Sabah 7 civarında uyandım. Hava güzel olduğu için cam açık yatmıştım; kalktığımda biraz üşüyordum ama kuş seslerine uyanmak güzel şey.
Tişörtümle şortumu değiştirip, üstüme bir hırka alıp ayakkabılarımı giydim, dışarı çıktım. Eskiden rastgele yürürdüm, meğer bi’ halta yaramıyormuş öyle yürümek, artık tempolu yürüyorum. Dün yürümemiştim, bugün çıktığım iyi oldu. 30’lu yaşlarımda bile vücudum “bana biraz bak ulan” diyordu; 55 yaşımda en ufak bir falsoda alarm veriyor vücudum, o yüzden şu sabah yürüyüşlerimi aksatmamam lazım.
Eve döndüm, kahvemi koydum, biraz müzik açtım. Kahvem demlenirken kıyafetlerimi çıkardım; sonra kahvemi de alıp çalışma odama geçtim ve yazmaya oturdum. Evet, çıplak. Victor Hugo da böyle yaparmış; sosyalleşmeyi çok seven biri olduğu için misafir kabul etmemek ve yazılarına odaklanmak için böyle bir çözüm bulmuş. Ben sadece acayiplik olsun diye böyle yapıyorum. Zaten beni böyle gören de yok. Okurlarıma söylemeyin.
Saat 11 civarında yazmayı bitirdim. Üretken bir seans oldu. Normalde en az 1 saat yazmak için oturuyorum, 1 saati 1 dakika bile geçsem kendimle gurur duyuyorum ve bugün 2 buçuk saate yakın yazdım. Üretkenliğimi kelime sayısıyla değil, yazmaya ayırdığım vakitle ölçüyorum: 3 saatte 1000 kelime yazdığım bir günle, 1 saatte 3000 kelime yazdığım bir gün arasında seçim yapmam gerekirse daha çok uğraşıp daha az yazdığım günü tercih ederim. (Gerçi bu da doğru değil; kısa sürede çok yazdığım günlerde çok iyi şeyler çıktığı da oluyor.)
Öğle yemeğini dışarıda, arkadaşlarımla yedim. Bir kahve de onlarla içtim. Doktorum iki bardaktan fazla kahve içmemi istemiyor. Doktorum biraz gıcık.
Eve döndüğümde akşamüstü olmuştu, akşam yemeğine kadar oyalandım. 7’ye doğru mutfağa girip salata yapmaya başladım. Reyhanım bitmiş, bilseydim marketten alırdım.
Salatamı yedikten sonra bir kısa yürüyüş daha yaptım, sonra bir film açtım, izledim.
Filmden sonra da, her akşam olduğu gibi, önce duş alıp sonra uyuklayana kadar kitap okudum ve sonra yatıp uyudum.
Neydi bu şimdi?
BİR NİSAAAN. Yok yok sadece o değil.
Beyn’i 2006’dan beri takip eden çok ufak bir kitlem var, onlar bilir: 7 yıl boyunca–neredeyse–hiç sektirmeden her günümü özetlemiştim bu sitede. Günlük formatından ziyade rapor gibi bir şey yazar, o gün kaçta kalktığımı, neler yaptığımı, o yaptıklarımla neler hissettiğimi, kaçta yattığımı falan listelerdim.
Bugün 1 Nisan komikliği olsun diye, gelecekten bir gün yazdım ama sebebi sadece komiklik, şakalar değil: Yeterince birikime veya stabil bir pasif gelire ulaştıktan sonra bilişim dünyasından kendimi emekli edip, para kaygısı gütmeden yazan bir yazar olmak istiyorum. (İyi bir yazar olurum, kötü bir yazar olurum, orasını bilemem. Zaten o yüzden yazar olmadan önce ekonomik bağımsızlığımı kazanmayı hedefliyorum.) Bu yazıyı bitirdikten sonra oturup şunu soracağım: “Ben bu yazdığım günlük hayata ulaşmak için şimdi neler yapabilirim?”
Zaten kafamda olan bir soruydu ve 1 Nisan şakası bahanesiyle böyle bir düşünce egzersizi yapmaya karar verdim. Yaptım. Yazı bitti. Dağılın.