Siyaseti bildiğini sanan, gündemi doğru takip ve analiz ettiğini düşünen, bir partinin fanatiği olmakla övünen ve bundan onur duyan, bir de üstüne beni tanıdığını zanneden birkaç takipçimden birbirinin aynı mesajlar aldım. “Baykal’ın seks skandalını niye yazmıyorsun? Hah-hayt, bak işte peşinden gittiğin lider aslında neymiş…” gibisinden şeyler yazmışlar. Halbuki azıcık kendilerini tutsalar, şimdi bu yazıyı okuduktan sonra utanmayacaklardı. Hoş, böyle görüntülerden zevk alanlar herhangi bir şeyden utanabilir mi, onu da ben bilmiyorum.
Önce şunu diyeyim: Benim CHP‘li olmayışımın sebebi Deniz Baykal‘dır. Doğru konuşur veya konuşmaz, tespitleri yerindedir veya değildir, ülkenin başına geçse hayırlı olur veya olmaz… Bana göre Deniz Baykal, imajını çok çok önceden tüketmiş bir insandır ve bu imajını tüketişinde, en büyük yenilgilerinin bile sonrasında CHP genel başkanlığını ısrarla koruma isteği en büyük etmendir. (Bu son kurduğum cümlenin “Bana göre…” diye başladığını bir daha vurgulayayım.) Görüşlerimiz büyük oranda uyuşur uyuşmasına fakat bu benim onu destekleyeceğim anlamına gelmez. Recep Tayyip Erdoğan‘la bile düşüncelerimin uyuştuğu zamanlar var diye onu destekliyor muyum? Desteklemiyorum. Eh, peki illa birini desteklemem şart mı? İşte AKP‘ye biat edip de orada burada muhalif seslere kendi çaplarında psikolojik harekat uygulayan yavrucakların anlayamadığı şey de bu: Hayır, kimseyi desteklemem gerekmiyor.
Ha, şunu da önceden belirteyim ki ileride bu yazıyı gösterip “Hani?” diyen olmasın: Herhangi bir parti, benim görüşlerimi destekleyecek duruma gelirse ben o partiyi desteklerim. (İpucumu da vereyim: Kemal Kılıçdaroğlu şu an için benim görüşlerime uygun tek siyasetçidir. Kafası iyice karışanlar “E, CHP‘lisin işte?” diyebilir ama zekâsını azıcık zorlayan, demek istediğimi anlayacaktır.) Zaten bir partiyi desteklemenin en akılcı yolu da budur: Parti senin görüşünü yansıtacak. Çok kolay bir mantık olmasına rağmen birçok parti fanatiği bu mantığı kurmadan, takım tutar gibi parti destekliyorlar. Zaten “demokratik açılım” dedikleri başarısız girişimden sonra birçok AKP‘cinin/AKP‘linin kafalarının nasıl karıştığını aylardır okuyoruz.
Hala konuya girmedim, fark etmişsinizdir. Biraz sabredin, alt yapıyı hazırlamadan asıl konudan bahsedemem.
Bir de şu “psikolojik harekat” konusuna değineyim: Hem haber sitelerinde, hem de bizzat benim bloguma gelen yorumlarda görüyorum ki “CHP‘li olmak” artık hakaretamiz bir ifadeye dönüşmüş. AKP destekçileri artık AKP‘yi savunmak yerine CHP‘ye çatmayı daha kolay buluyorlar. (Hoş, AKP‘nin de savunulacak bir tarafı kalmadı, ekonomik verilere dayanarak artık ülkeyi ne hale getirdiler, görüyoruz.) Bir kişi AKP karşıtıysa kesin CHP‘lidir diye bakıyorlar. (Eh, anketler de onu gösteriyor zaten: AKP‘nin şu anki tek rakibi CHP.) Bu garip davranışlarını belli bir mantığa oturtma gereği bile hissetmiyorlar. Beyn’deki siyasi içerikli yazıları okuyun veya en azından haber sitelerine bakın; göreceksiniz ki birçok AKP‘cinin zihniyeti “AKP karşıtıysa kesin CHP‘cidir.” ve bunu azıcık düşünmeye bile uğraşmıyorlar – en acıklısı da bu zaten. Sanki bu ülkede 2 parti var.
İşin “kendi çaplarında yürüttükleri psikolojik harekat” tanımlı kısmı da şu: CHP‘li olmayı kötü ve yanlış bir şeymiş gibi göstererek CHP‘nin oylarını azaltma hevesindeler. Halbuki farkında değiller ki, AKP‘nin yükselmesindeki en büyük sebep de buydu, AKP‘li olmanın bir itham, bir hakaret olduğu zamanlardı.
Ne dedim? “CHP‘li olmayışımın nedeni Baykal‘dır.” dedim. “Görüşlerimi desteklerse ben o partiyi tüm kalbimle benimserim.” dedim. (İpucu olarak da Kılıçdaroğlu‘nu verdim.) “AKP‘yi destekleyenlerin ‘CHP‘li olma’ olgusunu yanlış bir şey gibi göstererek aslında CHP‘nin oylarını azar azar arttırdıklarını” anlattım. Bundan sonraki yazıda da, Baykal‘a ait olduğu düşünülen kasede değineceğim.
Yorumlar kapalı.