Son derece başarısız bir aşk hikayesi (7)

…Ama sonuç olarak umutsuz bir vaka yüzünden, Nermin’e karşı hissettiklerim yüzünden “Historia de un Amor” sona ermiş oldu.

7. Bölüm: “Tık!”

Ekim ayının başında İstanbul’a, CeBIT Bilişim Fuarı’nda (Türksat standında) birkaç günlüğüne çalışmaya gitmiştim. İstanbul’da kaldığım süre boyunca, İstanbul’da okumaya başladığı için çok fazla görüşemediğim dostum Erdem’in evinde kalmıştım. Daha ilk günden kendi derdimi onun derdi yapıp, bana evini açan bir insana rahatsızlık verdiğimi yeni yeni fark ediyorum.

Erdem’de kaldığım ilk gündü, fuar ertesi gün başlayacaktı. Tam da Nermin konusunda dertleşirken Nermin’in telefonumu çaldırdığını gördüm. Ben de çaldırdım. Tekrar çaldırdı. (Bu yazıyı, yazıldığı zamandan çok sonra okuyanlar veya bu “çaldırma dili”ni bilmeyenler için açıklayayım: İlk çaldırış pek çok anlama gelir ama geri çaldırdıktan sonra çaldırmanın tek anlamı şudur: “Beni ara.”) İkinci çaldırışından sonra aramaya karar verdim.

Konuşmanın sonunda nasıl delirdiğimi ben değil de, Erdem veya Erdem’in ev arkadaşları anlatabilseydi daha iyi olurdu.

Telefon konuşmasının başında çok mutluydum. Kaç hafta sonra yeniden konuşuyorduk! Biraz konuştuktan sonra konuyu tekrar buluşmak istediğime getirdim. “Olur.” dedi. “Pazartesi akşam buluşalım mı?” dedim. “Olmaz.” dedi. “Niye?” dedim. “O akşam bir arkadaşımla buluşacağım.” dedi. “Ne arkadaşı?” dedim. “Yaa, anla işte.” dedi. O an, anladığım an, beynimden “tık” sesi geldiği an, delirdiğim andı. Sakin kalmaya çalışıp titrek bir sesle Nermin’i tebrik ettim (?) ve telefonu kapattım. Sonra Erdem’e bağıra çağıra olayı anlatmaya başladım.

Fuarda çalıştığım diğer günler fena halde tatsızdı. Bu bunalımın tek olumlu yönüyle bakarsak, kafamı işe vermeye çalıştıkça göze giriyordum. Ortam ise, Nermin’i unutmaya müsait olduğu kadar bunalıma girmeye de çok müsaitti. Neredeyse her fuar standında birer-ikişer tane güzel kız vardı, vardı ama benim çalıştığım Türksat alanının ikinci katında da kubbe biçimli bir planetaryum (üç boyutlu yıldız gösterilerinin vb. yapıldığı kapalı bir ortam) vardı. (Nermin’in Astronomi okuduğunu hatırladınız mı?) Üstelik fuarın ilk üç günü, o planetaryumu işletme görevi bana aitti!

Üçüncü gün, alt kattaki fuar ziyaretçilerine Türksat hizmetleri hakkında verdiğim ayrıntılı ve etkili bilgilerle stand görevlilerinin başında duran süpervizörün dikkat çekince alt kata inmeyi başardım. Ezberlediğim Türksat hizmetleri ve alt kattaki mini etekli görevli kızlardan bir-ikisiyle yaptığım başarısız flört girişimleriyle birlikte, fuar sonuna kadar Nermin’i aklımdan çıkarmıştım.

Planetaryum eziyetini hariç tutarsak toplamda iki-üç gün Nermin’i düşünmemeyi başarmıştım ama görev biter bitmez, Ankara yolculuğunda aklım yeniden işgale uğradı. Delirdiğim görüşmenin ardından -aynı akşam- yaptığım ikinci bir görüşmede, çarşamba günü, gündüz vakti Nermin’le buluşmayı kararlaştırmıştık.

Bu yazı dizisindeki tüm yazılar

Barış Ünver
27 Ekim 2010

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.