Kader inancı

Hemen şimdi iki kolunuzdan birini havaya kaldırın ama kaldırmadan önce kendinize şu soruyu sorun:

“Kaderimde sağ kolumu kaldıracağım mı yazılı, yoksa sol kolumu mu?”

Bu soru size biraz olsun saçma geldiyse, kaderinizin zaten sizin yaptıklarınızdan oluştuğunu, yüzeysel de olsa biliyorsunuz demektir. Siz hayatınızı nasıl yönlendirirseniz yönlendirin, yaptıklarınızın ve yapacaklarınızın hepsi daha önceden bir yerlerde yazılıdır. Bir şeyi oluruna bırakıp “Kaderimde ne yazıyorsa o olsun.” demek bu yüzden saçmalığın daniskasıdır ama yine de sizin bunu deyip olay üzerindeki etkinizi sonlandıracağınız da yazılmıştır. Kader bu yüzden çok acayip, çok korkutucu, çok kafa karıştıran ama yine de uğraşması çok zevkli bir kavramdır.

Çok güzel bir giriş olmadı. Neyse, devam edeyim.

Kadere iki farklı yaklaşım var – daha doğrusu iki tane temel yaklaşım var:

  1. Kader önceden yazılmıştır, ne yaparsak yapalım değiştiremeyiz – Doğru, ama yanlış yorumlanıyor bu cümle. Senin değiştirmek için vereceğin çaba da zaten kaderde yazılı olandır! Yani sen kaderinde liseyi bitirmenin yazmadığını düşünüp derslerine çalışmasan, bu da kaderde yazılıdır; kaderini değiştirdiğini düşünüp liseyi bitirmek için fazladan efor sarf edersen, bu da kaderde yazılıdır! Kaderi değiştirme yetkisi insanoğluna verilmemiş ama kaderini değiştirdiğini sanmanın verdiği sahte haz bahşedilmiş.
  2. Kadere inanmam, kaderimi kendim belirlerim – İnanmazsan inanma, kader yine de var. Ne yaptığın, ne yapacağın, ne yapmayacağın falan hepsi çoktan belirlenmiş. Senin yapman gereken tek şey bu seçimleri yaşaman. Adeta yazılmış bir senaryoyu oynuyorsun sen, o kadar. Ama yine de bu “Kadere boyun eğmelisin!” anlamına gelmiyor, zira kadere boyun eğip eğmemek senin yapabileceğin bir seçim değil :). Kaderde sağ kolunu kaldırdığın yazıyor sandığın için sol kolunu kaldırıyorsan, kaderde sol kolunu kaldırdığının yazılı olduğunun farkında değilsin demektir.

Bu konu hakkında bir-iki aydır yazmak istiyordum ve bir-iki aydır bir taslak halinde bulunuyordu bu yazı ama daha fazla ilerleyemiyorum gibi. Yarım kalmış bir yazı olarak kabul edin ve ona göre yorumlayın bu yazıyı lütfen :).

Barış Ünver
16 Temmuz 2008

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.

Yorumlar kapalı.