Lise birinci sınıfa başladığımızda yatakhaneye yeni bir dönem gelmişti. Artık bizim dönem, üst dönemdi ve artık hıncımı çıkarabileceğim bir sürü 8. sınıf öğrencisi gelmişti yatakhanemize! Böyle düşünmemin sebeplerinden ilki geçen yıl boyunca ruhumun kararması ve zihniyet olarak yozlaşmamdı elbette ama ikincisi ve daha önemlisi, canlı bir örnekti. Benim bir üst dönemimden -aynı benim gibi- bir arkadaşım geçen yıl boyunca benimle uğraşıp durmuştu ve bu şekilde kendisine yapılanların acısını büyük ölçüde benden çıkarmıştı. Ben de dış görünüm ve karakter bakımından zayıf, hatta garanti olsun diye biraz da aptal bir-iki alt dönem çocuğu seçip uğraşmaya başladım. Yok, olmuyordu. Uğraştığım çocuklar arkadaşım olmuşlardı ve hatta onlar bile bana “taş atmaya” başlamışlardı, ilk haftalarında. Bereket o taşları yemedim ama yine de o alt dönemliler üzerinde bir otorite de kuramadım. Ezmek benim yapımda yoktu ki.
İkinci senenin, ikinci seneye geçtiğimiz için biraz daha rahat geçeceğini düşünmüştüm. Alakası yoktu, daha da beterdi. Yatakhanemizde toplam 5 dönemden 100 küsur öğrenci vardı ve ÖSS’ye en yakın olan en üst dönem bir şekilde daha serbest davranma hakkına sahipti. Aynı zamanda sanırım 5. dönem, 2. dönemi daha bir “seviyordu” çünkü önceki yılki 5. dönemlilerin de bizim üst dönemimiz olan 2. dönemlileri bayağı hırpalamıştı. Bu sene ise sıra bizdeydi ve artık her gece odayı, benimle en ağır sözlerle (çok şükür, yalnızca sözlerle) ezen “ezen”ler ziyaret ediyordu.
Yılın yarısı geçtikten sonra hem kendi dönemimin, hem üst dönemimin, hem en üst dönemin alayları iyice arttı ve o zamanlar aklıma gelen ve ilkinde doğaçlama oynasam da sonradan rolüme iyice alıştığım bir şey uydurdum kendime: bayılmak. Belki “Stresten dolayı artık adamın beyni kısa devre yapıyordur da o yüzden bayılıyordur, çok üstüne varmayalım adamın.” diye düşünürler diye, klasik alaylardan birinde bayılma numarası yaptım. Sonrasında bir-iki hafta bayılma numarası yapmak zorunda kalmayacağım kadar rahat günler geçirmiştim ama sonra bu numaram da ters tepti ve bayılmamla bile dalga geçer oldular. Şu anda bunları yazarken epey gülüyorum, eğleniyorum çünkü o zamanlar bayılmamla dalga geçmelerine ciddi ciddi üzülmüştüm. Yalanıma iyice kendimi inandırmış olmalıyım ki “Hastalanıyorum yine dalga geçiyorlar, yeter be!” diye içten içe isyan ettiğimi hatırlıyorum.