Bu yazımda, çoğu zaman yaptığım gibi AKP‘ye falan yüklenmeyeceğim. Bu yazımda tüm siyasileri eleştireceğim. Eleştireceğim şeyse, başlıktan anlayabileceğiniz gibi, siyasilerimizin medya takıntıları.
Yazımın başında, son zamanlarda gerçekleşen ve Tuncay Özkan‘a sempati duyan ben dahil birçok kişiyi (en az 1 milyon 300 bin kişiyi) şaşırtan bir satın alım haberinden bahsetmek istiyorum. Kaynak göstermeme gerek yok, KanalTürk‘ün Koza-İpek Grubu‘nu 25 veya 30 milyon dolara satın alındığını hepimiz biliyoruz. Herkes haberi kendine göre yorumlarken Tuncay Özkan‘dan gelen açıklama da yine farklı yorumlara açık da olsa haklı bir açıklama olarak değerlendirilebilirdi. Çoğunluk Tuncay Özkan‘ı ihanetle suçladı, ben hala kararsızım, Tuncay Özkan‘ın samimiyetine biraz olsun güveniyorum çünkü. Bu güvenimi boşa çıkarmaması için dua da etmiyor değilim ama. Siyasette dönen olayları, özellikle Gülen cemaatinin çevirdiği/çevirebileceği dolapları bilmediğim için, Tuncay Özkan‘ın tutumu hakkında yorum yapabilme yetkisini görmüyorum kendimde. Bu yüzden sadece satışı yorumlayacağım.
Bu satışa benzer alışverişlere şahit olduk geçmişte. Bu alışverişin de sebebini görmemek veya inkâr etmek olası değil: sindirmek, muhalif etkiyi azaltmak. Yani bu Koza-İpek Grubu, KanalTürk‘ü niye satın almış olabilir sanıyorsunuz? Fethullah Gülen‘in sağ kolunun sahibi olduğu bir grubun, AKP‘yi sözünü esirgemeden eleştirebilen sayılı kuruluşlardan birini satın almasının sebebini ticari bir bağlamda açıklamamız mümkün değil. Herhangi bir şekilde kurtulma ihtimali olan, ama batması da an meselesi olan bir kanalı satın alıp batırınca, bir “düşmanları” daha eksilmiş olacaktır elbette.
Asıl konuya geçeyim.
İnsan eleştirilmekten niye korkar? Neden eleştirinin olmadığı bir dünya düşler? Kişi, yaptığı yanlışları görmeden gelişebilir mi? Yaptığı yanlışları göremediği veya göstertmediği bir dünyada yaşamak, bu yanılsamayı benimsemek ne kadar doğru olur? Cehalet gerçekten erdem midir?
Önceki paragrafta yazdığım sorulardan üçüncüsünü ben yanıtlamak istiyorum: Hayır, kişi, yaptığı yanlışları görmeden gelişemez. Ne kadar acımasız veya ne kadar gerçek dışı olursa olsun, kişi, kendisine yöneltilen her fikre, her görüşe saygı duymak zorundadır. O görüşleri engellemeye çalışmk, inkârdan başka bir şey değildir.
Recep Tayyip Erdoğan‘ın damadının üst düzey yöneticisi olduğu Çalık Grubu da, ATV ve Sabah‘ı bünyesine katıyor. Aydın Doğan‘ı şu aralar rahat bırakıyorlar sanırım ama Aydın amca öyle bir adam ki, en ufak şantajda hemen onların tarafına geçebilir. Bugün gazetesi, Zaman gazetesi ve daha birçok yayın kuruluşu da onların elinde zaten. Basındaki muhalefet giderek azalıyor. Siyasette resmi olarak muhalefet yapanlardansa çoktan ümidi kestik.
Muhalefet biterse ne olacak? Doğruyu da, yanlışı da onlar belirleyecek. Bunun onlara getirisi, atlarını istedikleri gibi koşturma şeklinde olacak. Götürüsü ise yanlışlarını daha zor, daha uzun sürede fark etmeleri olacak. Kısacası, kazandıklarını düşünürken kaybedecekler. Ama biz kazanmış olmayacağız, iki taraf da kaybetmiş olacak.
Yorumlar kapalı.