Son derece başarısız bir aşk hikayesi (11)

…Mektup da cevapsız kalınca, ben de artık yenilgiyi kabullendim.

11. Bölüm: Son

Nermin, 2010 yılında da aklımdaydı. Ama mektubu yazdığımdan mıdır, bilemiyorum, sadece aklımdaydı. Kalbimde değildi yani. Kalbime başkaları girdi, çıktı falan… O yoktu.

Peki, bunları niye yazdım? Üç sebepten dolayı:

1. Utancımla yüzleşebilmem için.
2. Nermin’i gerçekten unuttuğumu kendime gösterebilmek için.
3. Çok sağlam bir hikaye olduğu için.

Şunu da söylemeden geçemem: Ben, beni geride kalanları özlemem. Racon keser gibi oldu ama gerçekten böyle: Bir ilişki yaşadığım veya yaşamadığım, kendisine birtakım hisler beslediğim hiçbir kıza daha sonradan geriye dönüp de özlem duymadım. (Ama pişmanlığım çok oldu, o ayrı.) Bununla beraber Nermin’den sonra yaşadığım hiçbir ilişkide Nermin aklımda yoktu. Bu güzel bir şey. Utancın ve pişmanlığın varlığı, ille de saplantı derecesinde hislerin varlığını gerektirmiyor.

Peki, sonuç?

Çok iyi bir kızı elimden kaçırdım. İlk ay güzeldi, ikinci ay da güzeldi ama üçüncü ay gelmeden bir hamle yapmalıydım; yapmadım… “Birinci vurucu replik” diye adlandırdığım soruya yanıt aramak yerine gülümseyebilirdim. Gözlemevindeyken en azından elini tutmayı deneyebilirdim. Her şeyi geçtim, Kızılay yolunda defalarca önünden geçtiğimiz çiçekçinin önünde durup ona bir gül alabilirdim. Onu bile akıl edemedim.

Aşk konusundaki anlık utangaçlıklarım bir oldu ve hayatımın en utanç verici olaylarından birini yaşamış oldum. Yalnızca utanç duysam yine iyi; aynı şiddette pişmanlık da var bünyede. Ve eminim ki, bu olayın üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin, utancı atsam bile pişmanlığı üstümden atmam mümkün olmayacak.

Yazdım, rahatladım. Böyle bir utancı ve sonrasındaki pişmanlığı bir daha yaşamamam dileğiyle…

Bu yazı dizisindeki tüm yazılar

Barış Ünver
04 Kasım 2010

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.