Abi ben hayatımda bir şeytanı bu kadar iyi oynayan bir oyuncu daha görmedim. Nokta.
Önce oyunculardan başlamak istiyorum. Oyuncuların çoğu hiç tanınmamış kişiler. Yani bi’ Dustin Hoffman var (Rainman‘deki Raymond en tanınmış rolüdür sanırım.), bir de Alan Rickman var (Bu amcanın en tanınmış rolü de Harry Potter filmlerindeki Snape rolü olmalı.), o kadar. Gerisi tanınmamış oyuncular. Başroldeki şeytanın gerçek ismi Ben Whishaw örneğin.
Film, I Am Legend gibi bir kitabın filme uyarlaması. Dolayısıyla hikaye muhteşem. Önyargılı konuşup “Kitaptan uyarlama filmlerin hepsinin hikayesi harika ötesidir.” dediğimi düşünüyorsanız haklısınız; çünkü bir kitabın film olması, o kitabın film olacak kadar iyi olduğunu gösterir. Kitap iyi olursa hikayesi de haliyle iyi olacaktır. İstisna gösterene de saygı duyarım çünkü son derece desteksiz bir önyargı benimkisi.
Filmde olağandışı bir koklama yeteneği bulunan bir insanın doğumundan intiharına kadar olan yaşamının tümü anlatılıyor. Doğumundan hemen sonra bile etrafı koklamaya başlayan Jean-Baptiste Grenouille, büyüdükçe iyice psikopatlaşır, kokladığı her şeyi kafasında tutar da tutar.
İçine kapanık bir çocukluk geçirdikten sonra tabakhaneye kölemsi bir işçi olarak satılır Jean-Baptiste. Jean-Baptiste‘i satan kadın dönüş yolunda öldürülür. Aynı şekilde Jean-Baptiste‘i Giuseppe Baldini‘ye satan adam da öldürülüverir. Daha sonra Jean-Baptiste‘in hayat akışını değiştiren üçüncü kişi olan Baldini de ölür. Böyle de manyak bir lanet söz konusu. Filmin en sevdiğim özelliklerinden biriydi bu.
Jean-Baptiste‘in tek amacı, her şeyin kokusundan parfüm yapabilmektir. Buna, yanlışlıkla öldürdükten sonra kokusunu kaybeden bir kadın sebep olmuştur.
Çok bölük pörçük anlattığımın farkındayım, kafam çok bulanık, hemen uyumam lazım aslında.
Film güzel. Filmdeki tüm kadınlar güzel – en azından öldürülenlerin hepsi güzel. Film müzikleri güzel değil, harika. Oyuncular şahane. Daha ne lan, koşun izleyin yani.