İsmet var, eski dostum. Benden yalnızca 4 buçuk ay büyük ama aynı şehirde yaşadığımız, görüştüğümüz dönemlerde ben yazılar yazıp site falan yaparken o, kurduğu medya ajansıyla koskoca kurumlarla çalışıyordu, ailesini kurmuştu ve yüksek lisans tezi üzerinde çalışıyordu.
Kendisi bunu bilmiyor olabilir (yazıyı yayınlayınca ilk ona göndereceğim) ama İsmet, hayata bakışımı değiştiren insanlardan biridir. Ve umuyorum ki bu yazı sayesinde, dolaylı olarak sizin hayatınıza da dokunmuş olacak.
Neden olmaz?
Bir fikriniz var. Başarırsanız kendinizi çok iyi hissedeceksiniz, güzel para kazanacaksınız veya insanlığa faydanız dokunacak. Fikrinizi birisine açıyorsunuz, anlatıyorsunuz. “O iş olmaz.” diyor ve sizi o işin neden olmayacağına ikna etmeye girişiyor. Siz fikri savunmaya çalıştıkça o da fikrin geçersizliğini savunmaya çalışıyor.
Yemin ediyorum şu paragrafı yazarken sinirlendim, uyuz oldum sizin fikrinizi karalayan o hayali şerefsize. Ömür törpüsü! İnsan hayatında bundan daha toksik, bundan daha ayıp bir davranış pek yok. Yazık, günah.
Bu insanın amacı nedir? Çoğu zaman bilinçli bir amacı yoktur elbette, bu kafa yapısı yıllar içinde gelişmiştir ve başkasının fikirlerini karalamak bir refleks hâline gelmiştir. Ama bu tip insanların hayatlarından memnun olmadıklarını, her zaman şikâyet edecek bir şeyleri olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz. (Hayatından memnun olmayan herkesin bu kafa yapısına sahip olduğunu kesinlikle söylemiyorum. Hayatından memnun olan birisinin bu kafa yapısına sahip olamayacağını söylüyorum.) Kendi hayatının boktan olduğunu düşünen birisi, olumlu şeylere (hayal bile olsa) kötümser yaklaşıp onları yok saymaya, yanlışlamaya çalışabiliyor ve bunu tamamen bilinçsiz bir şekilde yapıyor.
Böyle insanlar, eğer kendilerini düzeltmeye hevesleri yoksa, sizin hayatınızdan uzak durması gereken insanlar. Eğer böyle biri olduğunuzu fark ederseniz, kendinizden uzaklaşamayacağınıza göre, kendinizi düzeltmeniz gerekiyor. İleride birisi size fikrini, hayalini, projesini anlatırken o işin olmayacağını savunduğunuzu fark ederseniz, rica ediyorum kendinize gelin.
Nasıl olur?
İsmet’e dönelim. Hangi sohbetimizde söylediğini hatırlamıyorum ama bir gün konuşurken hayata böyle baktığını anlatmıştı. “Çözüm odaklı düşünmek lazım. Bir fikrin neden olmayacağı konusunda uzun uzun akıl yürütebiliriz ama işimize yaramaz. Bir fikrin nasıl olabileceği konusuna kafa yormak çok işimize yarayabilir ama.” demişti. (Bire bir bunu demedi tabii; aklımda kaldığını yazıyorum.)
Gerçekten de öyle. Bir fikrin nasıl gerçekleşeceği üzerine kafa yormak kötü fikirleri iyi fikirlere dönüştürebilir, iyi fikirleriyse gerçekleştirmemize yardımcı olabilir. Elbette her zaman bu şekilde olmayabilir ama buna çaba göstermenin ne kadar değerli olduğunu, bu çabayı gösterenler anlayacaktır.
Sadece iş fikirlerinde, projelerde, hayallerde değil; hayatın genelinde de bu şekilde düşünmenin faydaları var. Karşınıza bir engel çıktığında o engeli nasıl aşabileceğinizi düşünüyorsunuz. Zor bir dersi geçmek için plan yapabiliyorsunuz. Mecazi veya gerçek, uzun bir yolculuk için en uygun rotayı seçmeye çalışıyorsunuz. Gerçekçilikten, gerçeklerden kopmadan mümkün olduğunca iyimser, pozitif bir zihniyete geçiş yapıyorsunuz.
Hayat amaçlarımı bu şekilde belirledim, işlerimi bu şekilde geliştirdim. İsmet’ten alıp benimsediğim bu bakış açısı, yetişkin hayatımın temellerini güçlendirmeme yardımcı oldu.
Bu hep işe yarar mı?
Hayır. Sakın. Aman diyeyim.
Çocuğunuz, çok havalı göründüğü için sigara içmek istiyor olabilir. Sevgiliniz, size sormadan, bambaşka bir hayat kurup sizi de o hayata dâhil etmek istiyor olabilir. Lideriniz, kuvvetler ayrılığını paramparça edip, bütün gücü kendinde topladığı zaman yönettiği ülkenin uçacağı sanrısına kapılmış olabilir.
Bazı durumlarda, bazı şeylerin neden olmayacağını, olamayacağını savunmanız gerekebilir. Hangi durumda bir fikrin tersini savunmanız, hangi durumda bir fikri rahat bırakmanız veya desteklemeniz gerektiğine doğru karar vermelisiniz. Eğer fikir, sahibine veya o kişinin etki alanına faydalı olabilecekse, o zaman engel olmanın lüzumu yok. Eğer zararlı olacağını düşünüyorsanız, engel olmaya çalışmadan önce o zararın sizinle ilgisini sorgulayın: Arkadaşınızın bir öykü kitabı yazmaya çalışmasını engellemenin bir anlamı yoktur ama çarpıcı ifşalarla dolu bir hatırat yazmaya kalkışması (siz o ifşaat içinde olmasanız bile) arkadaşınıza veya arkadaşınızın çevresine zarar verebileceği için, müdahale etmeniz gerekebilir… ama gerekmeyebilir de. Bunun kesin bir tarifi yoktur; durumdan duruma, olaydan olaya farkındalık içinde düşünmeniz gerekir.
Kişisel gelişim kitaplarındaki sabit reçeteleri görüp bu fikri de kaskatı biçimde düşünürseniz kendinize yazık edersiniz. “Hiçbir zaman ‘Neden olmaz?’ demeyeyim, her zaman ‘Nasıl olur?’ diyeyim.” diye bir düşüncenin faydadan çok zararı vardır. Yapmayın, etmeyin.
Sonuç
Ben işlerimi oturtmadan önce babamla bir sürü proje geliştirir, iş fikirleri üzerinde beyin fırtınaları yapardık. Hidrofobik kaplamaların yeni çıktığı dönemlerde şeffaf hidrofobik kaplama hammaddesi bulup, temsilciliğini alıp, oto galerilere ve araba yıkamacılara toptan satmayı düşünmüştük örneğin. Veya midyecilerden (sokak midyecileri değil, restoran işletmelerinden) midye çöplerini satın alıp, gerekli işlemlerden geçirerek midye çöplerini kimyasal hammaddelere geri dönüştürmeyi ve o hammaddeleri satmak üzerine araştırmalar yapmıştık. Bunu bazen eğlencesine yapıyorduk, bazen cidden girişebileceğimiz bir iş bulduğumuzu düşünerek yapıyorduk. Tek başına bu beyin fırtınası seanslarının bile, benim kendi işlerimi geliştirmeme katkısı olmuştur.
Aklınıza bir fikir geldiyse, o fikrin neden olmayacağına kafa yormak yerine, nasıl olacağına kafa yorun. Sevgiler.