Benim oyum MHP’ye, senin oyun CHP’ye, onun oyu AKP’ye, biri Cumhuriyet Güçbirliği bağımsızlarına, öteki BDP’nin bağımsızlarına… derken acayip renkli bir seçim dönemine giriyoruz. Takip ettiğim tek genel seçim olan 2007 genel seçimlerinin aksine bu sefer üç büyük parti de iktidara talip. Havada uçuşan vaatler, kaset skandalları ve kaset skandallarından kendine pay çıkarma skandalları arasında, başta üç büyük partinin lideri Türkiye’nin dört bir yanını gezerek oy istiyor. Böyle orta yaşlı adamlardan göremeyeceğimiz derecede bir hareketlilik görüyoruz. Bu günler ileride Siyaset Bilimi derslerinde okutulacak olursa -ki okutulacaktır- sırf bu seçimlerden bir dönemlik ders müfredatı çıkar.
Peki biz bu adamlara niye oy veriyoruz be?
Şu günleri oturup dikkatle izlerken üç tane oy verme gerekçesi tespit ettim. (Oy vermek istemeyenleri haliyle hariç tuttum çünkü oy vermek isteyenleri işliyoruz. Oy kullanmamanın zararını daha önce şu yazıda işlemiştim.) Doğru mudur, yanlış mıdır siz karar verin.
1. Kişisel çıkar
Toplumda en sık rastladığımız gerekçelerden birisi bu olsa gerek. Özetle; kişiler, partilere ve parti liderlerine “Bu parti veya bu lider benim hayatımı güzelleştirir mi?” diye bakıyor.
İlk bakışta doğru gibi gözüken bu gerekçeye, üç gerekçeyi de kısaca tanıttıktan sonra döneceğim.
2. Taraftarlık, ideolojik bakış
İlkinden daha vahim olan bu gerekçe, toplumun yine azımsanamayacak bir kısmı tarafından kullanılıyor. Bu gerekçeyi benimseyen kişi, hiç değilse kişisel çıkarına bakan kişi gibi kendisine soru sormuyor, “Benim görüşüm budur, oyumu da bu görüşü destekleyen partiye veririm!” diyor. Bu gerekçeye sahip olanların çoğunluğunu da -maalesef- biz gençler oluşturuyoruz. Büyüdükçe kişisel çıkarlar, sadece büyümeyip bir de olgunlaşınca ise, üçüncü gerekçe olan toplumsal çıkarlar öne çıkıyor.
Bununla birlikte, taraftar kişi kendi partisinden/liderinden çok diğer partilere/liderlere dikkat ediyor. Onların açıklarını arıyor, onlardan bahsedip duruyor. Reklamın iyisi-kötüsü olmaz derler: İdeolojik gerekçelerle oy vermek isteyen kişi, desteklediği partiden çok desteklemediği partilerden bahsediyorsa, farkında olmadan desteklemediği partilerin reklamını yapıyordur.
3. Toplumsal çıkar
Topluma en çok faydayı sağlayacak olan şu soruyu, toplumun çok ufak bir kesimi dışında soran yok: “Bu parti veya bu lider, milletimizi nereye taşıyacak?”
Cidden, kaç kişi soruyor o soruyu? Kaç kişi kendi çıkarını veya desteklediği ideolojiyi düşünmek yerine, toplumun tamamını düşünüyor?
Tuzağa düşmeyin, toplumun TAMAMINI düşünün. Sizinle aynı görüşte olmayan insanları da düşünün, hayat standardı sizden daha düşük ve hatta daha yüksek olan kişileri de düşünün. Desteklediğiniz parti, partiye muhalif kesime de yarayacak mı yoksa o muhalif kesimi dikkate almayı red mi edecek? Seçmek istediğiniz lider milletin tamamını mı ileri götürmeye çalışacak yoksa sadece belli bir kesimi, diğer kesimden ileri taşımaya mı kalkışacak? (Sorunun kendisi, seçeneklerin farkını ortaya koyuyor: Bir seçenekte bütün millet ileri giderken diğer seçenekte milletin bir kısmı, diğer kısmıyla mücadele ederek ileri gidiyor. Bunun kime ne faydası var?)
Bütün bunların ötesinde, bir gerçek daha unutuluyor: Devletin yönetimini seçimlerde devralanlar sadece iktidar partisi mensupları değildir, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tamamıdır! Gerçi TBMM, sadece yasama organıdır. Şöyle özet geçelim: Yasama TBMM’nin yönetimindedir; yürütme ise Cumhurbaşkanı ile -Başbakan başkanlığındaki- Bakanlar Kurulu’nun yönetimindedir.
Yasa koyma sevdası, yasaları yürütmenin can sıkıcılığından ötede olduğundan ötürü siyasi partiler de, millet de, ayrı olması gereken erkler arasından “yasama” erkine önem verir. Halbuki biz vereceğimiz oylarla yasama erkiyle beraber yürütme erkini de şekillendireceğiz. Bunu da düşünmek gerekir.
Ben, şahsen, kendim, toplumsal çıkarlara göre oy verdiğimi söylemeyi çok istiyorum. Ama şeytan beni de dürtüyor, ben de kişisel veya ideolojik çıkarlarıma göre oy vermeyi istiyorum.
En azından bu seçimlere kadar böyleydi. Bu seçimlerde aklımda iki çeşit meclis var:
- Önceki iki dönemden çok daha zayıf bir tek parti iktidarı ve o iktidarın hemen ensesinde çok güçlü bir muhalefet.
- Milletin yalnız %50’sini değil, en az %90’ını temsil edecek çeşitlilikte, çekişmeli ama bir şekilde anlaşabilen (veya anlaşmak zorunda kalan) bir koalisyon hükümeti.
Benim gönlüm koalisyondan yana ve oyumu da bu yönde kullanacağım ancak diğer ihtimal de gözüme o kadar korkutucu gelmiyor. Cidden. Çünkü üç büyük partinin de bu seçimden 330’dan fazla milletvekili çıkaracak kadar güçlü çıkma ihtimali yok.
O yüzden, iki ihtimalde de çok çekişmeli bir siyasi dönem bizi bekliyor olacak. Allah hepimize sabır versin.