“Alternatif yok” sanrısı

Bizim bir apartman yöneticimiz var, adı Ramazan. Ne apartmana uğradığı var, ne apartmana baktığı var. Sadece aidatları toplamayı biliyor. Apartman temizliğini falan kendi aramızda ayrıca para toplayıp yaptırıyoruz zira kendisi apartmanda yaşamıyor bile, başka evi var. Kış aylarında kendi kafasına göre “Apartmanın çok borcu var, aidatlar da doğalgaz parasına yetmiyor; o yüzden önümüzdeki üç ay boyunca aidatları iki katına çıkartıyorum.” diye duyurular yapıyor. Zaten neredeyse kasım ayına kadar da doğalgazı açmıyor. Adamın ne bir fatura gösterdiği var, ne bir borç kaydı. Muhasebeden de kendisi sorumlu, denetimden de. 1997 yılından beri bir defa bile apartman toplantısı yapılmamış, o da o zamandan beri apartman yöneticimiz olarak (güya) görev yapıyor.

Komşulara sorduğumda, “Apartmanda yöneticilik yapacak ondan başka kimse yok ki.” diyorlar. “Apartman zaten dökülüyor; ben veya sen bile yönetici olsak daha mı kötü yönetilir?” diye sorduğumda “Haklısın.” cevabı alıyorum.

Bizim bir Başbakanımız var, adı Recep. Kendisi ve kurduğu hükümet; yanlış politikalarla ülkenin ekonomisini batırdı, sağlık reformunu sürdüremedi ve sigortasızlardan bile zorla para istemeye başladı, eğitim sistemini iki-üç senede bir değiştirerek Türkiye tarihinin en istikrarsız eğitimini gören nesli yetiştirdi, ifade özgürlüğü başta olmak üzere bireysel hak ve özgürlükleri kendi keyfine göre kısıtladıkça kısıtladı, yaşam alanlarını yok etti, bütün ülkeyi bir inşaat şantiyesi haline getirerek her tarafa beton döktü, basın özgürlüğü diye bir şey bırakmayarak aşağı yukarı bütün büyük basın kuruluşlarını elinin altına getirdi, adalet ve emniyet birimlerine olan güveni neredeyse sıfırlamayı başardı… Basın üzerindeki gücü sayesinde ülke “rayında” gözükse de, gerçek hayatta herkes eskiye göre ne kadar sıkıntı çektiğinin farkında.

Vatandaşlara sorulduğunda, “Ülkede yöneticilik yapacak onlardan başka kimse yok ki.” diyorlar. “Ülke zaten geriliyor, CHP veya MHP bile iktidara gelse daha mı kötü yönetilir?” diye sorulduğunda “Haklısın.” cevabını veriyorlar.

Olay gerçekten bundan ibaret ve bu kadar basit. Yalnızca bakmayı değil, görmeyi öğrenmek gerek.

Atlanan nokta şu: AKP de “yepyeni” bir partiydi, daha önce denenmemiş bir takımdı. (Başka partilerden gelerek oluşturulan bir partiydi, doğru, ama bir bütün olarak ilk defa beraber çalışacaklardı.) Bir süre ülkeyi belki gerçekten de güzelce yönettiler ama 2007 yılından sonra “raydan çıkma” dönemi başladı denebilir. 2011 yılından sonra ise iyice “yokuş aşağı” gitmeye başladık, bunu kimse inkâr edemez. Öyle ki; basit bir ağaç kesiminden ibaret olan bir olay yüzünden, yıllar boyu doldukça dolan vatandaş artık sokağa inip tepkisini göstermeye bşaladı ve hükümet de bundan ciddi bir korku duymaya başladı.

Unutulan bir başka nokta da şu: CHP, MHP ve BDP gibi partiler de “dünkü çocuk” değiller, yıllarca ülke yönetimine katkıda bulundular. Ülkeyi yönetenleri hükümetten ibaret zannedenler, iktidar partisi dışındaki partilerin verdiği kanun teklifleri ve soru önergelerini görmezden gelerek muhalefetin hiçbir şey yapmadıklarını iddia ediyorlar. Büyük ihtimalle bunun doğru olmadığını kendileri de biliyorlar ya… Neyse.

Konunun özeti şudur: “Alternatif yok.” cümlesini söyleyen kişi ya muhalif gözükmeye çalışırken gizliden gizliye iktidarı savunuyordur, ya da halüsinasyon falan görüyordur. Zaten Meclis’te yönetime dahil olan partileri geçtim, Liberal Demokrat Parti, Türkiye Komünist Partisi gibi partiler bile şu anda ülkeyi daha iyi yönetme kabiliyetine sahiptir.

Sevgiler.

Barış Ünver
11 Ağustos 2013

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.