Hancock (2008)

DİKKAT: Bu yazı, Beyn'in "Arşiv" kategorisine aittir. Yazının arşivlenmiş olması, yazı içindeki bilgi ve görüşlerin artık önemsiz veya geçersiz olduğunu gösteriyor olabilir.

Dikkat: Yazı boyunca filme gitmemiş insanlara pek önem vermedim, o yüzden -çok acayip ayrıntılar vermiş olmasam da- yazıyı okumak istemeyebilirsiniz. Yine de filmi baştan sona bilseniz bile gitmeniz gereken bir film, onu baştan diyeyim. Ben tekrar izlemek isterim mesela.

Superman bir kolunu (yukarı ve) ileri doğru yumruk yapar da öyle uçar, Batman yarasa şekilli pelerinini açar da öyle süzülür, Iron Man iki kolunu yanlarına yapıştırır da öyle fişek misali gider… Hancock hiç kasmıyor abi. Yok elimi nereye koyayım, yok bacağımı şöyle tutayım… Uğraşmıyor, nasılsa her şekilde uçuyor ya, ona yetiyor. Süper.

Kimseyi takmayan ama kötülükle babalar gibi savaşan, yine de savaşma şekliyle (mesela birkaç suçluyu durduracak diye şehirde milyonlarca dolarlık hasar meydana getirdiği için) halk tarafından pek sevilmeyen bir süper kahraman bu Hancock (Will Smith). Daha sonra Ray Embray (Jason Bateman) diye bir adamla tanışıyor da Ray bunu biraz adam etmek istiyor. Sonrası zaten manyak gibi gülmekle geçiyor.

Filmde özellikle beğendiğim birkaç unsur vardı:

  1. Doğallık – “Gerçek hayatta süper kahraman olsa, böyle olurdu arkadaş.” diyesi geliyor insanın. Muhtemelen böyle de olmazdı ama yine de bu da yeterince gerçekçi. Kasmadan uçmalar, zekice planlanmayan dövüşler falan… Bir de görüntü olarak da gerçekçiydi film. İnanılmaz özel efektler vardı mesela. Veya ne bileyim, sabit bir kamera yoktu pek; çoğunlukla el kamerasıyla çekilmiş gibiydi sahneler.
  2. Charlize Teron – Ehehe, öyle valla. Yalnız ilginçtir, filmin belki yarısına kadar tanıyamadım Charlize Theron‘u. Tanıdıktan sonra ayrı bir zevkle izledim filmi.
  3. Will Smith – Ehehe, bu unsur kolayca yanlış anlaşılabilir :). Adamda öyle bir karizma var ki, hayran bırakıyor arkadaş. Birçok okurum, erkek veya kız fark etmez, benimle bu konuda hemfikirdir. Oyunculuğunu da ayrı seviyorum, ilk maddeye sokabileceğim bir doğallığı var. Yani çoğu zenci aktör gibi abartılı komik rollere bürünmüyor. Komik rollere pek bürünmüyor zaten ama büründüğünde de Eddie Murphy gibi Mehmet Ali Erbilvari bir cıvıklığı yok. Öyle.
  4. “Özel yetenekleri olan adam” konsepti – Süper kahramanlar küçüklüğümden beri ilgimi çekmiştir. Superman olsun, Batman olsun, Spider-Man olsun, Hulk olsun, ne bileyim Hellboy falan olsun… Süper kahraman olmak zorunda da değil aslında, özel yeteneği olsun yeter. Yani The 4400 ve Heroes dizileri de beni Spider-Man kadar etkiler.

Yalnız itiraf edeyim, Charlize Theron‘un ön plana çıkmaya başladığı sahneden sonra (Artık o kadarını da söylemeyeyim.) film biraz b.ka sardı gibi oldu. Yani çok güzel başlayan bir film, çok kötü bitti. Hakikaten çok kötü bitti ama, öyle böyle değil. Sanki iki farklı senarist, filmin iki yarısını ayrı ayrı yazmış da ilki çok iyiyken ikinci adam batırmış, sıvamış gibi olmuş.

Her şeye rağmen izlenebilir, çok eğlenceli bir film. Yav, sırf adamın film boyunca uçuşunu, yere inişini falan izleyin, süper. Ay hala kafamda adamın uçuşunu canlandırıyorum, hala manyak gibi gülesim geliyor.

Barış Ünver
08 Temmuz 2008

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.