Benim yazılarımı özleyen var mı bilmem ama, ben yazmayı özledim.
Beyn’e ilk başladığım yıllarda günde 1 yazı ortalamasının bile üstündeydim. Milletin en çok dikkatini çeken “Hayatımın Arşivi” kategorisine her gün yazdığım gün özetlerinin yanında, şu anda BarisUnver.com arşivlerinden okuyabileceğiniz bin bir türlü saçmalık dolu yazılarımı da ihmal etmiyordum. (Bir süre sonra o yazıları da internetten kaldıracağım. İleride siyasete atıldığımda “Bakın bu herif ta 20 yıl önce böyle şeyler yazmış” diye, sildiğim dandik bir yazıyı yayınlatmak ve beni zor durumda bırakmak isterseniz yazılarımı kaydetmeye başlayın, hehe.)
2006 yılında günlük ortalamam 2’nin üstündeydi; “Hayatımın Arşivi” kategorisinden vazgeçtiğim 2013 yılının ilk yarısındaysa 1 nokta sıfır sıfır sıfır 4 müydü neydi.
Sonuçta yazıyordum. Sonuçta 7 yıl boyunca her gün yazdım. Yazmak keyif veriyordu. Neden sonra yazmak, bir “yük” gibi hissettirmeye başladı kendisini.
Önce o saçma kişisel yazılarımı bıraktım; onların yerini daha ciddi yazılar aldı. Sonra o ciddi yazılarımı geliştirdim, siyaset hakkında düzenli olarak yazmaya başladım.
Sonra Recep Tayyip Erdoğan dava açtı, feleğim şaştı. Korktum, sindim, sadece gün özetlerini yazmaya döndüm. Arada tek tük siyaset yazıyordum, enteresan şeyler yazıyordum ama dava bitene kadar (en azından mahkemede bitene kadar) mal gibi bir dönem geçirdim.
Sonra o ölü toprağını üzerimden attım. En azından öyle sandım. Korkum kalmamışken, dava konusu olan dandik yazıdan bin kat daha sert yazılar yazabiliyorken, alışkanlıklarımda bir değişiklik olduğunu fark etmem uzun sürmedi: Artık günde 1 yazının üstüne çıkmak için bir şevkim yoktu. Korkum kalmamıştı, ama şevkimi yerine getiremedim.
Dava 2012 yılının şubat ayında bitti; “Hayatımın Arşivi” kategorisi de (yanlış hatırlamıyorsam) Mayıs 2013’te bıraktım. Aynı dönemde kişisel yazılarımı Beyn.org’dan BarisUnver.com’a taşıyıp, Beyn’i çok yazarlı bir platforma dönüştürdüm. (Beyn’i 10 yıldır istediğim seviyeye ulaştıramamış olmama bakmayın, 10. yıldönümünde son bir patlama düşünüyorum. 21 Ocak 2016 akşamına plan yapmayın.)
Sonuç? Beyn’e ayda 2 yazı, BarisUnver.com’a 2 ayda 1 yazı. O da iyi hissedersem.
Olmuyor böyle. Değişecek. Yaptım yapacağım, olacak.
Ağustos ayını Beyn ve BarisUnver.com’a ayırıyorum. 31 günüm var; bu 31 günde en az 31 yazı yazacağım. Kelime sınırı da koymuyorum, 50 kelime de olsa, bir şeyler yazacağım. Gerekirse Yılmaz Özdil taktikleriyle yazıyı dolduracağım, ama yazısız günüm geçmeyecek. Size söz.
Konu sıkıntısı çekersem, eski yazılarımdan bir derleme yapacağım. Olmadı, eskiden olduğu gibi film inceleyeceğim. Belki dizi de, kitap da incelerim. Bu yaz “kişisel gelişim sektörü” konulu bir kitap yazmaya cüret ettim (kişisel gelişim kitabı değil), o yüzden kişisel gelişim konulu karalamalarda artış olabilir. Gün özetleri olmayacak çünkü onu yaparsam hile yapmış olurum.
Sizden de ricam, bana yardım etmeniz:
- Yan menüdeki Abone Ol bölümünden buraya, Beyn’deki Abonelik sayfasından da Beyn’e abone olun. Veya en azından Twitter’dan beni ve Beyn’i takip edin.
- Blog sahibi misiniz? İçinizden geliyorsa, benim bu çabama katılın. Tek başıma her gün yazmaktansa, 3-5 kişi beraber her gün yazmak daha güzel olur. Hem birbirimizi kontrol etmiş oluruz, olmaz mı?
- Beyn’de veya BarisUnver.com’da yazısız geçen bir gün görürseniz, Twitter’dan beni ayıplayın, bana hakaret edin.
- Özetle, beni yalnız bırakmayın.
Bakın mesela bu yazıyı da 20 dakikada yazıverdim. 100-150 kelime yazarım dedim, şu anda 400 kelimeyi aştım. Zaten 700 kelimenin üstünü pek okumuyoruz. Ama bu yazılarımı okursunuz herhalde.
Okuyun yani.