Ötelemenin altı türü

Eskiden kronikti, şimdilerde (yüksek ihtimalle yetişkinlik bilinciyle) büyük ölçüde azaldı ama öteleme, erteleme, procrastination benim hayatımın bir gerçeği—dikkat dağınıklığı çağında çoğumuzun da muzdarip olduğu bir sıkıntı. Bilmeyen yoktur diye tanım yapmayacağım (zaten kelimenin kendisi de tanımı yapıyor bence) ama önceden yazdığım iki yazıya link vereceğim:

Bu iki yazının üstüne, birkaç ay önce Mark Manson’ın öteleme üzerine yaptığı neredeyse 5 saatlik bir podcast yayınının bir bölümünü anlatacağım size. Çeviri gibi olmayacak, videodan (ve videonun açıklama kısmından erişilebilen ücretsiz e-kitaptan) alıp yoğurduğum bilgileri, kendi anlatım tarzım ve yorumumla size aktaracağım.

Önden not: “Mühlet” veya “son teslim tarihi” gibi tanımlar yerine “deadline” kelimesini kullandım, rahatsız olanlardan şimdiden özür dilerim, haklısınız, affedin, öpüyorum.

MÖ: Mükemmeliyetçi öteleyici

Adı üstünde, her şeyin mükemmel olacağından emin olmadan işe girişmeyen veya işi bitirmeyen öteleyicilere MÖ diyoruz. Bu arkadaşlar, okulda ödevini veya iş yerinde sunumunu veya evinde romanını (öhm) hazırlarken en ufak bölümü bile kusursuzlaştırana kadar o bölümün üzerinden tekrar tekrar, tekrar tekrar, tekrar tekrar geçer.

Tabii MÖ’lerin kendilerine bile itiraf edemedikleri asıl sebep, ellerindeki işin en iyi hâlini görmek değil, işi bitirme ve başkalarına sergileme dehşetinden kaçınmaktır. Erişilmesi olanaksız çıtalar hedeflenir, “iyi” kelimesi “yetersiz” ile eş anlamlı görülür ve dolayısıyla bir şekilde tamamlanan işten tatmin olmak imkânsızlaşır.

Mark Manson’ın MÖ’lere tavsiyeleri şöyle:

  • Gerçekçi standartlar belirleyeceksin.
  • Sürece, sonuçtan daha fazla eğileceksin.
  • Kusurları kabul edip, “yeterli” kelimesine alışacaksın.
  • Kendine ufak ufak zaman kısıtlamaları yaratıp, o mühletlere uyacaksın.

HÖ: Hayalci öteleyici

İkinci öteleyici türü, muazzam büyüklükte hayalleri olan ve bu hayalleri gerçekleştirmek için yirmi tane falan ömre ihtiyaç duyanları tanımlıyor. Çoğumuzun böyle dev hayalleri vardır, ona kimsenin sözü yok (Mark’ın da yok) ama iş o hayalleri gerçeğe dökmeye geldiğinde HÖ’ler, plan yapmaktan planları uygulamaya vakit ve/veya enerji bulamıyor.

Büyük hayaller kurmanın kötü bir tarafı yok tabii ki. Ama kurduğun hayaller seni aşıyorsa bu sana keyif mi verir, sıkıntı mı verir? Ömürlük hayalleri geçtim, ortanca bir hayalin olsa, mesela 10 yıllık bir plan yapsan, o bile seni küçük ve önemsiz hissettirebilir, moralini bozabilir, başlamanı veya devam etmeni engelleyebilir.

Mark Manson’ın HÖ’lere tavsiyeleri şöyle:

  • Plan yapacaksan (ki yapmalısın) küçük ve kolay atılabilecek adımlardan oluşacak.
  • Planın (Plan yaptın di’ mi?) sağlam bir iskelete, uygulanabilir bir yapıya sahip olacak.
  • Planın (YAPSANA BE!) adımlarının her biri için deadline’lar belirleyip, onlara uyacaksın.
  • İlham gelmesini beklemeyeceksin, tutarlı bir şekilde çalışmaya odaklanacaksın. (Zaten ilham perisi çalışmayanlara uğramıyor, çalışmaya başlayınca ziyaret ediyor.)

KÖ: Korkak öteleyici

Başarısızlıktan hatta daha basit tabiriyle değişimden korktuğu için riskten kaçınan herkesi bu kategoriye sokabiliriz (elbette ötelediği bir şeyler varsa). Bu kişilerin ortak noktalarından biri de kötümserliğini “gerçekçilik” sıfatıyla maskelemeleri olabilir. Konfor alanınızın farkındaysanız ve fakat o alanın sınırlarını zorlamaya eriniyorsanız, tebrikler, katıksız bir KÖ’sünüz.

Dan diye söylediğim için özür dilerim ama bu kişileri en hafif tabirle KORKAK olarak tanımlayabiliriz (ayrıca özür mözür de dilemiyorum, vazgeçtim). KÖ’ler bu altı tür öteleyici içerisinde düzelmesi en zor tür de olabilir maalesef. Çevremde rahatsız edici sayıda KÖ olduğu için biraz sert konuşuyorum, o yüzden kısa keseceğim.

Mark Manson’ın KÖ’lere tavsiyeleri şöyle:

  • Korkuyu “büyüme sancısı” veya (daha iyi bir tabirle) “heyecan” olarak yeniden tanımlayacaksın.
  • Ufak riskler alarak özgüvenini arttıracaksın.
  • Gerçekten gerçekçi olacaksın, felaket odaklı düşüncelerini gerçekçi senaryolarla değiştireceksin.
  • Haricî bir destek ekibi kurarak cesaretini ve özgüvenini arttırabilirsin.

YÖ: Yumurtacı öteleyici

Mark Manson bu türü “kriz yapıcı” diye adlandırmış ama Türkçeye çevirmek için “yumurtacı” tabirini daha uygun gördüm, pişman değilim! 😂 Hepimizin çevresinde ve hatta içimizde de bulabileceğimiz bir öteleme türüdür bu; yumurta kapıya dayanmadan harekete geçmeyiz veya tamamlayıcı, sonuçlandırıcı adımları son güne saklarız.

Bunu bir mantığa oturtanlar da var: “Son güne/haftaya kadar çalışamıyorum, sona yaklaştıkça daha da verimli oluyorum, o stres de beni rahatsız etmiyor.” deyince gerçekten biraz mantıklı geliyor ama yalnızca biraz mantıklı geliyor. Doğru açıdan baktığımızda işleri son dakikaya bırakmak hem bizi, hem sorumlu olduğumuz diğer insanları yoran sağlıksız bir alışkanlık.

Mark Manson’ın YÖ’lere tavsiyeleri şöyle:

  • Son günden öncesine yapay deadline’lar koyacaksın ama onları gerçek gibi göreceksin.
  • Deadline yaklaştıkça artan stresin, işinin kalitesini (az veya çok) düşürdüğünü kabul edeceksin. (Edeceksin dedim!)
  • Tutarlı, düzenli çalışma oturumlarıyla disiplinini arttıracaksın.
  • Erkenden bitirdiğin işler için kendini ödüllendirerek motivasyonunu yükselteceksin.

BÖ: Başkaldıran öteleyici

Bu öteleyici türünü de herhalde “en düşük IQ’lu” kategorisine sokabiliriz: Sırf kendisi değil bir başkası istedi diye bir işi erteleyen birinin zekâsını tartışmakta bir sakınca yok bence. Bu tanımda “haklı/haksız otorite” ayrımının olmadığına dikkat edelim; BÖ’ler bu ayrımı yapmadan işleri öteliyormuş.

Tabii illa zekâya değil de, zorba ebeveyn veya öğretmen gibi bir çocukluk travmasına da bağlayabiliriz bu durumu. Bu türden bir öteleme meyli olduğunun farkında olan ve bundan kurtulmayı isteyenleri zekâ tarafında tenzih ederim.

Mark Manson’ın BÖ’lere tavsiyeleri şöyle:

  • Dışarıdan gelse bile, isteği içinizden geliyormuş gibi yeniden tanımlayın; işi zorunluluk değil tercih olarak görün. Lütfen.
  • İşi tamamlamanın size direkt faydasına odaklanın. Lütfen. (Burada Mark Manson’a %100 katılmıyorum zira bu öneri ötelemeyi tedavi etmekten ziyade, semptomu tedavi etmeye benziyor.)
  • Kontrolü ele aldığınızı hissetmek için kendi hedef ve deadline’larınızı belirleyin. Lütfen.
  • Tepkisel zihniyetten proaktif zihniyete geçin. Lütfen. (Videoda bunun detayına girilmemiş, PDF’te de genişletilmemiş. Bana öylesine yazılmış bir cümle gibi geldi. PDF’i yazan kişi sıkılmış olabilir.)

Bakın, “şöyle yapacaksın, böyle yapacaksın” yerine bu sefer “şöyle yapın, böyle yapın lütfen” diye yazdım ey BÖ.

AbÖ: Abartıcı öteleyici

Bu da en bilindik öteleyici türü olabilir, en azından Yumurtacı ve Mükemmeliyetçi ile yarışır. En iyisini yapmak yerine en fazlasını yapmaya çalışanlara AbÖ diyoruz (biliyorum, kısaltma kötü oldu, özür).

Aynı anda birçok işi de yapmaya çalıştığı için enerjisini verimli kullanamayan, her şeyi yapayım derken hiçbir şeyi tamamlayamayan, sonunda da başarısızlık ve tükenmişlik hisseden bu arkadaşlar… yazarken ben bile üzüldüm.

Mark Manson’ın AbÖ’lere tavsiyeleri şöyle:

  • Hayır demeyi ve işleri delege etmeyi öğreneceksin.
  • Elindeki işleri öncelik sırasına koyacaksın (Pareto Prensibi’nden faydalanabilirsin).
  • Fiziksel ve ruhsal sağlığına zaman ayıracaksın (ki tükenmişlik sendromuna düşmeyesin).
  • Her şeye yetişen biri olmamak için hem dışarıdan gelen taleplere, hem içinden gelen isteklere karşı sınırlar koyacaksın.

Sonuç

Fark etmişsinizdir: Kimse bu öteleme türlerinden sadece birine dahil olmuyor. Yüzde on şuradan, yüzde elli buradan, 200 gram da şundan koyalım diye kendinize ufak ufak parçalar almışsınızdır diye tahmin ediyorum.

Yazının başında dediğim gibi, video neredeyse 5 saat. Benim yazdığım yazı ise videonun sadece 9 dakika 14 saniyelik bir bölümünün özeti. İnanılmaz dolu bir video ve parça parça da olsa izlemenizi öneririm. Ötelemeyin.

Barış Ünver
09 Eylül 2025

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için aşağıdaki formu doldurarak Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.