Az önce Kanal D‘nin ana haber bülteninde dehşet verici bir haber izledim. Muhabir Fatih Portakal, canlı yayında Melen Çayı‘na karışan lağım suyunu gösteriyordu. Lağım atıklarının çıktığı yerin hemen arkasındaysa bir arıtma tesisi var ama lağımı değil, lağımdan önceki suyu arıtıyor!
Bayağı bayağı gösteriyordu suyun nasıl karıştığını. Şekil çizeyim, bir saniye:
Tamam, çok iyi çizemedim ama haberi gördüyseniz zaten gözleriniz faltaşı gibi açılmıştır.
Fatih Portakal, daha sonra bir şişe alıp lağımdan akan sudan biraz şişeye doldurdu (eldivenle tabii). “Bu, lağımdan akan ve çaya karışan su.” dedi. Daha sonra başka bir şişe gösterdi ve “Bu da berideki arıtma tesisinden çıkan su.” dedi. O su koyu yeşil değildi ama beyaza yakın sarımsı bir renkteydi, ama ikisi de saydam değildi! Düşünün, arıtma tesisinden çıkan o sarımsı su, koyu yeşil lağımla karışıyor, ileride muhtemelen bir arıtma tesisinden falan daha geçiyor ve İstanbul‘a geçiyor.
Aslında İstanbul haberlerini pek takip etmediğim için Melen Çayı suyunun İstanbul‘a dağıtılmaya başlanıp başlanmadığını bilmiyorum. Eğer başlandıysa, haberlerden gördüğüm kadarıyla bütün İstanbul‘da koli basili salgını başlama ihtimali var, o derece. Başlanmadıysa da her duyarlı İstanbullu vatandaşın Kadir Topbaş‘ı bu konuda uyarması, kınaması gerekiyor. Kadir Topbaş, hatalarına rağmen iyi bir belediye başkanı gibi gözüküyor dışarıdan. Bu konuya el atacaktır, Melih Gökçek gibi “Bizde arsenik varsa İzmir‘de Allah’ı var!” gibisinden açıklamalarda bulunmaz sanırım. (İzmir‘de varsa var, bu seni haklı çıkarıyor mu yahu?!)
Yazıya attığım başlıkta da dediğim gibi, Ankaralılar gene şanslı. Biz, bizi 15-20 yıl sonra etkileyecek bir maddeyle meyve yıkıyoruz, banyo yapıyoruz… İstanbul ise feci bir salgının eşiğinde olabilir. Allah hepimizin sonunu hayır eder inşallah.
Ek (22.45): İşte fotoğraflar. Acınası bir hal…
Yorumlar kapalı.