Çok şaşıracaksınız çünkü bu karara vardığımda ben bile şaşırdım: Görüşüm olumlu. Hem de epey olumlu.
Şu aralar alınan kararlar, vazgeçilenler vs. sonrasında gelinen son durum şöyle:
- Anayasa Mahkemesi yapısında değişiklik: En başa en saçma öneriyi koyayım istedim. Buna sadece AKP karşıtlığı olarak bakmayın çünkü öyle yaparsanız asıl tehlikeyi göremezsiniz. Şimdiki iktidardan falan bağımsız düşünün: Hangi görüşten olursanız olun, size göre ülkeye zararı dokunacak bir partinin (Komünist olabilir, dış güçlerin kölesi olabilir, irticacı olabilir…) tek başına ve meclisin yarısından çok fazlasını kaplayacak biçimde geldiğini farz edin. Bu iktidarın ülkeyi kaosa sürükleyecek, belki de ülkeyi batıracak yasaları meclisten geçirdiğini ve cumhurbaşkanına onaylattığını tasavvur edin. Bu anayasa değişikliğiyle yarısını TBMM‘nin seçeceği bir Anayasa Mahkemesi bu durumda anayasayı koruyacak kararlar verebilecek durumda olur mu? Olmaz. Olaya ileri görüş ile bakmak gerekiyor. Sadece bu iktidara göre değerlendirsek farklı ve taraflı görüşler ortaya çıkabilir ama sadece bu iktidar değil, ileride başımıza gelebilecek her senaryoyu düşündüğümüzde mantık sahibi her kafadan tek ses, aynı ses çıkar.
- HSYK’nın yapısında değişiklik: Son gelişmeyle Meclis‘in HSYK‘ya üye seçmesi düşüncesinden vazgeçildi, bunun yerine Cumhurbaşkanı‘nın atayacağı üye sayısı 3’ten 4’e çıkarıldı. Adalet Bakanı ve Adalet Müsteşarı dışında kalan 15 üye de Yargıtay, Danıştay ile kürsü hakim ve savcıları arasından seçilecekmiş. Üye sayısı yine artırılacak ve 21’e çıkarılacakmış, bunun mantığı tartışılabilir ama onun haricinde düşünülen sistem kötü veya kötücül gelmedi.
- YAŞ kararlarına yargı yolu: İyi niyetli bir değişiklik önerisi olduğundan emin değilim. Emin olmadığım için de yorum yapmayacağım.
- Parti kapatmaya Venedik kriteleri: Parti kapatma hakkındaki son görüşümü muhafaza ettiğim ve parti kapatmanın zaten çözüm getirmeyeceğini düşündüğüm için bu maddeyi de hayatta sorun etmem.
- “Gerçek darbecilerin” yargılanması: Hani elli bin tane acayip darbe planlarıyla falan uğraşıyoruz ya, ondan “gerçek darbeciler” sözünü tırnaklar içine aldım. Düşeceği aşağı yukarı belli olan mesnetsiz iddialarla dolu darbe planı davalarıyla uğraşacaklarına gerçek darbecileri yargılayabilmek adına geçici 15. maddenin kaldırılması tabii ki doğru ve güzel bir adım ama zaman aşımlarından dolayı falan bir şekilde o darbeciler de paçayı kurtarırlar, maalesef. Yine de bir ABD “oğlanının” verdiği intihar sözü var, onu da aklımızdan çıkarmayalım.
- Kamu denetçiliği (ombudsmanlık): Bürokrasiyi güçlendirecek gibi görünse de demokrasiyi güçlendireceği sebebiyle desteklenmesi gereken bir madde bu.
- Askere sivil yargı yolu: İnanılmaz bir gafa imza atan Adalet Bakanı Sadullah Ergin‘in dediği gibi “bağımlı bir yargı” oluşturulmayacağı sürece kimseye zararı olmayacak, aksine, askeri babasının malı sanıp da hukuksuzluğu benimsemeye kalkışacak ordu mensuplarını eleyebilecek bir maddeye benziyor. Yine de karmaşık işler, bilemeyeceğim.
- Memura grev hakkı: Bu madde maalesef şu an için paketten çıkarılmış gözüküyor. Sebebi de işçilerle memurların beraber “çalışan” olarak tanımlanacağı bir yapının oluşturulmasına kadar ertelenmesinin gerekliliği…ymiş. Bence o yapı oluşana kadar işçi gibi memurun da grev hakkına sahip olması çok önemli. Bu maddenin pakete geri sokulması gerektiğini düşündüğümden ötürü bu cümleleri yazmayı istedim.
- “Türkiye milletvekilliği” ve barajın esnetilmesi: Hep düşünürdüm, adamın teki çıkıp bağımsız başbakan adayı olamıyor mu diye. Olamıyormuş ama sanırım bu değişiklikle o da mümkün olacak. Gerçi siyasi yasaklıların da seçilme ihtimali gündeme gelecek ama bence yine de güzel bir adım, güzel bir madde. Baraja takılmadan partilerin Meclis‘e girebilmesini de sağlıyor. Gerçi bunun yanında barajı %4’e indirmek ne de güzel giderdi… O da olur belki.
- Kişisel verilerin ve kişinin onurunun korunması: Bir AB dayatması yüzünden eklenecek olsa bile olumlu karşılıyorum. Yalnız olaya bakın: AB karşıtıyım, AKP karşıtıyım ama AKP‘nin geçirmek istediği AB maddesini destekliyorum. Acayip miyim neyim…
- Çocuk hakları: Bir başka AB dayatması ama bir başka olmazsa olmaz gereklilik. Ben anayasamızda çocuk hakları var sanıyordum, yoksa paket maket değil hemen şimdi düzenleme yapılmalı.
- Pozitif ayrımcılık: Bu maddenin içeriğini geçtim, adına kıl oluyorum ben. “Pozitif ayrımcılık” tanımından hiç hoşlanmıyorum. Eşitlik sağlansın diye ayrımcılık yapılmaz. Eşitlik istiyorsan eşit davranacaksın, bitti.
- Dokunulmazlıklar: Epey davası biriken AKP‘liler (ve hatta diğer partililer de) korkmuş ve karşı çıkmış olacak ki, “parlamenter sistemi işlemez hale getireceği” gerekçesiyle milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili değişiklikten de vazgeçilmiş. Birilerinin gözü yememiş, belli.
Özetle, bu değişiklikler muhalefet partilileriyle görüşüldükten sonra biraz daha rötuşlanıp referanduma sunulsa, biraz daha inceledikten sonra muhtemelen EVET oyumu basarım. Yine de kesin konuşmayayım; zaten referanduma kadar bu konuyla ilgili birkaç yazı daha yazarım.
Yorumlar kapalı.