Son günlerde ilginç gelişmeler yaşandı:
- Önce Sarıgül, Türkiye Değişim Hareketi üyeleriyle bir araya gelip bir toplantı yaptı ve toplantıdan yine CHP‘yle flört mesajı çıktı.
- Sonra Kılıçdaroğlu, Samanyolu Haber TV‘ye çıktı, açıkça “Sarıgül, CHP‘ye gelirse bundan memnun oluruz.” dedi. (Video için buraya tıklayın.)
- Son olarak CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, “CHP‘ye katılmak isteyen herkese kapımız açık.” dedi.
Tekrar yükselişe geçen bu flörtün iki tarafı da, birleşmenin herkese kazanç sağlayacağının farkında: Hem Sarıgül gibi güçlü ve sevilen bir adayın, İstanbul‘u CHP‘nin yapacak en büyük güç olduğu açık; hem de Sarıgül‘ün siyasi geleceğini garantiye alabilmesi için CHP‘ye geçmesi gerektiği ortada. Öyle ki, aralarında bir husumet çıkmazsa Sarıgül, Kılıçdaroğlu‘nun halefi olabilecek en mantıklı seçenek.
Ben Sarıgül‘ün bu haleflik ihtimalinden rahatsız olduğunu zannetmiyorum: Şu anda CHP‘nin başına geçmesi mümkün değil ama gelecekte, Kılıçdaroğlu bir şekilde genel başkanlıktan ayrıldığı zaman onun yanında bulunması, onun avantajı olacaktır. Kılıçdaroğlu da bu düşünceden bütünüyle rahatsız olmaz: Sarıgül 2014’te İstanbul‘un belediye başkanı olursa, Kılıçdaroğlu‘nun kafası 2015’teki genel seçimlerden sonrasına kadar rahat olur.
Yerel seçimlerin genel seçimlerle bağlantısı konusunda “İstanbul‘u alan, Türkiye‘yi de alır.” diye bir söz var; bu bağlamda Sarıgül‘ün İstanbul‘u alması, Kılıçdaroğlu‘nun başbakanlık yolunu açacağına göre Kılıçdaroğlu‘nun rahatsız olması için hiçbir gerekçesi yok. Ama işin garibi, Kılıçdaroğlu açıkça “Gel bizim için İstanbul‘u al Mustafa!” diyemiyorken, Sarıgül, CHP‘ye katılma konusunda epey hevesli davranıyor.
Bu durumda, CHP içinde belli pazarlıklar döndüğü ortaya çıkıyor. Benim tahminim, Gürsel Tekin‘in (daha doğrusu onun bağlı olduğu veya ona bağlı olan bir CHP grubunun) İstanbul‘u Sarıgül‘e bırakmak istemeyişi. Kılıçdaroğlu bu grupla bozuşmak istemiyor ve bu yüzden Sarıgül hakkında özellikle kesin konuşmuyor.
Yani pazarlık, Kılıçdaroğlu‘yla Gürsel Tekin arasında. Sarıgül ise, CHP‘ye İstanbul için en uygun adayın o olduğu gerçeğinin tadını çıkartıyor. Hatta biraz tehlikeli oynamayı seçiyor ve CHP‘den ihraç edilen 8 bin üyenin geri dönmesi şartıyla kendisinin de CHP‘ye katılacağı mesajını vererek Kılıçdaroğlu‘nu daha zor durumda bırakıyor.
Eğer bu tespitler isabetliyse; Gürsel Tekin‘in, Baykal zamanında meşhur olan “CHP gruplaşmalarının” hasını yapıyor demektir. Kendisi bir şekilde aday olursa kaybedeceği açık ve netken, o hala İstanbul teşkilatını yönetebileceğinin özgüveniyle İstanbul‘u kendisinin de alabileceğini düşünüyor ve bu yüzden Sarıgül‘e cephe alıyor, Kılıçdaroğlu‘nu zor durumda bırakıyor. Kendisi bu “hizipçilik” akımlarına, daha birkaç yıl önce Kılıçdaroğlu‘yla beraber karşı çıkıp zafer kazanmışken; şimdi tutup koltuk hırsıyla yeni bir hizbin yaratıcısı oluyor.
Tabii bunlar sadece bir tahmin. Bu yüzden sorulması gereken asıl soru, Gürsel Tekin‘in Sarıgül‘ü isteyip istemediği olmalı. Kılıçdaroğlu‘na sorsanız “olabilir” diyor, Sarıgül‘e sorsanız “olabilir” diyor, peki Tekin ne diyor bu işe? (Ben kendisine ulaşmaya çalıştım ancak başaramadım. Basın mensupları arasında bu blogu okuyan güzel insanlar var, belki onlar sorar.)
Neyse, lafı uzatmaya gerek yok. Bekleyip göreceğiz. İnşallah çok beklemeyiz zira CHP, yerel seçimlerde hep yaptığı gibi adaylık işlerini yine son 5-6 aya bırakırsa işleri yine zor.