Yalnız yaşamak

DİKKAT: Bu yazı, Beyn'in "Arşiv" kategorisine aittir. Yazının arşivlenmiş olması, yazı içindeki bilgi ve görüşlerin artık önemsiz veya geçersiz olduğunu gösteriyor olabilir.

Yaklaşık 4 aydır kendi evimde yaşıyorum. Mayıs ayında, 26 küsur yıllık hayatımda ilk defa tek başıma bir eve çıktım. Bu yazıda, bu 4 aylık süreçte gördüğüm avantaj ve dezavantajları yazacağım.

Not: Yazının görseli -elbette- temsilidir.

Bir defa, yalnızlığın özgürlüğünü iliklerime kadar hissediyorum. İstediğim şeyi, istediğim şekilde, istediğim zaman yapabilmek 4 ay sonra bile beni şaşırtabiliyor.

Tabii her zaman iyi olmuyor bu: Hayatına müdahale eden kimse olmadığı zaman, kontrolsüz bir yaşama da teslim olabiliyorsun. Bu açıdan bir başka kişiliği (bir arkadaş, bir ebeveyn, bir eş?) aradığım zamanlar oluyor. Özellikle uykumu düzene sokamadığıma üzüldüğüm zamanlar.

Temizlik kısmı zor. Bulaşık ayrı dert, evi toplamak ayrı dert, biriken tozları süpürmek ayrı dert, biriken kirleri silmek ayrı dert. Bulaşığı büyük ölçüde halledebiliyorum, tozları fark ettikçe de elektrikli süpürgeyi çalıştırıyorum, ama en çok kullandığım alanları (çalışma odam ve yatak odam) toplamakta zorlanıyorum ve evi silmeye açıkça üşeniyorum. Neyse ki üşengeçliğim, evi bok götürene kadar sürmüyor da az gecikmeyle, çoğunlukla zamanında evi temizliyorum.

Yemek… Ah yemek ah. Ulan yemek. Kadınları bilmem ama erkeğin kalbine giden yolun karnından geçtiğinin canlı kanıtıyım. Sırf güzel yemekler yiyebilmek için evlensem diyorum, sonra vazgeçiyorum. (Ne evim, ne arabam, ne de düzenli bir gelirim var. Kim alır la beni?)

Genel olarak bir rehavet halindeyim. Kiramı, kart borcumu ve faturalarımı ödeyebildiğim, karnımı doyurabildiğim sürece rahat hissediyorum kendimi. Bu iyi bir şey mi? Bok iyi. Kendini tembel hissedip, tembelliğe devam eden ve o vicdan azabıyla yaşayan insanlar benim çektiğim sancıyı bilir.

Ama şikayet etmeye hakkım yok. Çoğu ailenin yaşamadığı kadar geniş bir evde, tek başıma rahat bir hayat sürüyorum. Şükretmeyi unutmuyorum ama boş kaldığım her an kendimi hırpalamak bana hiç iyi gelmiyor. Onu kesmem lazım.

Ay sonuna yaklaştıkça her gün yazmak için konu bulamamaya başladım, farkında mısınız? Çok dolu bir yazı olmadı, özür dilerim. (Yine de yazma alışkanlığını edinme konusunda çok yol kat ettiğim için gururluyum.)

Barış Ünver
26 Ağustos 2015

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.