Geçen yıl 49 kitap okumuşum—üç kitap daha okusam “her hafta 1 kitap okumuşum” diye hava atabilirdim. (Gerçi hâlâ atabilirim, kime ne?) Bu 49 kitaptan 14’ü tam anlamıyla hayal kırıklığıydı, 26’sı da beklentimi karşılayacak kadar iyiydi. Bu yazıda göreceğiniz 9 kitap ise, herkese tavsiye edeceğim harika kitaplardı.
Girizgâhı daha fazla uzatmadan, kitaplara geçeyim.
(Ufak bir not: Kitapları okuduğum tarihler kafanızı karıştırmasın; aynı anda farklı tipte birkaç kitap okumayı seviyorum.)
Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı – Değerlerin Sorgulanması (Robert M. Pirsig)
Ayrıntı Yayınları, ISBN: 978-975-539-089-5
Listenin en başına yazdığım bu kitaba aslında 2019 yılının Aralık ayında başlamıştım, şubat ayında da bitirdim. Sanırım benim için “yılın kitabı” buydu diyebilirim.
Okuması kolay değil, en başta onu söyleyeyim. Kibarlaştırmadan söylersem kitap biraz sıkıcı. Tabii, on yıllardır web sitelerindeki hap boyutlu bilgilere, kısacık bölümlere sahip kitaplara alışınca, 1974 yılında yayınlanmış (ve Türkçeye ilk defa 1995’te çevirilmiş) bu kitap sıkıcı gelebilir. Yine de bu, kitabın değerinden bir şey kaybettirmiyor.
Kitabın adı gibi, kurgusu da garip. Bir sarmal içinde 3 şekilde ilerliyor hikâye: Baş karakter bize motosiklet bakımını anlatıyor, motosiklet bakımını anlatırken Uzak Doğu felsefesini anlatıyor ve bu ikisini anlatırken kitaptaki diğer karakterlerle çıktıkları yolculuğu anlatıyor. Bu üç anlatım (ve tabii ki geriye dönüşler, “flashback”ler) ile adamın hayatını, hayatı boyunca aradığı “nitelik” kavramını okuyoruz.
(“Nitelik” kelimesi belki de doğru bir tercih olmamış, bilemiyorum, sanırım “quality”nin çevirisi olarak “kalite” kelimesi düşünülseymiş daha iyi olur muymuş diye düşündüm… ama sanırım kavramı felsefe dünyası içinde düşündüğümüzde “nitelik” çevirisi daha doğru.)
Kitabın adına, kapağına bakıp da motosikletlerle alakalı bir teknik kitap sananlar varmış—başlığın altındaki “Değerlerin Sorgulanması” alt başlığı biraz ufak yazıldığı için olsa gerek. Kitap motosiklet tutkunlarını da müthiş tatmin edecektir, ondan eminim, ama motosiklet bakımından bahsettiği kısımlar beni de çok eğlendirdi. Tabii kendi felsefe dünyasını geliştirmeye çalışan birisi olarak benim asıl ilgilendiğim kısım, “nitelik” arayışı oldu.
Felsefeye girmek isteyen ama felsefe kitaplarının—maalesef—olmazsa olmazı ağdalı, uzun, berbat cümleler yüzünden bir türlü yüzeyi aşamayan okurlar için çok iyi bir kitap olabilir. Felsefeye giren, büyük filozofların eserlerini yalayıp yutanlar için de son derece tatmin edici bir kitap olacaktır. Kesinlikle okuyun.
Ketofasting – Ketojenik Beslenme ve Aralıklı Oruç (Dr. Can Çiftçi)
Doğan Kitap, ISBN: 978-605-09-6296-3
2019 yılında, hayatımda ilk defa beni rahatsız eden bir kilo problemiyle karşılaştım: GÖBEK. Çevremdeki (istisnasız) herkes “Boyun uzun yav, göbek belli olmuyor bile.” dese de, ben bu göbeği yok etmeye karar verdim ve 2019 yılında bir aksiyon alamasam da, 2020 yılında kilo vermenin en sağlıklı ve en kesin yollarını araştırdım.
Karşıma çıkanlardan biri, aslında tartışmalı da diyebileceğimiz diyetlerden biri olan “ketojenik diyet” oldu. Tartışmalar genellikle bu diyetin karaciğere zarar verme potansiyelinden bahsediyor ama her bilimsel anlaşmazlıkta olduğu gibi bu konuda da hem diyetin yararlarını kanıtlayan, hem diyetin zararlarını kanıtlayan çalışmalar mevcut.
Aslında kitabın özeti kısa: Günün en az 12 saati aç kalın ve karbonhidratı kısıtlayın. Ben bunu kısmen becererek kilomu kontrol etmeyi ve hatta günde 200-300 gram civarı kilo verebilmeyi başarıyorum ama neredeyse hep dışarıdan yemek yiyen, evinde yemek yapamayan bir bekâr olarak karbonhidratı kısıtlamak kolay olmuyor. Ama konumuz bu değil ?. (Ketojenik diyet konusunda 2020 yılında özel bir diyetisyen hizmeti de aldım, bu konuda bir yazı yazmayı da düşünüyorum.)
Kitap, ketojenik diyetin tam olarak nasıl çalıştığını detaylıca (bazen aşırı detaylıca) açıklıyor. Anlatımı da sade ve bol örnekli olduğu için, bilim insanı olmadan da diyetin bilimsel tarafını anlayabiliyorsunuz. Ketojenik diyete ilginiz varsa veya en azından kilo verme gibi bir düşünceye sahipseniz, bu kitabı okumanızı önerebilirim. Hatta aşağıdaki kitabı da.
Açlık Diyeti – Açlıkla Gelen Şifa (Dr. Murat Balanlı)
Hayykitap, ISBN: 978-625-7909-55-6
Evet, 2020 yılında iki tane diyet kitabı okudum ve ikisini de tavsiye listeme yazdım, ne var? O GÖBEK GİDECEK! (Gitmedi bu arada. Yazıyı yazdığım ve yayınladığım tarihte göbeğim hâlâ duruyor ama yağların büyük kısmı eridi, sadece kas tarafında bir sarkma.. Konumuz bu değil demiştim?)
Dr. Murat Balanlı’nın bu kitabı, açlığın kilo verme konusundaki etkisinden ziyade genel anlamda iyileştirici gücünü anlatıyor. Üstelik bunu yaparken, Dr. Can Çiftçi’nin kitabında olduğu gibi, işin bilimine çok sade bir anlatımla değinerek verebildiği en doğru bilgiyi vermeye çalışıyor. Lise mezunu birinin kolaylıkla anlayabileceği seviyede olan bu kitabı, kilo verme ihtiyacınız olmasa bile öneririm.
Akış – Mutluluk Bilimi (Prof. Dr. Mihaly Csikszentmihalyi)
Buzdağı Yayınevi, ISBN: 978-605-66858-7-3
Kitabı tanıtmadan önce lütfen aşağıdaki videoyu izleyin. 12 yıl önce yayınlanan (benim de muhtemelen 10 yıl önce falan izlediğim) bu video, bu kitabı almamın sebebidir.
“Akış”, aslında muhtemelen hepimizin tecrübe ettiği bir şey. Transa geçmişçesine, zamandan ve mekândan koparak yaptığımız her işle akışa girebiliyoruz. Dans ederken, oyun oynarken, yazı yazarken, ders çalışırken, maç yaparken, yemek hazırlarken… Pek çok farklı yer var akışa girdiğimiz. Bu kitap da, bu tecrübeyi açıklamaya çalışıyor. Tabii başarıyor da.
10 bölümden oluşan bu kitap maalesef listemde okunması en zor olan kitaplardan birisi. İlk iki bölüm o kadar sıkıcı ki, tahminimce kitabı satın alanların yarısı kitabı yarıda bırakmıştır. Ben sevmediğim bölümleri (özellikle kurgu dışı kitaplarda) atlayabileceğimizi bildiğimden, sonraki bölüme geçtim ve üçüncü bölümden sonra, kitabı okurken akışa girdim! ? Ne var ki son iki-üç bölüm de en az ilk ikisi kadar sıkıcı olduğu için kitabı sonlara doğru atlaya atlaya bitirdim.
Atladığım yerlerdeki monoton anlatım ve tekrarları, kitabın faydalı ve ufuk açan kısımlarıyla karşılaştırdığımda, yine de herkese tavsiye edebileceğim bir kitap olduğuna karar verdim. İster çalışan, ister sporcu, ister öğrenci, ister tutkularınızın peşinden giden birisi, isterseniz hayatta ne yapacağını bilmeyen işsiz-güçsüz biri olun, bu kitap hayatınıza yön verebilir.
Neden Feminist Değilim? – Bir Feminist Manifesto (Jessa Crispin)
Zeplin Kitap, ISBN: 978-605-2060-64-3
Gelelim beni 2020 yılında en çok şaşırtan kitaba. “Şaşırtan” diyorum çünkü kitap beni ters köşeye yatırdı.
Kitabı ismine bakıp, “Hah, sonunda feminizimin geldiği noktayı eleştiren cesur bir kadın!” dedim ve kitabı aldım. Haksız çıkmadım ama günümüzde—bana göre—bizzat göz önündeki feministler tarafından karikatürize edilen feminizm uygulamalarını eleştirirken, feminizm düşüncesinin ilk ortaya çıktığı dönemlerdeki delice uygulamalardan övgüyle ve hatta neredeyse özlemle bahsetmesi yüzünden kötü bir ters köşe yemiş oldum.
Araya bir not düşüp bir de alıntı paylaşayım: “Karikatürize feminizm”den kastım, feminizmi doğuran ihtiyaçlarla ilgilenmeyip tamamen yüzeysel olay ve durumlara aşırı tepki verenlerin düştüğü durumdur. Beni tanıyanlar bilir, tanımayanlar da bu konuda biraz sohbet etsek kadın ve erkeğin sosyal eşitliğine ne derece önem verdiğimi anlar; o yüzden feminizmi eleştiren bir erkek olarak feminizmin put gibi dokunulmaz bir kavram oluşuna karşı çıktığımda ne demek istediğimi anlatabileceğimi düşünüyorum. Yine de, açık konuşayım, “bir erkeğin feminizmi eleştirmesi” konusu—içerik ne kadar kaliteli olursa olsun—başlı başına bir e-linç sebebi olacağı için bu konuda bir yazı yazmaya çekiniyorum. Jessa Crispin’in aşağıdaki cümleleri, feminizmin özünü kavrayabilmiş bir kadın olarak, “karikatürize feminizm” eleştirisini tabii ki benden daha iyi açıklar:
Feminizmin yeni odak noktası, hareketler ve kimliğe yoğunlaştığı için, yanlış değil de doğru sözcükleri kullanmak gibi son derece yüzeysel meseleler feminist hareketin en önemli unsuru gibi görülüyor. (Doğru sözcüklerin sürekli değişmesi, yanlış sözcükleri kullandığınızda öfkelenen internet feministlerinin öfkelerini dindiremiyor.) Kendinize feminist demenin birdenbire radikal bir hareketin parçası olmuşsunuz gibi değerlendirilmeye başlamasının sonucu işte budur.
Kitap, genel anlamda iyi niyetli. Yazar arada coşuyor, kendiyle çelişerek “erkek düşmanlığı” eleştirisinden hemen sonra erkek düşmanlığı falan yapabiliyor, hatta bu yüzden kafası karışık bir kitap izlenimi de veriyor, ama feminizmin özünü anlamak için (özellikle erkeklere tavsiye edilesi) kaliteli bir kitap diyebilirim.
Safsatalar – Aklın Kırk Haramisi (Tevfik Uyar)
Destek Yayınları, ISBN: 978-605-311-555-7
TDK’nın “üniversite ders kitapları” listesine girecek kadar başarılı bir kitap, Safsatalar.
Kapakta yazdığı gibi, “günlük hayatta sıklıkla yapılan yanlış akıl yürütmeleri” üzerine yazılmış bir kitap bu. İngilizcesi “fallacy” olan “safsata” kelimesini bu kitap (veya daha geniş anlamda “felsefe” konusu) özelinde “saçmalık” veya “asılsız lâf” diye açıklamamak gerekiyor. Kitabın yazarı, Yalansavar sitesinin de sahibi olan Tevfik Uyar’dan alıntıyla:
Antik Yunancada zamanla ‘laf ebesi’ anlamında kullanılmaya başlanan sofist (sofistes) kelimesi, Orta Çağ’da Arapçaya ‘safsata’ olarak geçmiş. Türkçedeki hemen hemen bütün felsefi terimler gibi bu kelime de zaman içerisinde Arapçadan dilimize geçmiş. Osmanlılar, İngilizcedeki ‘fallacy’ kelimesinin karşılığına ‘kıyas-ı batıl’ (anlamsız/dayanaksız karşılaştırma) da derlemiş. Bugün ise kısaca safsata diyoruz. Aslında safsata kelimesi gündelik dilde ‘asılsız söz’ anlamına doğru kaymıştır, ancak eski anlamını yüklenmiş yeni bir kelime bulunmamaktadır. Dolayısıyla felsefede hala safsata kelimesi kullanılıyor.
Kaynak: Yalansavar.org
Özetle, “anlamsız karşılaştırma”, “safsata” kelimesi için güzel bir tanım olmuş. Öyle düşünün.
Kitapta 40 adet safsatanın her biri için tanımlar, örnekler, formüller, uyarılar ve savunma/karşılık verme önerileri mevcut. Örneğin ekonomi yönetimi konusunda “Sen Cumhurbaşkanı’ndan daha mı iyi bileceksin?” diyen birinin düştüğü akıl yürütme hatası veya okuduğu kitapları tanıtan bir blog yazarına “Sabah erken kalkmayı beceremeyen birinden kitap tavsiyesi mi alacağım?” diyen birinin (?) anlamsız karşılaştırmasına nasıl yaklaşmamız, nasıl karşılık vermemiz gerektiğini—gerçekten de bir ders kitabı tadında—anlatıyor.
Tertemiz, kolayca anlaşılabilir bir kitap olmuş. Felsefeyle ilginiz yoksa bile günlük hayatta insanlarla iletişim kurarken düşmemeniz gereken hataları görmeniz ve düşülen hataları fark etmeniz için bu kitabı okumanızı şiddetle öneririm.
Seveceksen Radikal Sev (Ateş İlyas Başsoy)
Ayrıntı Yayınları, ISBN: 978-605-314-469-4
Ateş İlyas Başsoy ismini çok kişi bilmez. Bunun sebebi, Ateş abinin (evet, tanıştım kendisiyle) bunu özellikle istemesidir. Ama adını muhtemelen hiç duymadığınız bu isim, CHP’nin son yıllardaki en önemli yerel seçim başarılarının arkasındaki isimlerin başında gelir.
29 Mart 2009 tarihinde CHP, Antalya Büyükşehir Belediyesi’ni aldı. Bu başarıyı sağlayan, reklamcı Ateş İlyas Başsoy’un iletişim ve tanıtım stratejileriydi. Recep Tayyip Erdoğan’ı şoke eden bu sonuç CHP’nin 2009 yılındaki yerel seçimlerde yakaladığı en büyük başarıydı. Maalesef devamı gelmedi çünkü Ateş İlyas Başsoy o dönem CHP yönetimi tarafından pek tutulmuyordu; Antalya BŞB başarısı da maalesef tek seferlik bir tesadüf gibi geçiştirildi.
Ateş abi yılmadı, 2011 yılında bu konuda “AKP Neden Kazanır? CHP Neden Kaybeder?” isimli bir kitap yazdı. Türkiye’de siyasal iletişim üzerine yazılmış en iyi kitaplardan biri buydu çünkü hem 29 Mart 2009 Yerel Seçimleri’nde yaşadığı olayları müthiş akıcı bir dille anlatmış, hem de uygulanması çok kolay örnekler verilmişti. Gelin görün ki bu kitabın hedef kitlesi muhalif kesim olmasına rağmen AKP üyeleri ve sempatizanları bu kitabı daha çok okudu ve AKP, düştüğü bazı hataları düzelterek bugüne kadar iktidarını sürdürdü.
Neyse ki CHP’nin en tepesindeki adam, Kemal Kılıçdaroğlu, Ateş abiyi unutmamıştı ve 2019 seçimlerinde tepe yönetimi de ikna ederek sadece Antalya tarafında değil, tüm Türkiye sathında bir siyasal iletişim ve tanıtım stratejisi belirlemek için Ateş İlyas Başsoy tekrar görevlendirildi. Sonuçlar ortada: İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok önemli büyükşehir belediyesi kazanıldı, ilçelerde yine büyük başarılar elde edildi ve hatta “kalelerde” bile oylar artırıldı.
Ateş abi bunun da kitabını—hatta kitaplarını—yazdı. “Seveceksen Radikal Sev” kitabı, yıl bitmeden yayınlanan “Hepimiz Aynı Belediye Otobüsündeyiz” kitabıyla beraber 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’ni anlatıyor. Bununla kalmıyor, AKP’nin kendi seçmenini nasıl kazandığını ve onları nasıl koruduğunu da anlatıyor. Düşmanlıktan uzak, tertemiz ve akıcı bir dille AKP’lilerin açısından siyasete bakabiliyoruz, Ateş abi sayesinde. AKP seçmenini küçümseyerek “Bunca insan AKP’ye nasıl oy veriyor ya?” diye sorulur ya, hah, o sorunun cevapları bu kitapta mevcut.
İktidarı destekleyen kesimin de, muhalif kesimin de başucu kitabı olması lazım bu kitabın.
Mutluluk Arayışı – Doyuma Yönelik Farkındalık Adımları (Mike Annesley)
The Kitap, ISBN: 978-605-7950-34-5
Önceki kuşakların yaşamadığı, X kuşağının biraz hissettiği, Y kuşağının (Selam!) öncelikli sorunlarından, Z kuşağınınsa iliklerine kadar işleyen bir sorun var: Bu çağda mutlu olmak için büyük çaba sarf etmek gerekiyor. (Önceki kuşakları küçümsemiyorum, onlar mutluydu da demiyorum; sadece eskiden mutlu olmak bugünkü kadar zor değildi.)
Bu kitabında Mike Annesley, geçmişten günümüze dünya çapında etkili olmuş 6 farklı “mutluluk yöntemi”ni işlemiş:
Hygge: Danimarkalıların “dünyevi” mutluluk yöntemlerinin çatısı diyebileceğimiz hygge; konfor, ışık(sızlık), doğa, nostalji, ikramlar gibi farklı yönlerden mutluluğu yakalamak için bir liste çıkartıyor.
Pozitif psikoloji: Mutluluğa ulaşmak için çikolata, mum gibi şeyler yerine bilimin ışığını kullanmak isteyenlerin feneri de pozitif psikoloji. Adından sanılacağı gibi “her şeye pozitif bak ve mutlu ol” diye özetlenemeyecek bu psikoloji dalı; akış (bkz. yukarıdaki Akış kitabı), yetenek, yardımseverlik gibi değerleri dikkate alarak bir yol haritası çizmeye çalışıyor.
Lykke: Yine Danimarka’ya döndük ama yazarın iddiasına göre lykke yalnız Danimarka’ya has bir yöntem değil, “uluslar arası bir karakterizasyon”muş. “The Little Book of Lykke” isimli kitabın yazarı Meik Wiking’den alıntıyla lykke, altı unsurdan oluşuyor: Birliktelik, Para, Sağlık, Özgürlük, Güven ve İyilik. Bu unsurlarda istenilen noktaya gelmek, lykke konseptine göre, mutluluğun temellerini sağlamlaştırıyor.
Ikigai: Japonların en ünlü mutluluk felsefelerinden biri olan ikigai üzerine bir-iki kitap okumuştum zaten. Mutluluk Arayışı kitabının bu bölümünde de bilgilerimi tazeledim. Ikigai’nin “dört yapraklı yoncasında” iş, aile ve dostlar, sosyal hayat ve özel hayat diye dört tane başlık var.
Lagom: Yine Danim… şaka şaka, bu sefer İsveç’teyiz. Bu ilkenin alt başlıkları da ölçülülük, sadelik, sakinlik, farkındalık, tevazu gibi “denge” unsurlarından meydana geliyor.
Budizm: İster din olarak bakın, ister öğreti olarak, ister yaşam biçimi, ister felsefe… Budizm, mutluluk konusunu çözmeye en çok yaklaşan sistemlerden biri. Budizmin temelindeki “Dört Asil Gerçek”i yazıp bırakacağım:
- Varoluşun tümü acıdır.
- Acının nedeni arzudur/açlıktır.
- Arzu durunca, acı da durur.
- Acıyı durdurmanın yolu, “Sekiz Katlı Asil Yol”u izlemektir.
O “Sekiz Katlı Asil Yol”u buraya yazmayacağım, kitabı okumanızı teşvik etmek için ?.
Morgue Sokağı Cinayetleri (Edgar Allan Poe)
Can Yayınları, ISBN: 978-975-07-4121-0
Edgar Allan Poe’nun, Amerikan edebiyatının en önemli isimlerinden biri olduğunu söylemeye gerek yok. Kendisini Annabel Lee şiiriyle tanımış, (lise hazırlıkta) bu şiiri orijinal dilinde okuyup çok etkilenmiştim. Sonra, itiraf edeyim, çok uzun süre Edgar Allan Poe okumadım. Çok uzun derken, cidden uzun: 17 yıl kadar. 17 yıl sonra Morgue Sokağı Cinayetleri’ni okurken, “Lan,” dedim, “Bu kitaptaki ana karakter Sherlock Holmes’a çok benziyor?” Edgar Allan Poe’nun öyle bir intihal yapacağına ihtimal vermedim ama yine de araştırdım… ve gördüm ki Sherlock Holmes’un yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle, o meşhur karakterini Edgar Allan Poe’nun Mösyö C. Auguste Dupin karakterinden ilhamla almış!
“İlham” tabiri tabii ki hafif kalıyor, düpedüz çalıntı çıktı Sherlock Holmes, iyi mi? Auguste Dupin’in “ratiocination/muhakeme” yeteneği, Sherlock Holmes’un “deduction/çözümleme” yeteneği olmuş. Sherlock Holmes karakterine hayran olan birisi olarak Arthur Conan Doyle’a müthiş uyuz oldum.
Neyse… Sherlock Holmes’a ilham veren karakter Auguste Dupin’i tanımak, onun muhakeme kabiliyetini görmek için bu kısacık öyküyü kesinlikle okumalısınız.
Sonuç
Kitapları tanıtırken zorlandım; bazıları için hafızamı tazelemem gerekti. (Bir kitabı okuyup, beğenmenize rağmen unutmanız da ayıp bir şey değil—bu konuda da bir yazı yazacağım.) Fotoğrafları çekerken bile çok uğraştım! ? Yine de yazarken zorlansam bile, çıkan sonuçtan memnunum, umarım siz de beğenmişsinizdir. Gelecek yıl aynı hafıza sorunlarını yaşamamak için, 2021 yılında bitirdiğim kitaplar için şimdiden notlar almaya başladım.
Unutmadan, beğenerek okuduğum o 26 kitabı da (rastgele sıralamayla) listeleyeyim, isterseniz onlara da bir göz atın:
- Para Başarının Mükâfatıdır (Sakıp Sabancı)
- Ve… Sonraki Hayattan Kırk Öykü (David Eagleman)
- Altıncı Koğuş (Anton Çehov)
- Yaşamak Dediğimiz Şey (Spinoza)
- Mutlu Olma Sanatı (Arthur Schopenhauer)
- Polikuşka (Lev Tolstoy)
- Öylesine Bir Hikaye (Anton Çehov)
- Kâtip Bartleby (Herman Melville)
- İvan İlyiç’in Ölümü (Lev Tolstoy)
- Bir İdam Mahkûmunun Son Günü (Victor Hugo)
- İrade Terbiyesi (Jules Payot)
- Einstein Evreni (Popular Science)
- 10up Engineering Best Practices (10up)
- Buy.ology (Martin Lindstrom)
- Koronavirüs Dünyasında Buy.ology (Martin Lindstrom)
- Siyasette Bürokraside Cezaevinde Alaattin Çakıcı (Saygı Öztürk)
- İslâm ve İnsanlığın Geleceği (Roger Garaudy)
- Bullet Journal Metodu (Ryder Carroll)
- Artemis (Andy Weir)
- Dijital Gelecekte İnsan Kalmak (Sinan Canan & Mustafa Acungil)
- Gerçekçiler İçin Ütopya (Rutget Bregman)
- Bana Yalan Söylediler (Seth Stephens-Davidowitz)
- Her Yönüyle Roman Yazımı (Jim Lavine & Joyce Lavine)
- Finansçı Olmayanlar İçin Finans (Hakan Özerol)
- Günlük Ritüeller (Mason Currey)
- Örneklerle Kolay Ekonomi (Mahfi Eğilmez)
Ufak bir not: Bu listedeki kitapları, yazıdaki 9 kitaptan daha az sevdim diyemem—daha çok sevdiğim kitaplar da var. Yazının amacı, özellikle tavsiye etmek istediğim kitapları listelemekti.