Twitter hesabımı nasıl batırdım?

Şu tweet’im 9,5 milyondan fazla (devamındaki tweet’lerle 14,5 milyondan fazla) görüntüleme, 53 binden fazla yer işareti, 36 binden fazla beğeni, 3100’den fazla retweet ve alıntıya ulaştı, 10 binden fazla da takipçi getirdi. Ve Twitter algoritması beni bu yüzden CEZALANDIRIYOR. Anlatayım.

Twitter (veya asla alışamadığım yeni ismiyle X), malumunuz, popüler bir sosyal ağ. Ve popülerliğini de popüler tweet’leri öne çıkarmasıyla koruyor. Etkileşim almaya yatkın tweet’ler, sistemin yapay zekâ destekli algoritmasıyla ön plana çıkartılıyor ve “Sana Özel” sekmesinde herkese ulaştırılıyor.

Ne var ki, maalesef bu algoritma içeriğin kalitesiyle değil, paylaşılabilirliğiyle ilgileniyor. Bu sebeple isimsiz hesapların tek satırlık, noktalama işareti bile içermeyen gönderileri, hele bir de birazcık komik bir görsel veya video içeriyorsa, virüs gibi yayılıyor. “Viral” kelimesinin anlamı da bu zaten.

Twitter, kullanıcılarına platformda zaman geçirtmek için etkileşim almaya yatkın tweet’leri bulma işini çok iyi beceriyor. Ve dediğim gibi, bunu yaparken kaliteyi önemsemiyor. Hatta öfke veya korku yayan tweet’leri (paylaşılmaya daha yatkın olduğu akademik araştırmalarla kanıtlandığı için) daha fazla öne çıkartıyor. Twitter’daki toksisiteyi büyüten etmenlerin başında da bu geliyor.

Elbette yayılan her içerik korku, öfke veya tiksinti pompalamıyor. Eğlenceli ve bilgilendirici tweet’ler de yayılabiliyor ama yalnızca kullanıcıların (özellikle paylaşımı seven ve paylaştıkları daha fazla görülen kullanıcıların) etkileşimi belli bir eşiği geçince yayılıyor.

Benim kahve tarifi de o kadar önemli bir içerik değil açıkçası. Ama yalan da söyleyemem, özene bezene yazdığım bir tweet dizisiydi ve 2008 yazından beri “biriktirebildiğim” yaklaşık 2-3 bin kişilik takipçi kitlemin beğeneceğini, paylaşacağını biliyordum. Öyle de oldu; yazının başında bahsettiğim istatistiklere 2-3 günde ulaştı.

10 bin takipçinin üzerine çıktığımda (sonradan 13 bine kadar ulaştı) ciddi ciddi teşekkür konuşması yazmışlığım var ama sebebi kibirli bir gururdan ziyade naif bir sevinçti. Yazar olmaya çalışan biri olarak okur kitlemi ve etki alanımı genişletebildiğim için çok mutluydum. Ama aradan geçen bir yılda gördüm ki, bu “yalandan” genişleme, benim 17 yıllık hesabımın etki alanını aslında DARALTACAK bir gelişmeymiş.

Şöyle ki, Twitter algoritması her kullanıcıya birer “persona” tanımlıyor ve bu “persona”yı diğer kullanıcıların ilgi alanlarıyla eşleştiriyor. Örnek vermek gerekirse futbolla ilgili gönderileri beğeniyorsanız “Sana Özel” sekmesinde daha fazla futbol gönderisi görüyorsunuz, siyasetle ilgili içerikler tüketiyorsanız daha fazla siyaset içeriği geliyor, aşı karşıtı düz dünyacı tiplerdenseniz aşı karşıtlarını ve düz dünyacıları görüyorsunuz.

Buraya kadar her şey normal, bütün popüler sosyal ağların yediği nane aşağı yukarı bu. Sıkıntılı taraf, benim gibi belli bir personası olmayan kullanıcılar. Ben siyaset konuşmayı seven, para kazandığım yazılım sektörüyle ilgili paylaşımlar yapan, cıvık esprileriyle ağızlarda zaman zaman nahoş tatlar bırakan bir blog yazarıyım. Bu sebeple kahve tarifi tweet’ime kadar ön plana çıkan pek bir tweet’im olmamıştı; etkileşimi (beğeni, retweet vs.) bırakın, görüntüleme sayılarım bile gayet düşüktü.

Ama kahve tweet’im olağan dışı bir şekilde yayıldı. Birkaç yüz beğeni bekliyordum ama 37 bin de beklemiyordum, 10-15 takipçi bekliyordum ama 10 bin takipçi beklemiyordum. Tanımadığım milyonlarca insanın teveccühüyle tweet’lerim yayıldıkça yayıldı. Ne olduysa da ondan sonra oldu.

Artık hesabıma bir persona tanımlanmıştı. Algoritmanın bana personanın ismi ne bilmiyorum, “tarifçi” diyeyim geçeyim. Ama ben yazarım abilerim, ablalarım. Daha doğrusu yazar olmak, yazar olarak anılmak istiyorum. Hayat boyu yazayım, şimdi bilişimci olsam da öldüğümde yakınlarım benim yazarlık mesleğiyle uğraştığımı söylesinler istiyorum.

Neyse, konuyu dağıtmayayım: Algoritma bana yanlış bir persona tanımlayınca, persona dışındaki içeriklerim (yani HER ŞEY) görünmez oldu. Bununla birlikte artan takipçi sayım da net bir şekilde görünürlüğümün azalmasına sebep oldu. Neden? Çok basit: 16 yılda gelen 3 bin takipçinin yanına 2-3 günde gelen 10 bin takipçinin %90’ı, benim her zaman gönderdiğim siyaset, bilişim vb. konulu içeriklerle ilgilenmedi. Yani hem personama bağlı olarak algoritmanın beni yayma ihtimali azaldı, hem de takipçilerimin beni organik olarak yayma ihtimali azaldı.

“Azaldı” diyorum ama aslında ufak bir artış var: Kahve tweet’imden önce gönderilerim genellikle 100-200 görüntüleme alıyordu, şimdi genellikle 300-500 görüntüleme alıyor. Azalmadan kastım, takipçi sayısıyla (veya “etki alanıyla”) orantısı. Etkileşim (beğeni, retweet vb.) aşağı yukarı aynı seviyede; tweet’lerimin çoğu ya hiç beğeni almıyor ya da 3-5 beğeniyle, 1-2 retweet’le kalıyor. Arada organik olarak fırlayanlar da oluyor ve genellikle öfke yayan tweet’lerim yayılıyor.

Yayılmasını en çok istediğim, özene bezene yazdığım yazılarım ise normalin bi’ tık üstünde görüntülemeyle kalıyor, hiç beğeni almadığı bile oluyor. Şu anda okuduğunuz yazıyı önce Twitter’da yayınladım, o da muhtemelen diğerleri gibi unutulup gidecek, okunmayacak.

Çözüm var mı? Sanırım var: Özellikle yayılacak tweet türlerine odaklanarak, belki personamı benimseyerek etkileşimimi arttırabilirim. Ama bunu istemiyorum çünkü personam Twitter’daki kimliğimi, kişiliğimi yansıtmıyor. Tarif paylaşan veya öfke yayan biri olmak istemiyorum ki. O yüzden kimse okumasa bile Twitter’da istediğim gibi yazmaya devam ediyorum.

Özene bezene yazdığım yazıları da zaten Beyn’de yayınlıyorum. E-posta abonelerimin sayısı ciddi bir artış gösterdi, oraya odaklanıyorum. Twitter’daki takipçilerimmi sevmediğimden değil… ama e-posta abonelerim, benim gerçek “persona”mı takip ediyor.

Sevgiler.

Barış Ünver
29 Mayıs 2025

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için aşağıdaki formu doldurarak Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.