Şu anda Berat Albayrak’ın basın toplantısını izliyorum, sonlara yaklaştık. Basit ama güzel bir PowerPoint sunusu, neşeli ve tatlı bir anlatım, gerçekçi hedefler… Bir CHP’li olarak açıkçası beğendim, zira CHP’li başkanlar ve vekiller de yıllardır aşağı yukarı aynı şeyleri söylüyor.
Ama Albayrak’ın “yeni ekonomi modeli”nde bir eksiklik var: SAMİMİYET.
Hemen kof muhalefete girişeceğimi sanmayın, dişinizi sıkın da okuyun sevgili AKP’liler. Çünkü dişlerinizi sıkmanızın, “SAMİMİYET” kelimesini duyar duymaz yazıyı kapatmayı düşünmenizin altında yine benim anlatacaklarım yatıyor.
Albayrak çok güzel bir sunum yapıyor, içerisinde de aynı kelimeleri bol keseden kullanıyor. “Yenilik”, “tasarruf”, “etkin”, “sinerji”, “81 milyon”… Hah, ben de o “81 milyon” sözüne takıldım. Çünkü ben o 81 milyonun içinde yer almama rağmen, 81 milyonun içinde kabul edilmiyorum.
Muhalif kitlenin 81 milyonun içinde olduğu gerçeği, 2002 yılından beri 1 defa olsun kabul edilmedi. Her seçim sonrası, her balkon konuşmasında “hepimizi kucaklayacağını” söyleyen Erdoğan bu açıdan bir defa olsun muhalif kitleye hitap etmedi. “Etti” diyen yalan söyler, kimse kusura bakmasın.
Basın toplantısının ayrıntılarını okumak isteyenler buradan okuyabilir. Şimdi (müsaadenizle) direkt Albayrak’a yönelik bir-iki laf etmek istiyorum.
Sayın Berat Albayrak,
Bir-iki şeyi baştan açıklığa kavuşturayım: Öyle bir ayrışma ortamı yarattınız ki, bu noktadan sonra hiçbir zaman sizin hükümetinizin siyasetinizi desteklemeyeceğiz. Bununla birlikte, “aynı gemideyiz” lafı (çok ayağa düşmüş olsa da) sevdiğim bir laftır, dolayısıyla muhalif kitle sizin ihtiyacınız doğrultusunda değil, memleketin ihtiyacı doğrultusunda yanınızda yer alacaktır.
Hamaseti, düşmanlığı, ayrıştırıcı söylemleri ve ayrımcılığı GERÇEKTEN bırakmayı kabul ettiğinizi duyduğumuz an, samimiyetinize inanacağız.
“Erdoğan söylemlerini yumuşatsın” demiyorum, onun söylemlerini yumuşatmayacağını da ben biliyorum çünkü. Benim istediğim şey, hükümet kademesinde Erdoğan’ın, Soylu’nun ve benzeri “haşin” kişiliklerin yanında “yumuşak huylu” insanların da yer alması.
Bugünkü (affedersiniz) hayvani döviz kuru patlamalarının yalnızca yıllardır kötü yönetilen ekonominin eseri olmadığının bilincindeyiz: S-400, Brunson, deli Trump gibi anahtar kelimeler bizim cenahımızda da konuşuluyor ve bugün yaşadığımız şeyin bir nevi “saldırı” olduğunu biliyoruz. Ve bu konuda vatanını seven herkes gibi yardıma hazırız.
Ama dışlamak yok. Ama hakaret etmek yok. ABD, Almanya, Fransa gibi “dış mihrak” ülkelerde iktidar muhalefeti ezmiyor, birlikte çalışmak için çaba gösteriyor. Aynı çabayı sizin de göstermeniz gerekiyor.
Başka türlü kalkınamayız, ilerleyemeyiz.
Berat bey,
Size güvenmek istiyoruz, çünkü size güvenmekten başka çaremiz kalmadı. Ama aynı anda sizin de bize yaklaşmaktan başka çareniz kalmadı.
Muhalif kitleyi düşman gibi görmekten vazgeçin. “Beter olsun”cular, “bokunuzda boğulun”cular, siz onları düşman gibi gördüğünüz için türüyor. Gerçek düşmanlar FETÖ gibi, PKK gibi bu ülkenin kalkınmasını istemeyen, kendi çıkarları için ülkeyi mahvetmeyi göze alan yaratıklar. Ama size muhalif olan herkesi aynı “düşman” saflarına koyarsanız muazzam bir stratejik hata yaparsınız.
Atatürk’ün izinden gidenler, bu ülkeye hiçbir zaman zarar vermezler ve vermeyecekler. Bunu aklınızdan çıkarmayın ve bir defa olsun Atatürkçüleri dinleyin, Atatürkçüler ile hareket etmeyi deneyin.
Başka herkesle hareket etmeyi denediniz, olmadı. Hepsi dostunuzdu, düşmanınız oldu. Belki de en çok “düşman” gördükleriniz size ve memlekete en çok faydası dokunanlar olacaktır. Olamaz mı?
“81 milyon” sözünü söylüyorsanız, 81 milyonu SAMİMİYET ile dinlemeye ve 81 milyonla SAMİMİ bir biçimde hareket etmeye hazır olmalısınız. Ve o “81 milyon” içinde dışladığınız kitleler içerisindeki en büyük nüfus Atatürkçülere ait, bunu biliyorsunuz.
Bizi sevmek zorunda değilsiniz, biz de sizi sevmek zorunda değiliz. Ama “biz” ve “siz” diye konuşmayı bırakacağımız bir geleceği hazırlamak için el ele verdiğimizde, bunun en büyük faydası ekonomiye olacaktır ve dolayısıyla tüm memleket rahatlayacaktır.
Sevgiler.