Özgür Özel, CHP’nin genel başkanlık koltuğuna oturduğundan beri seçmenini olumlu yönde şaşırtan bir lider. Sade vatandaş tarafından çok da tanınmayan bir siyasetçi olmasına rağmen, geldiği günden beri başardıklarıyla bizi çok ama çok mutlu ettiği, çoğu zaman gurur veren bir lider oldu. Bu açıdan İmamoğlu’na benziyor: İmamoğlu da 2019 yılında yapılan yerel seçimlerden önce pek tanınmayan, Beylikdüzü tarafındaki bilinirliğini 2019 yılından itibaren Türkiye sathına yaymayı başaran ve bugün Cumhurbaşkanı adayı olarak milyonlarca insanın gönlüne taht kurmayı başarmış birisi. 2014 yılında yaşadığı haksızlığa rağmen CHP’de çabalamaya devam edip 2019 yılında hakkını söke söke alan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı da kattığımızda, partinin en etkili üç noktasında üç dev figürün bulunması CHP seçmenine muazzam bir güven aşılıyor. (Partinin üst ve orta yönetimlerindeki genel başkan yardımcılarını, il başkanlarını, kol başkanlarını ve milletvekillerini de yazmadan geçmek olmaz.)
AKP ve MHP, “Terörsüz Türkiye” ismiyle paketlemeye çalıştığı sürecin Meclis’te konuşulması için kurulacak bir komisyon için DEM’i yanına çekmeyi başardı ama CHP’yi de almadan komisyonu kurmak istemiyorlar. CHP Cumhur İttifakı’nın niyetinden (haklı olarak) şüphe etse de, komisyona katılma konusunda isteksiz olmadıklarını da belli ediyor. Kaldı ki, bu konuda tartışma zemininin Meclis olması gerektiğini ilk ifade eden de CHP’ydi, Özgür Özel’di. Bu açılardan baktığımızda CHP’nin bu komisyona katılması yalnızca gerekli değil, kaçınılmaz gibi de görünüyor.
Ama biz seçmenler olarak haklı bir bakış açısına da sahibiz: Bunlarla mı masaya oturulacak? Çok yerinde bir soru olduğunu düşünüyorum. Özgür Özel “zaten Meclis’te bir sürü komisyonda birlikte çalışıyoruz” diyerek bu komisyona katılmanın da normal karşılanması gerektiğini söylüyor ama bu gerçek seçmeni ikna etmeye yetmeyebilir. CHP’nin dört bin koldan bu kadar fazla haksızlığa uğradığı, kelimenin tam anlamıyla kuşatıldığı bir dönemde AKP ve MHP’nin (amiyane tabirle) ayağına gitmek hoş karşılanmayacak gibi.
Özgür Özel, dün yaptığı konuşmada bu konu üzerine uzun uzun konuştu:
Açıklamaların tam metnini CHP’nin resmi sitesinden okuyabilirsiniz. Ben de aşağıda, komisyonla ilgili kısımların önemli cümlelerini alıntılayarak yorumlarımı yapacağım.
“Komisyonla ilgili bizim tavrımız ilk günden beri net. Bu işin Meclis eliyle yürütülmesi gerektiğini söylüyoruz. (…) Komisyonun beşte üçü ya da üçte ikisinin alacağı kararla kanunlar kabul edilmeli, çıkarılması istenen kanunlar Meclis’e tavsiye edilmeli diyoruz. (…) AKP artı MHP istediğini yapıyorsa, bize hiç ihtiyaç yoksa, böyle bakıyorlarsa ne işimiz var orada? Ancak nitelikli çoğunlukla karar alınacağı söylendiğinde ve ilk toplantıda bununla ilgili kararlar alındığında o zaman Cumhuriyet Halk Partisi bu komisyonda yer alır.”
CHP’nin ve Özel’in ilk talebi, komisyondaki temsillerin mantık çerçevesinde olması. Geçen gün Twitter’da hesabını yapmıştım, Cumhur İttifakı’na (AKP+MHP+DSP+HÜDAPAR) 27 üye kontenjanı yazılmış; üstüne DEM’in 4 üyesini ekleyince 31 ediyor, Yeni Yol’un olası katkısıyla 34’e ulaşıyor ki bu zaten AKP ve saz arkadaşlarını nitelikli çoğunluğa ulaştırıyor. Özel bu hesabı dikkate alıp, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ittifakların aldığı oy oranlarına (%52’ye %48) göre partilere kontenjan verilecek bir karşı teklif sunabilir. Meclis’teki sandalyelerin dağılımını belirleyen D’hondt Sistemi’ne göre değil, tam olarak milletin iradesini (en azından 2023 yılındaki iradesini) temsil edecek bir üye dağılımı, bu komisyonu daha meşru kılacaktır.
“‘Seninle ne anayasası, menemen yapmam’ dedim. Aynı çizgideyiz. Bu komisyon, anayasa yapacak bir komisyon değil. Ona niyetlenen bizi yanında bulamaz. Çünkü anayasaya uymayanla anayasa yapılamaz.”
Seçmenin endişelerinden biri de bu: AKP, komisyonda kendi isimlendirdikleri “Terörsüz Türkiye” sürecini bile konuşmayıp yeni Anayasa çalışmalarını başlatacak veya bu komisyondaki çalışmaların sonucunu “yeni Anayasa yapılmalıdır”a bağlayacak. Özel, bu konuda asla geri adım atmayacaklarını söyleyerek (şahsen bana) güven veriyor.
“Bu komisyon hukuk üretecekse, bu komisyon hakkaniyet üretecekse, demokrasi üretecekse, barış üretecekse bu komisyonun dışında kalınamaz.”
Bu cümle çok güvercin gibi duruyor, ama cümleye tersten baktığımızda daha anlaşılır bir mesajı var: “Bu komisyon hukuk, hakkaniyet, demokrasi veya barış üretmeyecekse bu komisyondan ayrılırız.” Nitekim Özel, konuşmasının devamında bu mesajı da net bir şekilde dillendiriyor.
“Bakın bugün Türkiye’nin en büyük sorunu demokratikleşme, adil yargılanma meselesi. (…) ‘Onlar bir yandan olsun, sonra öbür tarafta başkaları siyasi sebeplerle içeride dursun.’ Böyle bir şey yok arkadaşlar. Ne Figen Yüksekdağ durabilir. Ne Selahattin Demirtaş durabilir. Ne Ekrem İmamoğlu durabilir. Ne Ahmet Özer durabilir. Ne de suçsuz, günahsız bürokratlarımız sırf bir suçun parçasıymış gibi durabilir. Bunların konuşulacağı, çözüleceği, meselenin ilerleyeceği bir komisyonda oluruz. İlerlemiyor mu? Önce ilerletmeye çalışırız. Yok, geri mi gitmek istiyorlar? Olmayız.”
Bu da alt metinde kalması gereken, en fazla bu kadar net konuşulabilecek bir talep: “Haksızlıklardan vazgeçmezseniz, tutuksuz yargılanması veya serbest bırakılması gereken ‘siyasi esirleri’ salmadığınız sürece bu komisyon işlemez.” diyor.
“Yanlış işler konuşacaklar, doğru işler yapmayacaklar, o komisyonda bindiğimiz gibi ineriz.”
En net, en sevdiğim cümle bu oldu. Muazzam.
“Bu özgüvensizlik niye yani? Cumhuriyet Halk Partisi çatır çatır mücadele ediyor. Mücadelesini sahada, meydanda, sokakta, otobüsün üstünde de Meclis’in kürsüsünde de sürdürmeye devam edecek. Kimse bizden bu süreçte hatalarından dönmeyen, yanlışlardan geri adım atmayan hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi’nden ‘mış gibi’ siyaset yapmasını beklemesin. Memlekette darbe var, püskürtmeye uğraşıyoruz. Meydanlardaki mücadele devam edecek. Milletin verdiği görevle geldiğimiz Meclis’te de bir zemin var. O zemine gideceğiz, mücadelemizi yapacağız. Yok, bu zemin size göre değilse o zaman Cumhuriyet Halk Partisi o zeminde olmaz zaten. Kimsenin kaygısı, endişesi olmasın.”
Bu da seçmene güven aşılayan bir açıklama… ama aynı zamanda seçmene en az ulaşan mesaj bu. Seçmen, komisyona katılınca CHP meydanlardan çekileceğinden endişeleniyor. Özel’in bu endişeyi yok etmesi için, meydanlarda mücadeleye devam edeceklerini çok daha net bir şekilde seçmene ulaştırması gerekiyor. Aynı zamanda mitinglerde, Meclis’teki komisyona katılma amaçlarının aynı mücadeleyi Meclis’te yürütmek olduğunu da söyleyip seçmeni ikna etmeli.
Ben Özgür Özel’e, ekibine, Cumhuriyet Halk Partisi’ne güveniyorum. Seçmen de güveniyor. Ne var ki, güveninin defalarca boşa çıktığını gören halk, defalarca yaşadığı travmayı tekrar yaşayacağından korkuyor ve korkusunu öfkeyle ifade ediyor. Özel’in ve CHP’nin bu süreci çok ama çok iyi yönetmesi, stratejiyi seçmen kitlelerine hatasız bir şekilde aktarması şart.
Sizin yorumlarınızı da bekliyorum.