Kişisel bloglar öldü mü?

(Bu yazı ilk olarak, Hardware Plus dergisinin Temmuz 2013 nüshasında yayınlanmıştır.)

2007-2010 yılları arasında çok modaydı: Herkes bir kişisel blog açmak isterdi. Herkesin, kendi düşüncelerini özgürce anlatabildiği bir ortam fikri o kadar güzeldi ki, herkes “Merhaba dünya!” yazılarıyla açtıkları bloglarının ilk yazılarında – büyük bir hevesle – yaşantılarından kesitler, özgün düşüncelerini paylaşırdı.

Bu modaya kapılan yazarların bloglarına bugün bakarsanız, birçoğunun son yazdıkları arasında “Bloğumu epey ihmal ettim ama size söz, artık daha sık yazacağım!” gibisinden -en az 2 yıllık- bir yazı bulunur.

Bu, ayıplanacak bir şey değil çünkü insanlar yazmaya üşendiği için blogları boş kalmıyor – insanlar sosyal ağlarda daha sık geçirmeye başladığı için bu böyle.

Türkiye’de sosyal ağlara tam olarak ısındığımız yıllar, kişisel blogların değerinin azaldığı yıllarla örtüşür. Facebook ve Twitter başta olmak üzere sosyal ağlarda daha çok vakit geçirdikçe, hem okur hem yazar olarak, kişisel bloglara daha az vakit ayırır olduk. Bloglarımıza daha az yazar olduk ve başkalarının kişisel bloglarını daha az okur olduk.

Bunun ayıplanacak bir şey olmaması, insanların sosyal ağlarda zaten büyük ölçüde “kişisel” sayılabilecek şeyler paylaşmasında yatıyor. Artık görüş ve tecrübelerini 140 karaktere sığdırabilen veya paylaştığı bir fotoğraf veya videoyla, o anki hâletiruhiyesini yansıtabilen insanlarız biz. Durum buyken, sadece okur olarak değil, yazar olarak da aynı duruma düşüyoruz ve ilk önce kişisel bloglarımıza yazdıklarımız kısalırken, daha sonra paylaşımlarımızı sosyal ağlarda yapmanın kolaylığına alışıyor ve bloglarımızı yavaş yavaş terk ediyoruz.

Bu bloğun adı Beyn. 2006 yılının ocak ayından 2013 yılının haziran ayına dek bir “kişisel blog” olarak yayın yaptı. (Kişisel bloglar moda diye açılan bloglardan biri değildi yani.) 2008 Blog Ödülleri’nde “En İyi Kişisel Blog” ödülü bile aldı ama 2010-2011 yıllarından itibaren, yani sosyal ağ penetrasyonu ülkemizde tepe noktasına ulaştıktan sonra, ziyaretleri düşmeye başladı. 2012 yılında Beyn’i “kişisel”likten çıkartmayı düşünürken, 2013’ün haziranında bunu gerçekleştirip, çok yazarlı bir “düşünce bloğu” haline getirmeyi başardım ve ziyaretçi sayıları o gün yeniden yükselişe geçti. Benim seçtiğim konu “düşünmek” ve haliyle gündem ve siyaset ağırlıklı yazılar yazılıyor; yazar sayısı bakımından ise Beyn hala “gelişme çağında” diyebiliriz ama artık daha iyi bir yerde olduğu ve doğru bir yolda gittiği kesin.

Evet, kişisel bloglar ölmek üzere olabilir ama “blog” kavramı ölmedi. Hatta, değer kazandı: Kişisel bloglara olan talep ne kadar düştüyse, “niş” veya “konulu” bloglara olan talep o kadar arttı. Belli bir konu çerçevesinde yazılmış yazılardan oluşan bloglar, kişisel bloglara göre kat kat daha fazla ziyaretçi alma potansiyeline sahip – konusu ne olursa olsun!

Türkçe içeriğin nedense hala kıt olduğu günümüzde, insanımız bilgiyi internette üç yerde arıyor: Vikipedi gibi ansiklopedik bilgi kaynaklarında, Ekşi Sözlük gibi “sözlük” formatlı sitelerde veya niş bloglarda. Bir “… Sözlük” veya bir “…-pedi” açmak belli bir sermaye ve teknik bilgi gerektirirken niş bloglar için tek şey, açacağınız bloğun konusu hakkında yetkin olmanız.

Eğer elektrik mühendisiyseniz, elektrikle ilgili bir blog açın. İç mimarsanız, iç mimarlık hakkında bir blog açın. Gerçekten ünlü biri değilseniz, kişisel blog yazmanın size bir faydası olmayacaktır. (Arşiv niyetine kişisel bir kaynağınız olsun istiyorsanız, sitenizin ziyaret edilip edilmemesi sizin için önemli değilse, onun özgürlüğü bambaşkadır. Kesinlikle yazın.)

Yazının özeti şudur: Sosyal ağların revaçta olduğu bir dönemde, kişisel içerikler bu mecralarda paylaşılıyorken, kişisel blogların yeterince ziyaretçi almasını bekleyemeyiz. Gerçekten sizi takip edecek bir kitleye sahipseniz (kısaca “ünlüyseniz”) veya ziyaretçilerle işiniz yoksa, kendiniz için yazmayı tercih edecekseniz; kişisel bir blog açmanızda hiçbir sakınca yok. Ama eğer durum bu değilse, açacağınız blogda kişisel düşünce ve tecrübelerinizi değil, uzmanı olduğunuz konu hakkında yazmanız daha iyi olur.

Sevgiler.

Barış Ünver
26 Ağustos 2014

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.