AKP, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca siyaset yapan hiçbir partiye benzemiyor. Şimdiye kadar bütün partiler “Türk usulü” siyaset yapmışken; AKP stratejik hareket ediyor, toplum mühendisleriyle çalışıyor, reklam ajanslarıyla çalışıyor. Recep Tayyip Erdoğan da toplum mühendislerinin, reklam ajanslarının, metin yazarlarının sözünden çıkmıyor. (Çıktığı zaman ne kadar farklı konuştuğunu bildiğimiz için “camdan konuşmasını” tiye alıyoruz.) Bu sistemi uygulamayı bir türlü başaramayan, “Türk usulü” siyasete devam eden CHP ve MHP de bu yüzden başarısız olarak görülüyor.
Ama bu sefer AKP’yle çalışan toplum mühendisleri, reklam ajansları da çuvalladı. Bu çuvallamanın, bu bocalamanın sebebi, Uludere olayları ve Uludere olaylarını toparlayamamaları.
AKP’nin taktiği görünüşte basittir: Kendilerine dokunan bir konu olduğunda o konu yeterince tartışılmadan gündeme öyle bir konu getirirler ki, herkes bu yeni konuyu konuşmaya başlar ve öteki konu unutulur. Bu sefer de böyle yapılmaya çalışıldı ve Uludere tartışılırken, gündem birden “kürtaj” konusuna çevirildi.
Ama bu geçiş bu sefer pek sağlıklı olmadı. Ahmet Hakan’ın da dediği gibi, başbakan bu sefer bir acemilik etti, tam kürtaj mevzusuna geçilirken “Her kürtaj bir Uludere’dir.” lafıyla iki gündemi -yanlışlıkla- kaynaştırdı. Şimdi de (muhtemelen önceden belirlenen plana göre) kürtaj hakkı konusunda yasal düzenlemelerle ilgileniyorlar ama şu noktadan sonra, o cümleden sonra sittinsene Uludere unutulmaz, konuşulmaya devam ederiz.
Kürtaj konusundaki düşüncemi bir paragrafta anlatıp Uludere’ye döneceğim: Bir şeyi yasaklamak onu yok etmez, yer altına iter. Daha da kötüsü, kürtaj yasaklanırsa veya kürtaj yaptırmak zorlaştırılırsa iki şey olur: Ya evde yapılmaya çalışılan kürtajlar artar ve buna bağlı olarak ölümler artar; ya da hamile olduğunu öğrenen babalar cinnet getirir, kızlarını öldürür. Sevgili eski davacım dikkat etsin: “Her kürtaj bir cinayettir.” deyip de kürtajı yasaklar veya kısıtlarsa, bazı kürtajlar iki cinayet olabilir ve bunun sorumlusu da kendisi olur.
Dönelim Uludere meselesine: Şu noktadan sonra bu konuyu kimseye unutturamazsınız sevgili Erdoğan. Sizin deyiminizle “çok açık ve net söylüyorum”, bu olayı çözüme kavuşturmazsanız, bu size her ihtimalde zarar verecektir çünkü geldiğimiz noktada siz artık “olayı unutturmaya çalışan” biri oldunuz, sorumluluğu kabul ettiniz bile. Eğlenmeyi, espri yapmayı pek seven İçişleri Bakanımız da, siz de bu olayı çözüme kavuşturmalı, gerekirse -ki gerekiyor- özrünüzü dilemeli, bir de mümkünse o korkunç sözlerinden dolayı İdris Naim Şahin’i de görevden almalısınız. Özür, erdemli insanlar için zor bir eylem değildir.
İçiniz rahat olsun, kürtajı yasaklasanız bile, en az üç çocuk yapmayı Anayasa’ya soksanız bile Uludere konuşulacak. Sizin sayenizde.