Bugün 19 Mayıs. Yalnız gençlerin kutlamadığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün de anıldığı bir gün. Atatürk’ün attığı en cesur adımı andığımız bir gün bugün. Bugün korkmak yasak, bugün cesaret mecburi.
İktidar ve ortağı, bizi korkutmak için elinden geleni ardına koymuyor. Sesini çıkaran herkes hedef tahtasına konuyor. Gözdağı vermek için, yatarı olmayan suçlarla suçlananlar bile günlerce, haftalarca, aylarca tutuklu kalıyor. Bebek katilleri basında öve öve bitirilemiyor; sadece muhalif oldukları için hapsedilen “yeni teröristlerin” derdini sosyal medyada bile anlatması engelleniyor. Ben bile bu yazıyı soruşturulmayı, belki kovuşturulmayı göze alarak yazıyorum.
Ve korkmuyorum. Çünkü benim önderim Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dönemin en güçlü “tek adamına” karşı koymak için bir adım attı bugün. Büyük Osmanlı Devleti’ni “hasta adam” dedirtecek kadar küçültenlerle mücadele ettikten sonra, o “hasta adam” lakabını takan yedi düvele karşı da savaşmak için attı adımlarını. Cesareti bulaşıcıydı; Sevr Antlaşması’yla güzel ülkemizi yedi bin parçaya bölenleri, Atatürk’ün korkusuz önderliğiyle bu ülkeden def ettik, büyük Osmanlı Devleti’nin küllerinden büyük Türkiye’yi kurduk.
Ama bugün bizi korkutuyorlar. İşimizi elimizden alırlar diye korkuyoruz. Yerimizden ederler diye korkuyoruz. Rahatımız bozulur diye korkuyoruz. Korkudan konuşmuyoruz. Peki, konuşmaktan bile korkacak kadar bağımsızlığımızı kaybettik mi? Bağımsızlığımızın bildirisi olan İstiklâl Marşı’mız niye “KORKMA” diye başlıyor o zaman?
Şunu unutmayın: Onlar bizim cesaretimizden korkuyorlar. Çünkü korkmadığımızda konuşuyoruz, korkmadığımızda yürüyoruz, korkmadığımızda hakkımızı alıyoruz. Ve en son istedikleri şey de bu.
Büyük Türkiye, bu güzel milletin cesareti ve ferasetiyle kuruldu. Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün korkusuzluğunu örnek almak, vatandaşlık görevimizdir.
Ben korkmuyorum. Siz de korkmayın.