Önceden belirteyim de kimsenin kafası karışmasın: Karabasanın cinle, periyle ilgisi yoktur, basit ama bilimsel bir durum sadece. Karabasan geldiğinde gördüğünüz in, cin, ışık, şeytan gibi varlıkların topu sanrıdan (halisünasyon) ibarettir. Eh, karabasanı oluşturan stres, uyku bozukluğu gibi etmenlerin yanında o kadar korkutucu bir olayı yaşayan herkes olayın arkasında şeytanlı canavarlı bir şeyler aradığından haliyle görülen sanrı da o yöndedir.
Birkaç kaynak da kullanarak biraz açayım olayı.
Uyku, 5 evreden oluşur. 4 tane NREM (non-rapid eye movement) ve 1 adet REM (rapid eye movement) evresi. NREM evreleri uyku döngüsünün (ki bu döngü de 90-120 dakika arası sürer) toplamda %75’ini oluştururken, REM evresi %25’ini oluşturur.
REM evresinde rüyalarımızı görürüz ve bu evrede beyin, vücudu geçici olarak felç eder ve bundan dolayı rüya görürken bırakın hareket etmeyi, ufak homurtular haricinde ses bile çıkaramayız. En azından olması gereken budur, aksi takdirde rüyamızda bir adamı kovalarken kendimizi bir duvara çarpıp kafamızı gözümüzü yararken, evden çıkıp sokakta pijamalarla (veya daha kötüsü, çıplak) koşarken veya oturduğumuz apartmanın yedinci katından düşerken bulabiliriz. Tahmin edeceğiniz gibi, uyurgezerlik de bu felç fonksiyonunun çalışmamasına bağlı bir bozukluktur.
Gelelim uyku felcine… Uyku felci veya karabasan dediğimiz olay da, gördüğümüz kabustan uyanmaya çalışırken beynimizin bilinç durumuna geçmesi fakat vücuda çözülme komutunu vermeyi unutması sonucunda oluşur. Zaten kabus görüyoruz, uyandığımızda ne ses çıkarabildiğimiz, ne de hareket edebildiğimiz bir durumda uyanınca insan ister istemez korkudan ölecek gibi olabiliyor. Bir de bunun üstüne o korkuların getirdiği sanrılar gelince, hayatın en kötü tecrübelerinden biri gibi gözüken bu olaya herkes dini anlamlar yüklüyor ve her şekilde korkuyla, ihtiyatla yaklaşıyor.
Bu ufak arızaya neyin sebep olduğu tam olarak belirlenememiş, ama birkaç varsayım var:
Birincisi ve en çok kabul göreni, stres. Varsayıma göre stresli veya bunalımdaki bir insan çok az uyur, çok fazla uyur, çok geç yatar, çok erken yatar, çok geç kalkar… Bundan dolayı alt üst olan uyku döngüsü de, ortaya çıkan uyku bozukluklarının sonucunda hatalı bir şekilde işler ve uyku felci gerçekleşir.
İkincisi ve pek kabul görmese de benim favorim olan şey, yanlış yatma şekli. Uyku felçlerinin çoğunlukla sırtüstü pozisyonda uyunurken yaşandığı saptanmış. Bu konudaki bir başka düşünce de, nerede okuduğumu hatırlayamasam da, kişinin boynunun garip bir biçimde duruşunun uyku felcine sebep olduğu.
Üçüncü muhtemel sebep, acemice yaşanmaya çalışılan berrak rüya tecrübeleri. Burada da berrak rüyayı açıklayayım: Berrak rüya, rüyayı kontrol etme yeteneğidir. Pek fazla kişide görülmez bu yetenek, yaşayabilenlere helal olsun, ben de istiyorum aynısından. Özetle, kişinin rüyada olduğunu fark etmesiyle rüyayı yöneten bilinçaltının yanına bilincini de yerleştirmesidir berrak rüya görmek. Bu durumda kişi uçar, ışık hızında koşar, sevdiği kızla/erkekle romantik anlar yaşar, istediği ünlüyle yiyişir, sevişir… Yalnız bilinçaltı da hala rüyayı yönetmektedir; üstünlük kurulamadığında fena bir kabusa dönüşebilir rüyanız. Örneğin yükseklerde uçarken bir anda kontrolü kaybettiğinizde hava kararır, düşmeye başlarsınız, yerde alevli kazıkların olduğunu görür ve olabildiğince hızlı bir şekilde uyanmaya kalkarsınız… Ve işte o hızlı uyanma, dalgıçların vurgun yemesi gibi sizi de yer ve beyin bilinçaltını kapatıp bilincinize yol verirken vücudu açmayı unutur.
Bundan başka sebepleri de kısaca sıralarsak: Ani yaşam koşulları değişiklikleri (örn. yeni bir şehre taşınmak), strese bağlı olmayan uyku bozuklukları, uyku bozukluklarıyla sonuçlanmayan stres, uyku ilaçları… Ve tabii ki DİN! Böylesine korkutucu bir tecrübe dinle ilişkilendirilmese şaşardım zaten.
Dua veya sureler okuyarak karabasandan kurtulduğunu iddia edenler var. Haklılar da, karabasandan duayla kurtulmak gerçekten mümkündür. Sonuç itibarıyla kafanızda oluşan cinleri kovalamanın bir yolu da dua etmektir. Dua edince kötülüklerin yok olduğu kanısını kafanıza kazımışsanız, dua ettiğiniz anda o cinler/periler eriyip gideceklerdir. Tercihleriniz Felak ve Nas surelerinden yana olsun, ama bu olayın bilimsel bir açıklaması olduğu gerçeğini göz ardı etmemelisiniz.
Kendi tecrübelerimi de anlatıp, karabasanlar hakkındaki kabul görmeyen görüşümü belirtip yazıyı bitirmek istiyorum.
Önce özet geçeyim: Küçüklüğümden beri çokça yaşadım ben bu karabasanı, hala da yaşıyorum – gerçi son zamanlarda hiç yaşamadım ya, neyse. İlk ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum ama çok korktuğumu hatırlıyorum, haliyle. Bir de karabasan diye hayali bir yaratığın buna sebep olduğunu küçük yaşta öğrenince nasıl bir çocukluk geçirdiğimi varın siz hayal edin :). Şaka yapıyorum, yılda üç-dört kere yaşardım bu durumu, o kadar. Herhangi zararlı bir etkisinin olmadığını gördükçe de rahatlardım. Yaşadığım uyku felçleri çoğunlukla, gördüğüm saçma sapan bir rüyanın aynı saçmalıkta bir korkunçluğa bürünmesi sonucunda ortaya çıkar ve yarım dakika kadar kilitlerdi beni. Sonrasında karabasanı yenerdim ve bir süre her yerimle hareket edebildiğimi ve ses çıkarabildiğimi kontrol eder, yeniden uykuya dalardım.
Hatırladığım en net ve en korkunç tecrübe, birkaç yaz önce evimde gerçekleşmişti. Eek! The Cat adında, KabloNet‘te çıkan bir kanalda yayımlanan bir çizgi filmin karakterlerini görüyordum. Kötü karakter Sharky, Eek‘in yerine geçtiğim rüyada Ctrl+V yaptıktan hemen sonra Ctrl+X yapıyordu, ama ortada klavye falan yoktu :). (Rüyalarımın saçma olduğunu söylemiştim.) Daha sonra bu nedense bende fena bir korku yarattı ve gözlerimi açtım, bir ışık gördüm. Gözlerimi oynatamıyordum ama görüş alanımın sağ alt kısmında çok belirgin bir parlaklık vardı. Ne hareket edebiliyordum, ne de ses çıkarabiliyordum. Hareket etmeye odaklandım ve birkaç saniye içerisinde çözüldüm. Işıksa yok olmuştu bile. Birkaç dakika uyanık kalıp olay üstüne kafa yordum çünkü hiçbir karabasanımda böyle bir sanrı yaşamamıştım! Sonrasında da yaşamadım – bir sanrı gördüğüm tek karabasanım odur.
Gelelim benim kabul görmeyen görüşüme… Ben bu uyku felci olayını seviyorum abi. Bazı insanlar kavga etmeyi sever, bazıları bungee-jumping hastasıdır, benim de adrenalin kaynağım bu karabasanlar oldu son yıllarda. Bir-iki yıldır karabasana yakalandığım zamanları heyecanla bekler oldum. Bu konunun üstüne bu kadar düşmemin sebebi de buydu: Karabasana yakalanamıyorsam, karabasana yakalanacağım bir durum yaratmalıyım! Bundan dolayı ters yatış pozisyonları varsayımı benim favorimdir, yukarıda da bahsettim.