, blog yazarının ağzından değil.

Her gün köşesini doldurmak için zırt pırt paragraf açıp yazısını uzun gösteren yazarların en anlamazı ve anlaşılmazı Engin Ardıç‘ın genellemelerini toparlarsak:

  1. Bütün blog yazarları anonim olarak yazıyor!
  2. Bütün blog yazarları psikopat!
  3. Bütün blog yazarları abukluyor!
  4. Bütün blog yazarları ruhlarındaki pislikleri internete döküyor!
  5. Bütün blog yazarları yazım kurallarından bihaber!
  6. Bütün toplumun ruh sağlığı bozuk!

Bu genellemelerin sebebinin altında da, Engin Ardıç‘ın kendisine dava açılması korkusu yatıyor olmalı. Yoksa adam gibi çıkar, “Osman Seyit Börütecene diye bir herif bana bok atmış, yapılır mı bu ulan?!” derdi. Ama demez; o zaman Osman dava açar. Hatta yazdığım yazı yüzünden Engin de bana dava açabilir. Ama olay öbür yanağı çevirmekte, yapılan eleştirileri ve hatta hakaretleri sakin bir dille yanıtlayabilmekte biter.

Eğer bunu, her blog yazarından daha geniş bir okur kitlesine sahip herhangi bir yazar yapamıyor ve bunu yapabilen yazarlara saldırmakta sakınca görmüyorsa, ben bu yazara yazar demem.

Barış Ünver
11 Aralık 2007

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.

Yorumlar kapalı.