Kişisel bloglar, devrini tamamlamak üzere. Cinsel hatıralarını yazmayı seven bir kadın blog yazarı da olmadığıma göre, Beyn’in konseptini değiştirme vakti geldi demektir.
Yeni bir konsept ihtiyacı
“Her şey” konulu bloglara her zaman birazcık sinir olmuşumdur. Kurtlar Vadisi’nin yeni bölümünün fragmanından Google’ın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için logosunu değiştirmesine, Apple’ın yeni çıkardığı dandik ürünlerin “haberlerinden” Yiğit Özgür’ün komik bir karikatürüne kadar blogundan hiçbir türdeki içeriği esirgemek istemediğini düşündüğüm blog yazarlarını açıkça eleştirirdim – hala da eleştiririm. Bu blog yazarlarının; hiç değilse “kişisel blog” kategorisi altına girip, hiç değilse yazacakları yazılara kişisel görüşlerini de katmalarını önerirdim.
Ama son zamanlarda fark ettim ki, kişisel görüşü eklemiş olmak, o içeriklerin “her şey” konulu olmasını affettirmiyor… ve Beyn de giderek “her şey” konulu bir bloga dönüşüyor. Bunu değiştirmem lazım.
Beyn’i ilk açtığımdan beridir, yazılarımda “kişiselliği” ön planda tutmaya özen gösteriyorum: Hayatımı arşivlemeye devam ediyorum (gerçi anasayfadan kaldırdım ama kategorisinden devam ediyorum), tecrübelerimi yazıyorum, siyasi ve siyasi olmayan düşüncelerimi anlatıyorum, gördüğüm durum ve olayları yorumluyorum… Ama çerçevem “kişisel görüşlerim” olunca, ayağıma batan kıymık gibi kimsenin ilgisini çekmeyecek konularda bile yazmam mümkün oluyor. (Kıymıklar hakkında bir yazım yok ama en az onun kadar alakasız şeyler yazdığımı hatırlıyorum.)
Bu yüzden Beyn’in çerçevesini değiştirmem gerektiğini düşündüm. Elbette bu düşüncemi geliştirmek için de okurlarıma ihtiyacım var.
“Düşünmek” üzerine bir temel
Hem “Beyn” adına yakışacağını, hem de yazdıklarımla yazacaklarımı barındırabileceğim iyi bir çerçeve olabileceği düşüncesiyle, “düşünmek” temeli üzerine bir şeyler inşa etmek istiyorum.
Okuduğum kitapları, duyduğum sözleri, izlediğim videoları (kamera şakaları veya popüler şarkıların müzik videoları değil, “üzerine düşünülmesi gereken” videolardan bahsediyorum), siyasi gelişmeleri, ülkede veya dünyada gelişen bazı olayları ve buna benzer şeyleri kendi düşüncelerimle yoğurarak sunmayı deneyebilirim. Zaten yapmadığım bir şey değil: “Düşüncelerim & Görüşlerim” kategorisinde yıllardır yazdıklarımı, Beyn’in ana temeli haline getirmeyi düşünüyorum.
Bir de “düşünmek” konusunun kendisi üzerine yazmak var ki herhalde en çok o hoşuma gider.
Ne dersiniz?
Bloglara yorum yazma devri de geçti sayılır – 2008 yılında Beyn’e günde 25 ila 50 yorum geldiğini hatırlıyorum, oysa şu sıralar 1 haftada bile 50 yorum gelmediği oluyor. Sosyal ağların bloglara gelen yorumların azalmasındaki etkisi, ayrıca bir yazı konusu olabilir…
Dolayısıyla, bu yazıya gelecek olan yorumların da az olacağını (üzülerek) tahmin ediyorum. Yine de, bu yazıda bahsettiğim planıma yapacağınız en ufak katkının bile, Beyn’in içeriğinin sizin beklentilerinize göre “gelişmesini” sağlayacağını göz önünde bulundurmalısınız.
Yorumlarınızı bekliyorum. Aklınıza ne gelirse, Beyn için değerli bir düşünce olacağını unutmayın.