Rahmi Turan iyi bir gazeteci midir?
Bugüne kadar bu sorunun yanıtını düşünmedim. Ben kendisini Hürriyet ve Sözcü gazetelerindeki, her başlıkta en az bir adet ünlem işareti barındıran köşe yazılarından biliyorum. Biraz daha araştırınca gördüm ki, Rahmi Turan, 1939 doğumlu, öğrenciliğinden itibaren basın dünyasının içinde bulunmuş, sayısız ödül almış, en yüksek tirajlı gazetelerin köşe yazarları arasında bulunmuş, şu anda da Türkiye’nin en popüler muhalif basın organlarından birinde başyazarlık yapan birisi. Bu geçmişine bakılınca kendisine “duayen” sıfatını yakıştırmamak elde değil.
Ama son yaptığıyla, yarım yüzyıldan uzun süren o muhteşem kariyerinin ağzına kürekle vurmuş gibi oldu.
Açıklayayım.
Geçtiğimiz günlerde, Aylin Nazlıaka’ya yönelik çirkin bir iddia ortaya atıldı. İddia sahibi, Melih Gökçek’le epey yakın ilişkileri bulunduğu iddia edilen, yandaş bir haber sitesinde yazılar yazan, benim bugüne kadar adını duymadığım ancak Rahmi Turan’a göre “güvenilir bir kaynak” olan Talat Atilla. Beyefendinin hikayesine göre CHP Ankara milletvekili Aylin Nazlıaka, bir dost meclisinde koyu bir muhabbete dalmışken, durup dururken herkesi kızdıracak bir şey anlatıyor ve bir arkadaşının ofisindeki Atatürk portresini indirdiğini anlatıyor.
O kadar saçma bir iddia ki, hikayede üstü çıplak deri kıyafetli adamlar ve üzerine işenen türbanlı bir bacı olsa daha mantıklı olacak. Zaten o tornadan çıkmış bir hikaye gibi duruyor. Ama hikaye, bir şekilde alevleniyor (veya alevlendiriliyor) ve yayınlanan tekzip metnine ve Aylin Nazlıaka’nın hikayeyi yazan kişiye dava açmasına rağmen, artık “haber” niteliği kazandırılmış olan hikaye bir şekilde Rahmi Turan tarafından Sözcü gazetesine taşınıyor. Üstelik son derece kışkırtıcı bir başlıkla: “Atatürk’ün partisini karıştıran haber!“
Evet. Yandaş bir haber sitesindeki bir habercinin haberi, durduk yerde Sözcü gazetesinin başyazarı tarafından “güvenilir” kabul edilerek, Türkiye’nin en popüler muhalif basın organlarından birinde tekrarlanıyor. Üstelik Rahmi Bey, gazeteciliğin ilk kurallarından birine aldırış etmeden, Aylin Nazlıaka’ya ulaşıp iddiayı kendisine sormadan yapıyor bunu.
27 yaşında bir genç olarak Rahmi Turan’a acıdım. Çünkü kendisinin görmediği (ya da görmezden geldiği) şeyleri kendisine benim gibi, alt tarafı 10 yıldır blog yazarlığı yapan bir herif öğretecek.
Her yerden çıkan adam
Melih Gökçek’in geçen günkü röportajını okumadıysanız kesinlikle okuyun, acayip eğlenceli bir röportaj olmuş. Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’ye duyduğu gizli aşkı da, Bülent Arınç’a duyduğu nefreti de fark ediyorsunuz.
Peki durup dururken bu röportaj niye yayınlandı? Elbette kimse bunu sormaz, zaten ben de sormadım. Sonuçta Melih Gökçek medyada yer almayı seven, medyanın da sevdiği bir karakter. Ancak, Aylin Nazlıaka’nın başına gelenler (“başına örülenler” diyelim) ile bu röportajı beraber değerlendirdiğimizde, bir-iki ipucu görebiliyoruz.
Öncelikle CHP’nin ocak ayındaki kurultayı öncesi Kılıçdaroğlu’nu zayıflatma çabaları. Kendi deyimiyle Melih Gökçek bir “CHP uzmanı”. Gerçekten de kendi partisinden çok CHP’den bahsediyor, Davutoğlu’ndan çok Kılıçdaroğlu’nu anıyor falan… Ankara’nın en başarılı milletvekilllerinden biri olan Aylin Nazlıaka’yı da hiç sevmiyor desem, sanırım Nazlıaka da, Gökçek de bana kızmaz.
Melih Gökçek’in şu dünyada gerçekleştiremediği sayılı amaçlarından bir tanesi, CHP’ye oy kaybettirmek. Nasıl oluyor da bunu göremiyor bilmiyorum ama görememesinden memnunum: Melih Gökçek’in yapmaya çalıştığı her şey aslında CHP’ye ufak ufak oy kazandıran hareketler.
Melih Gökçek’le epey yakın ilişkilere sahip olduğu söylenen Talat Atilla da burada devreye giriyor. Melih Gökçek CHP’ye oy kaybettirme konusunda ilk defa başarılı olabilir.
Sözcü, Melih Gökçek’in oyununa mı geldi?
Talat Atilla’nın yaptığı dayanaksız, desteksiz hikaye, Sözcü’nün başyazarı Rahmi Turan tarafından pek sevilerek, haberin içeriği sorgulanmadan ve hatta hikayenin öznesi olan Aylin Nazlıaka’ya bile danışmadan bir yandaş habercinin haberini Sözcü’ye taşıyor.
Sözcü’nün birkaç haftadır Kılıçdaroğlu’nun karşısında olduğunu görmek zor değil. Sözcü’nün en sevdiğim yazarlarından ikisi, Yılmaz Özdil ve Soner Yalçın, farklı frekanslarda Kılıçdaroğlu’na ve ekibine karşı çıkıyor. (Yılmaz Özdil çok sert ifadeler kullanırken Soner Yalçın biraz daha “mantık çerçevesinde” yaklaşıyor. Bu iki kaliteli yazarın görüşlerine katılmıyorum, ancak ikisini de okumaktan asla vazgeçmem.) Genel olarak gazetede de bir CHP taraftarlığı olsa da, Kılıçdaroğlu’nu eleştiren yayınlara rastlayıp duruyoruz.
Yine de, şimdiye kadar Kılıçdaroğlu’na karşı yayınlarında belli bir seviyeyi tutturabilen Sözcü, yandaş bir haber sitesinin haberini başyazarı aracılığıyla tekrarlayarak (bence) büyük bir hata yapmış oldu. Melih Gökçek’in oyununa geldi bile diyebiliriz.
Sonuç
Gökçek’in oyununa gelen tek taraf Sözcü gazetesi değil. Önümüzdeki CHP kurultayına genel başkan adayı olarak girecek olan adaylardan bir tanesi de, aldığım duyuma göre, Aylin Nazlıaka’ya yapılan bu saygısızlığın yayılmasına olanak sağlayarak Kılıçdaroğlu kanadının gücünü azaltmayı amaçlıyor.
Ama ben Rahmi Turan’ın düştüğü tuzağa düşmeyeceğim, onun kadar acemice davranmayacağım: Aldığım duyumun dayanağı yok, üstelik bu iddianın taraflarına iddiayı sorma olanağım da yok. Dolayısıyla bu iddiayı baştan reddetmek, yok saymak en doğrusu.
Sonuç olarak, CHP’nin içerisinde birtakım oyunlar dönüyor. Oyunun kurucusu Melih Gökçek, ve maalesef piyonlardan bir tanesi de Sözcü gazetesi başyazarı Rahmi Turan.
Aylin Nazlıaka’ya durup dururken böyle bir iftira atılmasını hiç sorgulamayan, CHP’nin içinin dışarıdan karıştırılmasına müsaade eden tüm CHP’lileri tebrik ediyorum. İyi halt ediyorsunuz.
Not: Herkesin yanıt hakkına saygım var. Bu yazıda geçen siyasetçi ve gazeteciler, yanıt vermek isterlerse bana e-posta yoluyla ulaşıp, gönderecekleri bir e-posta ile iletebilirler. E-postaların gerçekliğini doğrulayabilirsem (yani örneğin birinin adı geçen gazeteciler veya siyasetçilerden biri adına değil de, gerçekten o gazetecinin veya siyasetçinin bana ulaştığını doğrulayabilirsem) ben de bu metinleri burada yayınlarım.