İkinci yazının son yazı olmasını istemiştim ama üçüncüsünü yazmak zorunda kaldım. Şimdi ise, deyim yerindeyse, it gibi korktuğum için dördüncü yazımı yazıyorum.
Şaka değil, hakikaten korkuyorum. Baykal‘ın, Tayyip Erdoğan‘ın tuzağına düşmüş olma ihtimalinden korkuyorum. Hani Tayyip bir anda yön değiştirip Baykal‘a çatmaya başladı ya, hah, Baykal‘ın “Benim bu adama cevap vermem lazım!” zihniyetiyle geri dönmeye kalkmasından korkuyorum. Ve bu korkumu doğrulayan bir haber çıktı, maalesef: “İşte Deniz Baykal’ın Son Kararı“
Günlerdir anketler dönüyor etrafta. Özellikle HaberTürk‘te çıkan Konsensüs raporu çok önemli; rapora göre Kılıçdaroğlu gelecek kurultayda CHP‘nin başına gelirse CHP‘nin oyu 10 puana yakın artıyorken AKP‘nin oyu 8 puan azalıyor. (Anketlerdeki rakamlar düz mantıkla bu gerçeği göstermiyor, bu yüzden Fatih Altaylı‘nın ilgili köşe yazısını da okumanızı öneririm.)
Nazlı Ilıcak bile Kılıçdaroğlu‘nu destekler hale geldiğine göre Kılıçdaroğlu, AKP için çok büyük bir tehlike. Tayyip Erdoğan neden iki gün önce “Özel hayata saygı duymalıyız, bu konuyu kapatalım.” falan derken iki gün sonra “Bu yaşanan şey özel hayata girmez.” diye dönüp Baykal‘a vurmaya başlasın? Çok basit: O da biliyor ki Baykal, nefretle beslenen bir adamcağız. Üstüne üstlük bir de namus meselesi haline getirdiği müzmin muhalif kimliği var. Hal böyle olunca AKP‘nin iktidarını korumak, kendisi farkında olmasa da, Baykal‘ın esas görevlerinden bir tanesi.
Ahmet Hakan‘ın iki Twitter iletisiyle (birincisi, ikincisi) bugün haberlerde çıkan “Salı günü CHP‘nin il başkanları arasında yapılacak toplantı sonucu her şey netleşecek.” iddiası ise yüreğime su serpiyor ama endişemi gidermeye yetmiyor. (Bu yazıyı yazarken Ahmet Hakan, benim gibi “Emin misin abi?” sorularına emin bir yanıt verdi vermesine ama korkum hala devam ediyor.)
Neden endişelendiğimi de açıklayayım: Hani bu CHP‘nin başındaki Önder Sav takımı falan var ya, hah, bu “muhafazakar” adamlar kendi koltuklarını Kılıçdaroğlu‘nun oluşturacağı ekibe kaptırmamak için büyük çaba halinde. Kılıçdaroğlu‘nun sessizliğine bakmayın, bu takımla uğraşırken aynı zamanda ortadaki krizi de elinden geldiğince iyi yönetiyor. “Biz gene muhalefet kalalım ama aman benim koltuğumu kapmasınlar.” zihniyetiyle CHP delegelerini zapt etmeye uğraşanlar, Kılıçdaroğlu‘nun önündeki en büyük engel. Sözün özü, Kılıçdaroğlu şu anda CHP‘nin ana muhalefet makamında kök salmasına yol açan “tutucu” zihniyetle çarpışıyor.
22-23 Mayıs 2010’da yapılacak olağan kurultayın ardından benim için az sayıda ihtimal var:
- Kılıçdaroğlu başa gelirse, göğsümü gere gere artık CHP‘li olduğumu duyuracağım.
- Önder Sav, Deniz Baykal veya ona benzer bir “tutucu” başa gelirse, şu anki tavrımı sürdüreceğim. Bir başka deyişle, arkadaşlarım beni CHP‘li sanarken ben CHP‘ye muhalefet etmeye devam edeceğim.
- Hiç beklenmedik bir sonuç çıkarsa, ona vereceğim tepkiye o zaman karar vereceğim.
Zaten üç ihtimalde de yeni bir yazı yazarak durumu yorumlayacağım. O günlere kadar da endişeyle beklemeye devam edeceğim.
Yorumlar kapalı.