Hayatımda yaşadığım sıkıntıları kısaca özetleyeyim:
Aldatıldım. Yaptığım işlerde kazık yedim. Başkanı olduğum bir dernekte kurduğum yönetim beni devirmeye çalıştı. İlkokulda en iyi arkadaşım, sevdiğim kızla aramı bozdu. Bedavaya iş yaptım. Üniversitede aşık olduğum kız beni “arkadaşı olarak” gördü. Paramı çaldırdım. Derslerimin birinden kaldım. Verdiğim sırlar yüzünden tehdit edildim. Ev sahibim evden çıkarken depozitomu vermedi. Lisede 2,5 yıl boyunca zorbalığa uğradım, psikolojik anlamda çökertildim. Üniversitede, dönemin başbakanı tarafından “hakaret” iddiasıyla ve hapis istemiyle dava edildim.
Neden? Çünkü en yakın arkadaşlarıma güvendim. Çünkü sevdiğim kızlara güvendim. Çünkü çalıştığım insanlara güvendim. Çünkü ev sahibime güvendim. Çünkü ifade özgürlüğüne güvendim. (Gerçi sonunda davayı kazandım ama ülkedeki ifade özgürlüğü anlayışı ortada.) Özetle, başıma ne geldiyse güvenmekten geldi.
Ama öyle bir hayata sahibim ki, birkaç önemli detay haricinde hiçbir şeyi farklı yaşamayı istemezdim. Ve iyi ki güvenmişim, iyi ki güvensizlik tuzağına düşmemişim.
O neden? Çünkü yaşadığım onca iyi şeylerin ardında da güvenme alışkanlığım var. Onları da özetleyeyim: Kimseye güvenmediğim bir hayatta kazanamayacağım kadar çok para kazandım. Kimseye güvenmediğim bir hayatta yakınlık kuramayacağım birçok arkadaşım oldu. Kimseye güvenmediğim bir hayatta yaşayamayacağım kadar özgür yaşadım.
Evet, özgürlük yalnızca dışarıda verilen bir savaş değil. Güvenmeyen insan, belli özgürlüklerinden de vazgeçmiş oluyor. Güvensiz insan, özgür iradesini kendi isteğiyle kısıtlamış oluyor.
Şu ana kadar güvendiğim için gördüğüm fayda, güvendiğim için gördüğüm zarardan kat kat fazla. Sırf bu gerçek bile güvenmeye devam etmek için güçlü bir argüman, geçerli bir sebep.
Bin tane varyasyonu olan çok meşhur bir sözdür: Hayatının sonunda “keşke yapsaydım” diyeceğin şeyler, “keşke yapmasaydım” diyeceğin şeylerden fazla olacak. Bunun da güvenle alakası var — başkalarına güvenmekle alakalı olduğu gibi kendine güvenmekle de alakalı bir söz bu.
Tabii bu “güvenmekten korkmama” mevzuu, herkese körlemesine güvenip her şeye balıklama dalmak anlamına gelmiyor. Mantık çerçevesinde yanlış gelen bir şeye girişmek elbette saçma olurdu. Ama başarısız olma veya zarar görme ihtimali yüzünden, o ihtimalin yüksekliğini veya düşüklüğünü dahi değerlendirmeden bir şeyden vazgeçmek de aynı derecede saçma. Yürümeyi düşerek öğreniyoruz. Başarısız olacağım diye, zarar göreceğim diye, utanacağım diye bir şeyden vazgeçmek, hayattan vazgeçmek gibi bir şey.
Güvenin. Güvenmenin de, güvensizliğin de bokunu çıkarmayın ama güvenin.