Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil, gözyaşı hiç değil!

ATATÜRK’TEN SON MEKTUP

Siz beni hâlâ anlayamadınız,
Ve anlayamayacaksınız çağlarca da,
Hep tutturmuş “yıl 1919, Mayısın 19’u” diyorsunuz,
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz.

Mustafa Kemal’i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler,
Siz bana neler yaptınız ondan haber verin,
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin,

Mustafa Kemal’i anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Bana muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan;
Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı,
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı,

Mustafa Kemal’i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil

Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Hâlâ oturmuş 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz,
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın,
Uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların.

Mustafa Kemal’i anlamak göz boyamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil

Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız,
Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil,
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar,
Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.

Mustafa Kemal’i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü
Görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz hiç
ilerlememiş;
Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek
dururken,
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız
gülen,

Mustafa Kemal’i anlamak işitmek değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla,
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla,
Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister,
Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter,
yeter,

Mustafa Kemal’i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Halim Yağcıoğlu

Şimdiden yazıyı özetleyeyim: Atatürk‘ü anmaya değil, Atatürk‘ün putlaştırılmasına karşıyım.

Bu ülkede hoşuma gitmeyen iki çeşit gruplaşma var:

  1. Mevcut iktidara biat felsefesini benimsemiş ve o ne yaparsa yapsın eleştirmekten bile kaçınan, yaşadığı Arap geleneklerini İslam‘ın farzları sanıp Allah’ı ağzına sakız eden, bundan rahatsız olanı dinsiz ilan eden, kendi siyasi görüşlerini doğru bulmayan herkesi sevmediği yaftalarla yaftalayan insanlar,
  2. Dinini biraz olsun yaşamak isteyen herkesi “dinci” diye damgalayan, kendi görüşünde hiçbir hata bulmayıp “diğer” görüşü asla ve asla benimsemeyen, Atatürk‘e tapma noktasına gelecek kadar ilahlaştırmış, Atatürk gibi birini bekleyen ama yalnızca bekleyen, Atatürk‘ün seviyesine ulaşmak için çabalamayıp mehdi/mesih bekler gibi ikinci bir Atatürk bekleyen insanlar.

İlk gruba çattığımı görenler ikinci gruba çattığımı göremiyor, ikinci gruba çatınca ise kimse üzerine alınmıyor. İlk grup ikinciden daha zengin olmasına karşın ilk grup kendini fakir ve mazlum, ikinci grup ise kendini zengin ve elit görüyor.

Mesele Atatürk, tarih de 10 Kasım olduğundan dolayı ikinci grubu eleştireceğim bu sefer.

Atatürk de bir insandı, şu fikri kafanıza bi’ sokun! Ha, ülkemizin başına gelen en güzel şeydi ve bu ülkeye hizmet etmiş en muhteşem insandı, ona hiçbir şekilde karşı çıkmam. Kendinizi Atatürk‘ün mirasını yaşatanlar olarak ilan edip, tabiri caizse Atatürk‘ü tekelinize alırsanız ve Atatürk‘ü efsaneleştirip yaptıklarını başka kimsenin yapamayacağı düşüncesini benimserseniz, tabii ki bu ülkeden başka bir Atatürk çıkmaz! Atatürk‘e hakaret edene, ona saygı duymayana karşı saldırılar düzenlerken göremediğiniz şey şu: Siz de Atatürk‘e, en az o terbiyesizler kadar zarar veriyorsunuz.

Atatürk bu ülkeyi süper güçleriyle falan kurmadı. Atatürk‘ün diğer insanlardan ayrılan tek farklı özelliği, belirgin biçimde yüksek bir zekâ seviyesine sahip olmasıydı. Bugün ülkemizden binlerce Atatürk çıkabilecekken, ilk grubun “ulusalcı” damgasını yapıştırdığı bu ikinci grup yüzünden kimse ikinci bir devrim yapmaya cesaret edemiyor. Kaldı ki (her ne kadar ikinci grup bu olayı abartsa da) 1910’lar kadar kötü günler geçirmiyoruz – tabii o günlerin benzerlerine yaklaşmadığımızı söylemiyorum. Böyle tehlikeler olsa da, olmasa da Atatürk‘ü yalnıca beklemek, bana çok saçma geliyor.

Allah aşkına, akıl var mantık var: Hem Atatürk‘ün ulaşılamaz olduğunu söyleyip millete bu fikri dayatıyorsunuz, hem de yeni bir Atatürk bekliyorsunuz. Kafanız, şu kadar mantık dışı bir olayı almıyor!

Bugün 10 Kasım 2008, Atatürk‘ü elbette saygıyla ve yasla anacağız ama, yukarıda kalınlaştırarak gösterdiğim harika dizelerde olduğu gibi, bir gün üzülüp hayatınıza devam ediyorsanız veya Atatürk‘e olan sonsuz saygınız, onu ilahlaştırma mertebesine ulaştıysa, yanlış yapıyorsunuz. Atatürk‘ü ulaşılmaz kabul edip onun yaptıklarına bakmakla yetinmek, Atatürk‘ü anmak veya onu sevmek değildir; bu, ona daha çok zarar verir.

Senden de bir Atatürk çıkar, benden de. Yeter ki onun cesareti olsun bizde.

Barış Ünver
10 Kasım 2008

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.

Yorumlar kapalı.