Farklı şehirlerden gelmiş, birbirlerini tanımayan, ergenlik çağına yeni girmiş veya girmeye hazırlanan, 3 ay öncesine kadar “ilköğretim öğrencisi” diye nitelenen çocukların birbirleri karşısında üstünlük kurma çabalarını belgeselleştirmek bile mümkündür; o kadar ilginç ve izlenesi bir gelişimdir. Birçok çocuğun “kendini kanıtlamak” için yaptığı, grubun üstün kişisi olmak için agresifçe diğer bireylere saldırmasından ibarettir. Yalnız bu saldırmalar, iyi bir terbiye ve kaliteli bir eğitim almış çocuklarda en baştan kavga olarak gözlemlenmez. Fiziksel değil, ruhsal saldırı metodları yaygındır.
Yatakhane ortamında kat kat acımasız bir biçimde var olan o rekabet duygusu da ertesi gün belirdi. Henüz ergenliğe girmediğimden miydi yoksa daha önce böyle bir şey görmediğimden miydi bilmiyorum, bu şekilde herkesin gergin ama rahat, havalı duruşu ve her çocuğun karşısındakine ufaktan taş atması ve eşzamanlı olarak yanında gördüğü başka çocuklardan da destek beklemesi beni epey korkutmuştu, dehşete düşürmüştü. Araba farı görmüş tavşan gibi donakaldığımdan ötürü de ilk haftadan “bayağı taş yemiş”, yatakhane çevresinde kimseye üstünlük kuramamıştım. Kendi aralarındaki üstünlük mücadelesini birer seviye azaltıp bizi izlemeye başlayan üst dönem yatakhane mensuplarına da pek iyi bir izlenim verememiştim. Ergenlik döneminde, çocukluk döneminden bile daha net hissedilen dış görünüm yargılamaları da haliyle benim gibi sırık misali ince uzun, ten rengi normalden daha koyu bir çocuğu da hissedilir biçimde vurmaya başlamıştı. İlk haftanın sonunda annemi arayarak, ağlayarak geri dönmek istediğimi de hatırlıyorum. İşin kötüsü, tam o ağladığım sırada iki oda arkadaşım tarafından basılmıştım ve herkes bilir ki ergenlik döneminde ağladığı gözlemlenen bir çocuk, toplum tarafından dışlanmaya mahkûmdur.
Geç olmadan farklı arkadaş çevrelerinde farklı izlenimler verebileceğimi keşfettim. Örneğin, yatakhane arkadaşlarıma fena bir izlenim vermiş olmama rağmen ikinci hafta sonunda sınıftaki arkadaşlarım arasında “popüler” denebilecek bi seviyeye bile ulaşabilecek konumdaydım. (Ortalardaydım diyelim.) Teneffüs saatlerinde sınıftan birkaç kızı etrafımda toplayıp bol esprilerle süslediğim güzel sohbetler yapabiliyordum, o derece. O birkaç gün boyunca epey mutluydum. Ne var ki sınıfımda yatakhaneden 3 arkadaşım daha vardı; onların ve çevre sınıflardaki yatakhane arkadaşlarımın yaptıkları kısa bir kulis faaliyeti sonrasında yatakhanede edindiğim imajım sınıfta ve diğer sınıflarda da duyuldu ve yatakhanedeki “ezik” Barış, sınıftaki “ortalama” Barış’ın yerine kısa sürede geçti.