HDP de bir taahhütname imzalar mı?

Selahattin Demirtaş, çok konuşulan bir grup toplantısına imza attı ve 2 dakikalık kısa bir konuşmada, net bir ifadeyle Recep Tayyip Erdoğan’a “HDP’liler var oldukça sen başkan olamayacaksın.” dedi.

Bu açıklama, Öcalan’ın “Tayyip bey’in başkanlığını destekleriz” beyanıyla taban tabana zıt bir açıklama. Bu da gayet açık, gayet net.

Zamanla görüşler değişmiş olabilir, mümkündür. Öcalan o açıklamayı 2013’te yaptı, Demirtaş da grup toplantısını 2015’te yaptı. Siyasette 24 saatte bile nelerin değişeceğini görüyorken bu görüşlerin de değiştiğini düşünebiliriz, kabul edebiliriz…

…ama insanlar HDP’ye güvenmiyor. HDP, birçok alanda AKP’nin stepneliğini yapmakla ünlenmiş bir parti. (BDP çatısı altındayken 2010 referandumunu boykot edişleri hala dün gibi aklımızda. Ama AK-stepnelik denince benim aklıma ilk başta “Sırrı Abe”nin 2014 Yerel Seçimleri’ndeki performansı geliyor.) Demirtaş’ın da, 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nin ardından, Meclis’i açmaya gelen Erdoğan’ı ayakta alkışlaması, yüzünde gülücükler açması herkesçe bilinen, görülen bir şey.

Bu ve bunun gibi olay ve durumlar, HDP’nin meclis’e girdiğinde, Kürt hareketi için alacakları sözler karşılığında AKP’nin rejim değişikliği çabalarını destekleme ihtimalini yükseltiyor. HDP sempatizanları kendilerini kandıradursun, AKP’liler de, CHP’liler de, MHP’liler de, diğer partiler de bunu görüyor, bunu biliyor.

Kılıçdaroğlu’nun gündemi değiştirdiği an

24 Mart 2015’te Kılıçdaroğlu’nun yaptığı CHP grubu konuşmasının en vurucu kısmını hatırlayalım:

https://www.youtube.com/watch?v=ruvow8F1qEg

Kılıçdaroğlu, noter tasdikli bir taahhütname çıkardı ve “CHP iktidarında emeklilere her dini bayramda 2’şer maaş ikramiye vereceklerini, bunu gerçekleştiremezse Kılıçdaroğlu’nun hem başbakanlıktan, hem de CHP genel başkanlığından istifa edeceğini” bildirdi. Önemli bir sözdü ve günlerdir konuşulmaya devam ediyor. (Sağ olsun, Davutoğlu da topa girince ana gündem maddesi oldu ve her türlü basın ortamında paylaşılmış, yorumlanmış oldu. 10 küsur milyon emeklinin tamamına yakını duymuştur herhalde.)

Selahattin Demirtaş’a dönelim

CHP, MHP ve baraj altındaki partilerin kitleleri, HDP’nin barajı geçmesi ihtimalinde, Kürt hareketi için alacağı sözler karşılığında yine, yine ve yine AKP’yi destekleyeceğinden endişe duyuyor. Yalan yok, korkuyoruz kardeşim! Bu açıdan HDP’nin, var olan cumhuriyet rejiminin teminatı haline geldiğini söylesek, biraz komik ama epey doğru bir şey söylemiş oluruz.

Şimdi, bu yazının başlığına yazdığım fikrimi ortaya atacağım: Demirtaş da benzer bir taahhütnameye imza atarak, Başkanlık sistemine karşı olduğunu notere onaylatsa nasıl olur?

AKP tarafından bakıyorum: Bir defa AKP’nin ödü kopar. Tayyip Erdoğan’ın istediği 400 milletvekilini hiçbir partinin çıkaramayacağı ortada. (AKP %60 oy alsa ve HDP barajın altında kalsa bile, AKP 400 vekile ulaşamıyor.) Bu yüzden AKP’nin, başkanlık sistemi için bir başka partiyi daha ikna etmesi şart. MHP, her ne kadar eskiden (2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi konularda) AKP’ye destek vermiş olsa da, şu an için AKP’ye ve başkanlık sistemine kategorik olarak karşı. CHP’nin de AKP’ye bu konuda destek vermesi demek, ertesi gün İsrafil’in Sur’a üflemesi demek olurdu. Ama HDP’nin, Çözüm Süreci’nden ötürü, hala tüm saflarıyla AKP’nin karşısına geçmediği de ortada. Bu yüzden AKP’nin ödü kopacaktır.

CHP ve MHP tarafından bakıyorum: Bu iki parti (ve seçmen kitleleri), bu taahhütnameyi memnuniyetle karşılayacaktır. Hatta CHP’nin kitlesi içerisinde, sırf bu “ak-stepnelik” durumu yüzünden HDP’ye oy vermekten çekinen bir kitle olduğu da biliniyor. HDP’nin ve Demirtaş’ın böyle bir taahhütte bulunması demek, bu kitlenin de HDP’ye gönül rahatlığıyla oy vermesi için bir gerekçe olmuş olur. Özellikle büyük şehirlerde ve doğu illerinde HDP, CHP’den iyi oy kapar ve %5, %10 artmasa da HDP’nin oyu %1, belki %2 oranında artar.

HDP tarafından da bakıyorum: Zaten önümüzdeki bu seçimlerde kilit parti olmuş olan HDP (ve kitlesi), muhalif tavrını pekiştirecek bu taahhütname, HDP’de haklı ve net bir özgüven patlamasına yol açar. Demirtaş’ın (bana neredeyse hiç samimi gelmeyen) demokrat, yenilikçi, barışçıl, karizmatik havasına da hava katmış olur.

Sonuç

Demirtaş beni dinler mi, dinlemez mi bilmiyorum. (Kendisine sarsılmaz bir ihtiyatla yaklaşsam da, Demirtaş bu yazıyı okuyup bana ulaşacak olsa gururum okşanır, orası da kesin.) Ama bir hevesle, kendisine açık bir çağrıda bulunmak istiyorum:

Sayın Demirtaş! Selahattin abi! Amacın barajı geçmek. Barajı geçmek için, kendi kitlene yeni insanlar katman gerekiyor. İnsanları kitlene katmak için, insanları ikna etmen gerekiyor. Senin kitlenden biri olmayarak, seni temin ederim, sana oy vermek isteyip de vermeyenlerin EN BÜYÜK ÇEKİNCESİ, Kürt hareketiyle ilgili bir söz aldığınızda HDP olarak yine AKP’yi destekleme ihtimaliniz. Grup toplantısı güzeldi, hoştu ama senin kitleni coştururken, senin olmayan kitle tarafından hem takdir, hem şüpheyle karşılandı. Bu şüpheleri giderebilmen için, senden de bir taahhütname bekliyoruz. Açığı-kaçığı olmayan bir taahhütname istiyoruz. Demirtaş olarak değil, HDP eş başkanı olarak bu taahhütnameye imza atmanı, Demirtaş’ın değil, HDP’nin her türlü başkanlık sistemine karşı olduğunu notere onaylatmanızı istiyoruz. İstediğimiz şey zor değil, ama büyük sonuçlar doğurabilecek bir istek.

Umarım dikkate alınır.

Barış Ünver
01 Nisan 2015

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.