“Blog” yerine başka bir şey düşünelim artık

Önnot: Bu konunun konuşulduğu konularda çoğunlukla yazı okunmadan yorum yapılıyor, ben bunu istemiyorum. Rica ediyorum yazının tamamını okuduktan sonra yorumlayın. 2. Türk Blog Yazarları toplantısında en çok tartışılan konu da bilişim terimleriydi. Blog yazarları olduğumuz için de haliyle “blog” kelimesi en çok kafa yorduğumuz kelimeydi. “İnternet” gibi, “monitör” gibi milletin ağzı henüz alışmadan “blog” kelimesine …

Tamamını Oku

Blog yazarlarıyla arkadaşlıklar kurmak için 12 yol

Blog’lar hakkında İngilizce içerikli en güzel blog’lardan biri olan ProBlogger‘ın şu yazısını çevirmek istedim. Görür görmez çevirmek istedim aslında ama kısmet bugüne imiş. Önceki çevirilerimde (bir-iki tane var zaten) kendimden de bir şeyler katmış, bu sebeple gerçek çeviriler yapmamıştım. Bu sefer de tam bir tercüme yapmayacağım, özellikle yazarın kendi tecrübelerini ve kendi ağzından yazdığı cümleleri …

Tamamını Oku

Amacından sapan SEO

Lütfen sesli olarak şu soruyu kendinize sorun ve yine kendinize karşı dürüst olarak yanıtlayın: Yazılarınızı yazarken düşündüğünüz şey arama motorları mı, ziyaretçileriniz mi?

İnternet sitelerinde arama motorlarını kandırarak daha fazla ziyaretçi çekmeye yönelik türlü hinlikler yapılıyor birkaç yıldır. Yalnız ziyaretçi çekmek için arama motorları kandırılmaya çalışılırken bazen öyle bir noktaya geliniyor ki, ziyaretçinin ne istediği önemsenmemeye başlanıyor ve birinci plana arama motorları oturuveriyor. Yani ortaya, ziyaretçi çekmek için yapılanların potansiyel ziyaretçilerle bir ilgisi olmaması gibi saçma bir durum çıkmış oluyor.

Üzülerek fark edilmesi gereken bir nokta da şu: Bunu yalnızca blog’lar yapıyor. Hayır, bunu yalnızca Türkçe blog’lar yapıyor! Birçok Türkçe blog’da youtube video indir gibi, hatırla sevgili dizi izle gibi, var mısın yok musun oyna gibi ifadeleri başlıklarda, etiketlerde, ne bileyim yazının içerisinde defalarca tekrarlanırken görebiliyoruz. Bu çeşit robotsu ifadelerin kullanıldığı yerler de sadece ve sadece arama motorları. Biz arama motorlarına “Abi ben Hatırla Sevgili dizisinin bölümlerini izlemek istiyorum, bana yol gösterir misin?” demiyoruz, mümkün olan en spesifik ifadeleri kullanarak, birazcık arama motorca konuşarak istediğimiz sonuçlara ulaşmak istiyoruz. Bu ilginçlikten faydalanmak isteyen SEO çakalları da haliyle arama motorlarının dikkat ettiği yerlere böyle ifadeler yerleştirerek arama motorlarını kandırmayı başarıyorlar.

Böyle bir blog kısa vadede ziyaretçi çekebilir, ama böyle bir blog’un asla ve asla kitlesi olmaz. Bir blog yazarı, takipçilerinin, müdavimlerinin, hatta tiryakilerinin olmasını istiyorsa blog’unu ziyaretçilere beğendirme telaşında olmalıdır, arama motorlarına değil. Google‘da üst sıralara çıkmak için bin bir takla atarken ziyaretçilerini unutan blog yazarının başarı beklemeye hakkı dahi olmamalıdır.

SEO gereksizdir demiyorum tabii. Kendi sınıfınızdaki blog’larla rekabet edebilmeniz ve/veya daha fazla ziyaretçi alıp kendinizi tanıtmak için blog’unuzu arama motorları için optimize etmeyi bilmek, o blog’u kendi sınıfının üst sıralarına taşıyabilmesi için en güçlü silahlarından biridir. Ama dozunu kaçırdığınız vakit ziyaretçilerinizi de kaçırırsınız. Ben de SEO‘dan faydalanan biriyim ama hiçbir zaman ilgimin veya bilgimin olmadığı konulardan bahsedip, onu çeşitli anahtar kelimelerle süsleyerek geçici bir ziyaretçi kitlesi oluşturmaya niyet etmedim. Yine de birçok SEO manyağından çok daha iyi istatistiklere sahibim.

Tamamını Oku

Blog Ödülleri eleştirilerim

Giriş Valla kategorimde birincilik aldım falan diye “Buldu bunuyo’ hayvan oğlu hayvan.” diyecekler çıkacaktır elbet, kısmen de haklılar :). Ama birkaç noktaya değinmek istiyorum. Baştan belirteyim; ilk kez yapılmış bir etkinlik için asla “B.k gibiydi, çok kötüydü, iğrençti, yapmasınlar, etmesinler!” gibi saçma sapan eleştiriler yöneltecek değilim. İlk sefere göre son derece başarılı geçen bir organizasyonun …

Tamamını Oku

Gülücükler ve noktalama işaretleri

Sırf bu konu yüzünden dağlara taşlara çıkmak, günlerce ağlamak, ardından ağaçlara çıkıp ağaçların üzerindeki örümcekleri yemek ve hemen sonrasında aşağı düşüp bacağımı kırdıktan sonra fırlayan kemiğimle oynayarak gülmekten ölmek istiyorum. Şaka yapıyorum tabii ki. Bu konuda kafayı yemek üzereyim, onu anlatmak istedim. Gülücük, veya daha bilinen yabancı ismiyle smiley kullanımı internette çok yaygınlaştı, hatta bu …

Tamamını Oku

Bari adam gibi misyonerlik yapın len :)

Önnot: Her Müslüman gibi (daha doğrusu öyle olması gereken her Müslüman gibi) diğer iki semavi dine ve mensuplarına her zaman saygıyla yaklaşırım. Ama bahsedeceğim bu yapmacık ötesi yazı beni öylesine güldürdü ki, paylaşmadan edemezdim.

Google AdSense reklam birimlerinde çokça karşılaşılan bir Hristiyan misyonerlik sitesi olan KampüsWeb‘de bu sefer şu yazıya rastladım. AdSense reklamlarında öylesine manipule edici başlıklar kullanıyorlar ki, misyonerlikle alakası olmadığından emin olduğunuz reklamlara tıkladığınızda kendinizi yine bu sitede bulabiliyorsunuz. Bu muhteşem yazıya da böyle ulaştım.

Kendi yorumlarımdan ilkini başlığa yazdım, bir de şu alıntılardan sonra biraz dalga geçeceğim siteyle:

Onlar benim canımı sıkıyordu, bende tek tek öğrencileri incelemeye başladım, genelde bütün Hristiyan kızlarının çirkin olduğunu düşünürken kızların bir tanesinin güzel olduğunu fark ettim. Başkalarına çaktırmadan bu kıza fısıldadım: “Bana söyler misin, sizlerin yaşamlarını ne değiştirdi? Sizleri kampüsteki diğerlerinden farklı yapan nedir?”

O genç kız, inancı konusunda çok güçlüydü; gözlerime dimdik baktı ve bir üniversite kampüsünde hiç duymayacağınız iki sözcüğü fısıldadı: “İsa Mesih.”

Tanrı aşkına, bana bu klişe lafları söyleme. Ben din olayından nefret ediyorum. Kiliseden, Kutsal Kitap’tan ve dinden bıkmış biriyim” dedim.

Hey,” dedi sesini biraz daha yükselterek “ben din demedim, ben İsa Mesih dedim.”

Hey, lanet olsun adamım, ben vergilerimi ödeyen bir vatandaşım! Kanal D‘nin Hollywood filmlerine yaptıkları dublaj gibi olmuş. Senin sorunun ne biliyor musun? O koca beyaz kıçının kafandan büyük olması!

Tamamını Oku