Bugün bir “arkadaşımı” hayatımdan çıkardım.
“Birini silme” işlerini, aklı başında herkes gibi, nadiren yaparım; günüm/haftam/hayatım kötü gidiyorken yaparım bu radikal işi ve sonrasında inanılmaz kötü hissederim. Bu sefer günüm fena gitmiyordu, canım sıkkın değildi, bu arkadaşı hayatımdan çıkarınca da kötü hissetmedim. Acımasız bir ruh halinde bile değildim, sadece zamanının geldiğini düşündüm.
Bazı insanlar “çaba gerektiren” tek ilişki türünün duygusal ilişkiler, belki bir de ailevi ilişkiler olduğunu sanıyor. Alakası yok: İş ilişkileri, arkadaşlık ilişkileri, hatta komşuluk ilişkilerine kadar her türlü ilişki, o kişiye atfettiğiniz değer kadar çaba gerektirir. Komşuluğa çok değer vermiyorsanız komşunuzla konuşmazsınız. Anne-babanızla aranız iyi değilse pek (ya da hiç) konuşmazsınız. Arkadaşlık ettiğiniz kişiyi önemsemiyorsanız, ona ihtiyacınız olmadığı sürece selam bile vermek zorunda hissetmezsiniz.
Arkadaşlıklarımı düşünüyorum: Yakın arkadaşlarımı hiç değilse haftada iki-üç defa dürterim; selam veririm, bir soru sorarım veya kahveye, yemeğe falan davet ederim. Çok da yakın olmayan arkadaşlarımla/tanıdıklarımla daha az konuşurum, belki ayda üç beş kez. Hal-hatır sorsam bile o arkadaşlarımla az da olsa zaman geçirmiş olurum, vaktimi alan bir şey değil sonuçta. Arkadaş olarak görmediğim, pek sevmediğim insanlarıysa rahatsız etmemeyi tercih ederim.
Bazen, senin de başkasının gözünde son kategoride olduğunu fark ediyorsun. O kişi de senin için son kategorideyse sorun olmuyor ama sen onu daha yakın bir arkadaş olarak görünce biraz üzüyor. Hele hele “arkadaşınız” size hep meşgul olduğunu söyleyince (ki meşguliyet erdem değildir), ara sıra selam verecek beş saniyesini bile ayırmaya değmeyeceğinizi anlıyorsunuz. “Senin vaktin varsa sen benden daha boş birisin” alt metni de yanında bedava geliyor.
Herkes bu şekilde düşünmek zorunda mı? Elbette değil; bazıları kendisini “Gerçekten değer verdiğim insanlara bile zaman ayıramıyorum veya zaman ayırmayı unutuyorum.” diye savunabiliyor (buna ne kadar savunma denebilirse tabii). Her şeye rağmen; bir arkadaşım benden arkadaşlığımız için daha fazla çaba göstermemi talep ediyorsa, ben de o arkadaşım için bu çabayı göstermek istiyorsam, o zaman arkadaşımın talebini yerine getirmek benim arkadaşlık vazifemdir. Ona, onun talebini yerine getirmek isteyecek değeri vermiyorsam, o zaman o arkadaşım da beni hayatından çıkarabilir. Bundan daha doğal bir şey yok.
Tekrar ediyorum: Her türlü ilişki, o kişiye atfettiğiniz değer kadar çaba gerektirir. Arkadaşlarınız, istediğiniz zaman yazıp istemediğiniz zaman yok sayacağınız insanlar değildir. Bir arkadaşınıza değer veriyorsanız, onun sizi hayatınızdan çıkarmasına izin vermeyin. Çaba gösterin.
Geçmişte konuştuğum bazı arkadaşlarıma eskisi kadar yazamıyordum ve sebebin hep günlük hayatın getirdiği meşguliyet olduğunu veya kendime vakit ayırmaya ihtiyacım olduğunu düşünüyordum. Son zamanlarda fark ediyorum ki bu arkadaşlarımın büyük çoğunluğuyla aslında bir sohbet bile sürdüremiyorum.
Arada bir aklıma geldikçe yazardım aslında. Bazılarının yanıtsız bıraktığına da, kimisinin yine güzel konuşma sürdürdüğüne de şahit oldum. Yine de hepsinde ortak gördüğüm bir nokta: *ilk mesaj onlardan hiç gelmedi*. Bu onlarla direkt iletişimimi kesmeliyim mi demek bilmiyorum ama biraz daha durumu gözlemlemem gerektiği aşikar benim için.