Haziran ayında moralim çöküşe geçmişti. Öyle ki, her şeyi sallamaya başladım. Düzenli oruç tutmadım, yapacağım işleri aksattım, Optimocha üzerinde minimum eforu bile sarf etmedim, yazı bile yazmadım. Bu süreçte bol bol film izledim, bol bol vicdan azabı duydum ve çare olarak biraz daha film izledim. Bütünüyle boşa gitmese de, haziran ayında minimum düzeyde üretkendim.
Bayramda anneannemin yazlığına gittim, biraz temiz deniz havası aldım, akrabalarımla görüştüm. Hava değişikliği iyi geldi. Orada bir “kamp” planı yaptım:
- Sabah 9’da kalk.
- 9 buçuğa kadar kendine gel.
- 9 buçuktan 10’a kadar kahvaltını et.
- 10’dan 11’e kadar yazı yaz. (Ne yazdığın önemli değil. 10 kelime, 100 kelime de olsa bir şeyler yaz.)
- 11’den 12’ye kadar spor yap. (Hafta içi her gün!)
- 12’den sonra güne başlayabilirsin. (İşini gücünü de 12’den sonra yap.)
3 gündür bu planı uyguluyorum. Birkaç düzenleme yaptım, şimdiki hali şu şekilde:
- Sabah 9’da kalk.
- 9’dan 10’u çeyrek geçeye kadar kendine gel, bu sırada kahvaltını et, haberleri falan oku.
- 10 çeyrekten 11 çeyreğe kadar yazı yaz.
- 11 buçuktan 12 buçuğa kadar spor yap. (Yine hafta içi her gün!)
- Eve dön, duş al. (Bunu da nasıl unuttuysam…)
- 1-1 buçuk arası güne başlayabilirsin.
Peki, kendimi böyle bir disipline sokmamın sebebi ne? Kafayı mı yedim?
Yok, sadece son zamanlarda okuduğum psikoloji makalelerine dayanarak düşündüm bu “yaz kampı”nı. Makalelerde yazdığına göre, irade gücü de kas gücü gibi geliştirilebilen ve eriyen bir şey. İradeni güçlendirmek için disiplinli bi şekilde “irade kası”nı geliştirmek gerekiyor.
Haziran ayında, moralim çöküşe geçtiğinde, kendimi “iradesi zayıf, disiplinsiz biri” olarak kabul etmiştim. Ve bir şeyi kabullendiğin zaman, o şeyi değiştirme yükünden kurtuluyorsun. Eee, ne anladım o zaman ben o işten?
Bu kampa ne kadar devam ederim, bilmiyorum. Değişmeye, gelişmeye devam edecek, orası kesin. Ama bir noktadan sonra hafifleteceğim, ya da güne yayacağım. İşimi-gücümü de bu rutinin içine yedirebilirim mesela.
Bakalım bakalım.