Normalden fazla yağmur yağdığı için “Bizim suçumuz yok, doğal afet bu” diyebilen yetkililerin bu tavrına “şımarıklık” desem, o yetkililer de dava açar mı bana? Sorumlu oldukları durumdaki sorumluluklarını reddedip, “semavi bir felaket” diyen beyefendiler için “utanmaz” kelimesini kullansam yüzleri kızarır mı yoksa bu kelime yüzünden beni hapse atmaya mı yeltenirler?
“Semavi bir felaket” olduğu zaman sorumluluklarının ortadan kalktığını düşünüyor, sevgili Samsun Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz. Hatta sanki ölümler kendi sorumluluğunda değilmiş gibi, kendisine sorumlunun kendisi olduğunu hatırlatan spikere “Biz burada cenazelerle uğraşıyoruz!” diye fırça çekmeyi de kendisine hak görüyor.
Canik Belediye Başkanı Osman Genç de -Türkiye’nin aynı anda hem en sevilen, hem de en nefret edilen köşe yazarı Yılmaz Özdil‘in de dediği gibi– belediyenin internet sitesinde boy boy fotoğraflarıyla inşaatlarıyla övünüp dururken, bu acı olay karşısında üzülmekle yetiniyor, her şerefli Türk yetkilisi gibi istifa seçeneği yokmuş gibi davranıyor.
Yusuf Ziya Yılmaz‘ın “semavi felaket” bahanesini Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu “Sonuçta bu bir afet ama.” diye tekrar ediyor. “Yağmur yağıyor, hadi gidelim.” diyen Şehir ve Çevrecilik Bakanı Erdoğan Bayraktar neyse ki biraz insaflı çıkıyor, hiçbir yere varmayacağı fena halde belli olan “Sorumlular cezasını çekecektir.” diyebiliyor.
Ama ben bu “semavi felaket” lafına taktım arkadaş.
Doğal afet olunca, “semavi felaket” olunca senin sorumluluğun ortadan kalkıyor mu güzel kardeşim? Topu o “semavi felaket”i gerçekleştirene, Allah‘a mı atmaya kalkışıyorsun? O yüzden mi azarlıyorsun senden hesap soranı? Hesap sormak bile değil, kibarca (hatta çekinerek) “Binaların dere yatağına yapıldığı iddiası var, bu doğru mu?” diye soran bir kadına fırça atarken yüzün kızarmıyor mu?
Söylenebilecek çok şey var ama bu ülkede söylemek pek mümkün değil. İleri demokrasimiz eleştirel yaklaşımları yalnızca belli bir sınıra kadar kabul ediyor.
Ama bu koca koca adamlar, biz sussak bile Allah‘ın karşısına çıktıklarında hesap vermeleri gerektiğini unutuyorlar.