Recep Tayyip Erdoğan, yiğitliğine çamur sürdürmez. Asla geri adım atmaz. Bu, onu Cumhuriyet tarihinin belki en cesur başbakanı yapar. Ve bu, belki de şu an için ülkemiz adına yapılacak en güzel şey. Ülkemiz, Recep Tayyip Erdoğan sayesinde 21. yüzyıl içerisindeki belki ilk uyanışını yaşayacak.
Neden mi?
Bugün 6 sendika konfederasyonu toplanıyor:
- Türkiye Kamu-Sen (Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu) – Üyesi olan 12 sendika var.
- Memur-Sen (Memur Sendikaları Konfederasyonu) – Üyesi olan 12 sendika var.
- KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) – Üyesi olan 11 sendika var.
- DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) – Üyesi olan 18 sendika var.
- Hak-İş (Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu) – Üyesi olan 8 sendika var.
- Türk-İş (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) – Üyesi olan 35 sendika var.
Temmuz 2009 rakamlarına göre, bu 96 sendikanın toplam üye sayısı 4 milyona yakın. 4 milyon eylemci işçi bulabiliriz yani.
Bu 4 milyon işçi, bugün 1 günlük iş bırakma eylemi (grev) yapacak. Sebebi, bugünle beraber 52. gündür hükümetin inadına karşı direnişini sürdüren Tekel işçileri. Tekel işçileri yalnızca motivasyon; bu genel grevin, genel direnişin asıl sebebinin haksızlıklara başkaldırı olduğu gerçeğini bugün kimse inkâr edemez.
Bugün hayat tam anlamıyla duracak. Kamu sektörüyle beraber özel sektörde de işler bir günlüğüne bırakılacak. Ülkemizdeki vatandaşların çoğu, işini halledemeyecek. Pek çoğu da işi bırakan diğer vatandaşlara küfredecek, belki saldıracak…
..sonra düşünecek: “Bu 4 milyon işçinin bir bildiği yok mu?” Soracak: “4 milyon işçi, bu grev kararını sadece gaza gelerek mi verdi?” Ve cevabı buluğunda, 4 milyon vatandaşı suçlayacağı yerde geçirdiği kötü günün hatasını 1 vatandaşta bulacak: yiğitliğinin şanından geri adım atmayacak olan Recep Tayyip Erdoğan.
Tekel işçilerine “2 yıldır depolarda oturup maaş aldınız durdunuz!” diye saldıranların kafası açılacak belki. 4 milyon işçinin birkaç bin mağdur işçiye verdiği desteği görünce belki “İyi de 2 yıldır depolarda boş boş oturmalarına sebep olan kim? Neden bu adamlar 2 yıldır bir yere yerleştirilmedi?” sorularını soracaklar. Cevabı zaten hükümet çoktan verdi, itiraf eder gibi.
1980 darbesinden sonra doğan gençler, es geçemeyecekleri büyüklükte bir eylem görecek. Adının “GREV” olduğunu biliyor olacak ama önceki ufak (en azından bu greve göre ufak) grevlerde yaptığı gibi bu sefer de olaya ilgisiz kalamayacak. “Grev nedir?” sorusunun yanıtını arayacak. Şanslıyız çünkü bu grevin ardından bu grevin yasallığından grevin amacına kadar her şey televizyonlardaki tartışma programlarında tartışılacak ve “GREV” sözcüğünün tanımı ekranlarda defalarca verilecek. Yeni nesil, iyice acayipleşmeye başlamış olan uykusundan uyanacak ve ülkesinde olup biteni -istemese dahi- takip edecek, olaylara tanık olacak.
Recep Tayyip Erdoğan, “sağ” ve “sol” denen (artık safsata haline gelmiş) kavramları hortlatacak. En çok da “sol”u uyandıracak. Neredeyse ölmüş olan solu diriltecek. Safsatalar tekrar tartışmaya açılacak, “sağ” safsatası bir süre geri planda kalırken “sol” safsatası, çok uzun yıllardan sonra uyanacak. Recep Tayyip Erdoğan, nice “solcu”nun beceremediğini gerçekleştirecek çünkü geri adım atmayacak. Geri adım atmayınca “kötü adam” olacak.
Hükümete baş kaldıran 4 milyon kişi, kaç kişiyi etkileyebilirse AKP‘nin oyu o kadar azalacak. Adil Gür‘ün söylemine göre (02 Şubat 2010 tarihli Milliyet gazetesi, sayfa 14) bu ülkedeki seçmenlerin yarısından fazlası kendisini “merkezde” görüyor, yani bir ideolojiye bağlı olmadığını açıklıyor. Hükümet ise “merkez” kelimesini “sağ ve solun ortası” olarak tanımladığı için bu seçmen kitlesini kendine sadık sanıyor. Değil. ANAP‘a bağlılık nasıl yok olduysa, DSP‘ye bağlılık nasıl kül olduysa AKP‘ye bağlılığın da bir sonu var. İşin güzel tarafı, o bağlılığın sonu ta buradan görünüyor.
“Yüzer-gezer” diye tabir edilen ve niyeyse biraz da küçümsenen “ideolojilerden bağımsız” seçmenler; iki dönemdir AKP‘ye verdiği oyu bu grev sayesinde başkasına vermiş olacak ve bunun baş sorumlusu da Recep Tayyip Erdoğan‘ın “cesur ve geri adım atmaz siyaset anlayışı” olacak.
Üstelik bu hareket, sadece bir grevle sınırlı kalmayacak. Grevi organize eden 6 sendika konfederasyonu hemen ertesi gün yapacakları toplantıyla “Bundan sonra ne yapabiliriz?” sorusuna yanıt arayacak.
Öte yandan, AKP (yani Recep Tayyip Erdoğan) geri adım atarsa bu aslında iyi bir adım olacak. Tekel işçilerinin istediği olduğunda duydukları minnet, ortamın yumuşamasıyla gerginliğin azalması AKP‘nin halkın yanında olduğu hissini uyandırabilir. AKP yine güç kaybedecektir ama bu sefer en azından mecliste kalmayı başaracaktır. Şunun şurasında seçime en fazla 15 ay kaldı, bekleyip görelim.
Ek: Bir sendika grevden son anda caydı. Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “İş bırakmaya gerek duymuyorum ama Tekel işçilerine desteğimiz sürüyor” demiş.
Az önce Memur-Sen‘in genel merkezini arayıp durum hakkında bilgi aldım; telefondaki Şahin Bey “eylemi aslında Türk-İş‘in organize ettiğini fakat diğer sendikalardan ve konfederasyonlardan gelen telefonlarla organizasyonda söz sahibi olmak istemeleri dolayısıyla tepki olarak grevden çekildiklerini” açıkladı.
Açıkçası bu açıklama acayip mantıksız geldi ve Türk-İş‘in tepkisini merak edip onları da aradım. Bu konu hakkında konuşmak istemediklerini ama eylem kararında imzası bulunan Memur-Sen‘in hiçbir duyuru yapmadan son anda greve katılmaktan vazgeçmesini anlamsız bulduklarını söylediler. (04 Şubat 2010, 10.31)
Ek: Bir haber sitesinden aldığım bilgiye göre greve katılan iki sendika konfederasyonu daha var: BASK (Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu) (duyuruları) ve HAKSEN (Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu) (duyuruları). (04 Şubat 2010, 10.53)
Yorumlar kapalı.