Okumaya başladığınız bu yazıyı, Uyanık Kütüphane diye bir yerde yazıyorum. 2017 yılında birkaç yazı, 2018 yılının ilk 30 gününde 2’si yayınlanmış 3 yazı yazmıştım. Yazı yazmak için geldiğim bu “kütüphane-kafe”deyse 5. yazıma, bu yazıya başladım.
Bu fikri bir üretkenlik bloğunda okumuştum, ama daha sert bir fikirdi ve işle alakalıydı: Daha verimli olabilmek için günde 2-3 defa yer değiştirip farklı mekânlarda çalışmayı öneriyordu. Her gün değil de, ihtiyaç duydukça yer değiştirmeyi düşündüm ve 2014 yılında uygulamaya soktum.
O yıllarda Tuts+ isimli bir yabancı sitede WordPress yazılımıyla alakalı “tutorial”lar, yani anlatım yazıları hazırlıyordum, WordPress kategorisinin başyazarıydım. Ayda 4 yazı yazmam gerekiyordu ve ben her ay, ayın sonuna kadar avare avare dolaşıp ayın son haftasında panikle 4 yazı yazıveriyordum. Okuduğum öneriyi hayata geçirip faydasını görünce, hemen kendime bir büro tuttum ve yalnız yazı yazmak için o büroyu kullandım.
Daha sonra büroyu kapatıp kendi evime taşındım ve yalnız yaşamaya başladım. Büroyu bırakıp yine bir evden çalışmaya başlayınca üretkenliğim düşmedi, çünkü Tuts+ için düzenli yazmaya alışmıştım, ama bu sefer de yazmak istediğim tiyatro oyununa bir türlü oturamıyordum. “Oturamıyordum” demeyeyim, oturmuyordum.
Aynı fikir (yer değiştirme fikri) yeniden aklıma geldiğinde 2015 yılı yeni bitmişti. 2016 yılında, ocağın ilk haftasında dizüstümü alıp Ot Kafe’ye gittim. Dizüstümün adaptörünü unutmuştum, dolayısıyla bilgisayarın pili bitene kadar vaktim vardı. Öyle verimli çalıştım ki, bunu her hafta yapmaya karar verdim. Adaptörü de almamaya devam ettim üstelik. 7-8 hafta sonra oyunu yazmayı bitirdim.
Son hikaye: Aralık ayında çok yakın bir arkadaşım benden tavsiye istedi. Bir nevi varoluşsal kriz geçiren bu yakın arkadaşım hayatında olmak istediği yerde değildi ve istediği hayata sahip olabilmek için nasıl bir yol izlemesi gerektiğini beraber tartışmamızı istedi. Evinde konuşmak yerine dışarıda bir kafede buluşmayı önerdim. Boş kâğıtlar ve renkli kalemlerle tam olarak hayattan ne beklediğini, ne yapmak istediğini ve neleri önemsediğini çıkarttık. Sonra o arkadaşım Tesla Motors’u kurup… Şaka şaka, o kadar da değil.
Sürekli bulunmaya alıştığımız ortamlar, her zaman olmasa da bazı durumlarda, dikkatimizi dağıtacak daha fazla öğe barındırabiliyor. Özellikle ev ortamında yapabileceğimiz çok daha fazla şey olduğundan dolayı yapmak istediğimiz şeye (örneğin tiyatro oyunu yazmak) odaklanmak yerine başka şeyleri (dizi izlemek, uyumak, yemek yemek) yapmayı daha kolay buluyoruz.
Özellikle bir amaç için yer değiştirdiğimizde durum değişiyor. Bu yazının ilk paragrafının son cümlesine “Yazı yazmak için geldiğim…” diye başlamamın sebebi bu. Şu anda Uyanık Kütüphane’ye gelme sebebim ders çalışmak veya kitap okumak değil, yazı yazmak. Aynı amacı güderek evimde dursam olmazdı, çünkü evi başka amaçlar için de kullanıyorum ve sürekli evimdeyim. Ama şu anda evde değil, Uyanık Kütüphane’deyim, buraya gelmemdeki amaç da yazı yazmak. 5 saattir buradayım ve yavaş düşünüp yavaş yazdığım için yalnız 5 yazı yazabildim — açıkçası hedefim 10 yazıydı. Yetmez ama evet diyorum.
Demem o ki, yaptığınız bir işte “takıldığınızı” hissediyorsanız, bunun sebebi yaptığınız iş değil iş yaptığınız yer olabilir. İşi yaptığınız ortamı değiştirme olanağınız varsa değiştirin ve tekrar deneyin. Ben çok faydasını gördüm, umarım siz de görürsünüz.