- Fazladan 7-8 saat daha vaktin olduğunu görmek insanı mutlu eder. O 8 saatte, vakit bulamayıp da yapmak istediğiniz (veya yapmanız gereken) her şeyi yapabileceğinize inanırsınız.
- Ama sonra görürsünüz ki o 7-8 saatin en az 4’ü boşa gider. Çünkü zihniniz normalden çok daha yorgundur ve yoğun zihinsel aktivite isteyen eylemlerden uzak durmak istersiniz; tam aksine, zihninizi boşaltacak şeyler yapmayı yeğlersiniz.
- Sabahlayabilmek için geceyi zinde geçirebilecek kadar enerjiniz olmalıdır. Uyku saatleriniz bir düzen içerisindeyse zinde bir gece falan beklemeyin, yatın uyuyun. Öbür türlü işkence oluyor.
- Kafanız bir bulanır, bir açılır… Yarım saat sarhoş gibi hareket ediyorken yarım saat sonrasında bi’ bakmışsınız hayatı falan sorguluyorsunuz. Gerçi o da sarhoş hareketidir.
- Sarhoş demişken… İçtiyseniz, hele hele sağlam içtiyseniz sakın sabahlamayın; sonraki gününüz de mahvoluyor. Ben bir defa denedim, bir defa daha denemeye korktum.
- Ders çalışmak büyük hatadır. Bir bilginin, kafada yer edinmesi için en az 1 gün kafada durması gerektiği kanıtlanmıştır; bir de üstüne sınava uykusuz girmeye karar vermiş olursunuz. Dolayısıyla sınav için sabahlayacaksanız, sınava girmeden önce en az 20 dakika uyumayı unutmayın.
- İşin en zor kısmı, sabah olduktan sonra uykuya dayanmaktır. En fena uyku baskını güneş doğduktan sonra gelir ve geceyi enerji harcayarak veya tembel tembel oturarak geçirmeniz mühim değildir. Sabah oldu mu, üst göz kapaklarınızla korkunç bir savaşa girersiniz. Onlar alt göz kapaklarına ulaşmaya çalışırken siz onları yöneten kaslarınızı kontrol etmeye uğraşırsınız. Beyninizi de yönetmeyi az-çok bilir bu şerefsizler. Asimetrik harekât düzenlerler.
- Gecenin sessizliği ve karanlığı (veya odanızda yanan yapay ışık kaynağı), sizi kötümser düşünmeye teşvik eder. Zaten uyku düzeninizi bozmak da ufaktan vicdan azabı hissettirir. Bu etmenler sonucu bağırsaklarınız daha farklı çalışır ve, affedersiniz, bol bol tuvalete gitme ihtiyacı hissedersiniz.
- Depresyonla devam edelim: Dedim ya, sabahlarken kötümser düşünmek daha kolaydır. Hassaslaşan ruhu daha da sıkmamak için dikkatli davranmak gerekir. Bu süreçte yapılan ufacık hatalar fena sonuçlar doğurabilir. Bazı konuların üstünde düşünmeye meyilliyseniz, düşünmek için saatleriniz vardır ve o saatler epey hızlı akar, gider… Zihniniz de çok daha çabuk yorulmuş olur. Sabahlamaya kararlıysanız, yaşantınızdaki her türlü gündemden kendinizi bir geceliğine soyutlamanız en iyisi olacaktır.
- Sabaha kadar dayandınız, hatta sabahı da atlatıp güne başladınız diyelim. Arada sırada 20’şer dakika ila yarımşar saat kestirmeye vakit bulamazsanız, üçüncü ve en zor aşamaya geçip gün boyu ruh gibi gezinmek zorundasınız. İşi, bilimsel kısmıyla açıklayalım: Beyniniz, uyuyarak rahatlayamadığı için vücudu uyumaya zorlamaya başlar. Artık üst göz kapaklarıyla işbirliği içerisindedir ve istediği REM uykusunu alabilmek için vücuda sürekli sinyaller gönderir. 20 dakika uyusanız sizi birkaç saat rahatsız etmeyecektir ama siz inatlaşırsanız o da inatlaşır ve er geç beyniniz kazanacaktır!
- Her şeye rağmen, sabahlamak tatlı bir olaydır. Uyku düzeninizi bozsa da, değişiklik her zaman iyidir. Ama çok fazla tercih etmeyin bu olayı. Hele hele (zorunlu değilseniz, örneğin çalıştığınız iş bunu gerektirmiyorsa) bunu alışkanlık haline getirmeyin sakın.
Sabahlamanın tadı başkadır
Barış Ünver
06 Aralık 2009
Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.
Yorumlar kapalı.