Yıl 2005. Lise sona girmişim, önümüz kış. Babamla Ergun amcanın yerine gidiyoruz, bir kaşe palto alıp çıkıyoruz.
Palto bana “merhaba” diyor.
Yıl 2006. Lise bitiyor, Ankara’ya geliyorum. Ankara’nın soğuğundan beni o palto koruyor. (Yine de çok zor alıştım Ankara’nın kuru, keskin soğuğuna).
Paltomu çok seviyorum, o da beni çok seviyor. Abi kardeş gibiyiz. “Abi” diyor bana.
Yıl 2010. Paltonun kendisinde çizik bile yok ama her kış ellerim ceplerimde gezdiğim için cepler bir şekilde hırpalanmış, onu fark ediyorum. İlk tamiratı o zaman yapıyorum, terzim yeni cep dikiyor. Bere falan sığsın diye biraz da geniş istiyorum cepleri.
Palto, “abi müthiş oldum ya” diyor.
Yıl 2014. Her yere kitapla, defterle gitmeye başladığım için yanımdan ayırmadığım bir bez postacı çantası var. Hep o çantayı almak istemediğim için astara bir kitap/defter cebi yaptırıyorum. (İşe yarıyor yaramasına ama oturup kalkarken salakça bir potluk yapıyor, o sebeple sık kullanmıyorum o dev cebi.) Aynı zamanda iç ceplere de fermuar eklettiriyorum.
Palto kibarlık ediyor, “ne gerek vardı abi, teşekkürler” diyor.
Yıl 2018. Paltoyu ilk aldığım 13 sene öncesine göre kilo almama (ideal kiloma çıkmama) rağmen paltonun aslında bana ne kadar büyük geldiğini fark ediyorum. Eteği normal aslında ama koluna iki kolum falan giriyor. Hem kolları daralttırmaya, hem belini incelttirmeye, hem de (epey eskiyen) astarını komple değiştirtmeye karar veriyorum. Theseus’un gemisi kadar olmasa da, paltonun çok büyük kısmı değişiyor.
Palto bana teşekkür ediyor, “yaşlandım ama jilet gibi oldum lan” diyor.
Yıl 2022. Yan ceplerin kenarları iyice yıpranmış, sökülmeye başlamış. Terzim (ki müthiş iyi bir terzidir, biraz da pahalıdır) neredeyse görünmeyecek şekilde kaşe kumaşı örüyor, cep kenarlarını tamir ediyor.
Palto yavaştan “beni bırak abi” demeye başlıyor, ben fark etmiyorum.
Yıl 2023. Postacı çantasından sırt çantasına geçtiğimden beri (bu değişimin yılını hatırlamıyorum) kumaşın omuz kısımları da yıpranmaya başlamış. Yıllarca fark etmediğim yıpranma artık astarı gösterecek kadar ilerleyince, terziye yeniden gidip oraları da ördürüyorum.
Palto “yaşlandım, n’olur beni sal” diye bağırıyor, ben ısrar ediyorum.
Yıl 2024, aylardan ocak. Hem ceplerin kenarları, hem omuz kısımları yine sökülüyor. Tamir ettirdiğim yerlerden değil de, o yerlerin hemen kenarlarından başlamış sökülme.
Palto artık bir şey demiyor çünkü ölmüş.
Yıl 2024, aylardan şubat. Üç günde onlarca mağaza gezip, farklı markaların farklı modelleri arasından seçim yapıyorum ve uygun fiyata yünlü bir kaşe palto alıyorum. Eski paltomla modeli neredeyse aynı; fermuarı yok, düğmeleri gizli, cepleri biraz daha korunaklı, yakası biraz değişik falan…
Yeni palto bana “merhaba” diyor.
On sekiz yıl giydim o paltoyu. Hayatımda en uzun süre giydiğim kıyafet oldu ve (yalnızca kışları da olsa) sürekli üstümde olan bir kıyafete göre anormal derecede uzun süre dayandı.
Teşekkürler reşit palto.