Zavallı Kılıçdaroğlu

2010 yılında Beyn’de yazdığım bir yazıdan dolayı dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bana hapis istemiyle bir dava açtırmıştı, 22 yaşındaydım ve çok korkuyordum.

2011 yılında TOBB ETÜ’de düzenlenen bir konferansın konuşmacısına, Kemal Kılıçdaroğlu’na bu derdimi anlattığımda, Kılıçdaroğlu’nun ekibinden Umut Oran beni CHP’nin hukuk birimiyle görüştürme sözü vermişti; onların yardımıyla ve avukatımın becerisiyle davadan 2012 yılında beraat ettim.

Kemal Kılıçdaroğlu’na bu olaylar vesilesiyle duyduğum vefa borcunu, 4-5 Kasım 2023’te yapılan Cumhuriyet Halk Partisi 38. Olağan Kurultayı’nda Kılıçdaroğlu’nun tavrını gördüğümde ödediğimi düşündüm.

Öncesini açıklamak için bin tane argüman bulurum: Cumhurbaşkanlığı için kendini aday göstermesi, pozitif etki yaratmayan (hatta negatif etkisi olan) partilerle bir “altılı masa” kurması, masaya son anda yedinci bir faydasız ayak (Zafer Partisi) eklemesi gibi şeylerin hiçbirini konuşmayabilirdik çünkü Kemal Kılıçdaroğlu gerçekten Cumhurbaşkanı olabilirdi. Ama kaybetti. Meral Akşener’in masadan kalkma şovuyla, masaya oturduğu partilerin zerre katkı sağlamamasıyla, İnce ve Oğan’ın attığı kazıklarla, montaj videolarla kaybetti… ama kaybetti. Ve adaylığını açıkladığı zaman yapması gerekeni, seçimi kaybettikten sonra bile yapmadı; ona saygı duyan az sayıda insanın da saygısını kaybetti. O yılın sonunda yapılan kurultayda da yaptığı onca şeyin üstüne tüy dikti.

“Gandi Kemal”, 2010 yılının mayıs ayında genel başkanlık koltuğuna oturmuş, Türkiye’nin alışık olmadığı “sessiz güç” modeli, “belgeli siyaset” yapan çok yeni bir siyasetçiydi ve tabiri caizse CHP’ye ilaç gibi gelmişti. Gelişi muhteşem olmuştu, gidişi de muhteşem oldu: Geldiğinde Baykal döneminin eskimiş, ataletli kadrolarını yenilediği gibi; gittiğinde de Özgür Özel onun eskimiş, ataletli kadrolarını yeniledi. En başta hiç ışık vermeyen Özgür Özel, 2024 yılındaki yerel seçimlerde CHP’yi on yıllar sonra birinci parti yaparak net bir şekilde herkesi ters köşe yaptı.

Normal şartlar altında başarısız bir lider, yerine başarılı bir lider geldiğinde üzülse bile (hatta haset etse bile) yeni liderin ayağını kaydırmaya çalışmaz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı en utanç verici şey de bu maalesef. İnönü, Ecevit’e kaybettiğinde hiç böyle saçma sapan mücadelelere girmedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kurucu isimlerinden birinin yaptığını, yerel seçimlerde doğru adayları göstermek dışında hiçbir başarısı olmayan birinin yapmaması çok üzücü.

Kurultayın iptal davasını o açmadı, bunu biliyoruz. Ama davanın kendi lehine sonuçlanma ihtimaline bel bağladığını o kadar fazla belli etti ki, üzülerek söylüyorum, saygımızı kaybetmekle kalmadı, midemizi bulandırmaya başladı. Çünkü net bir şekilde görülüyor ki, partiye zarar verme pahasına partinin başına dönmeye can atıyor. “Kifayetsiz muhteris” sözünün hakkını verecek her şeyi yapıyor—en azından biz dışarıdan böyle görüyoruz (ve kendisi de iddiaları yalanlamıyor).

Çok uzun süre basına konuşmayarak hakkındaki spekülasyonları azdırdıktan sonra, bütün o spekülasyonları doğrular nitelikte bir röportaj vermesi de zaten ferasetini belli ediyor. Sözcü’deki röportajından çıkarttığımız inciler şöyle:

  • Davayı kendisi açmamış olsa da, davanın ilerleyişinden inanılmaz derecede mutlu. CHP üyelerinin ve seçmeninin mutsuzluğuna karşın kendisinin mutlu olması zaten şu anda kitlesiyle ne kadar uyumsuz olduğunu gösteriyor.
  • “Kayyum gelse daha mı iyi olur?” diye “bana muhtaçsınız” algısı yaratmaya çalışıyor… ama Altaylı’ya katılıyorum, kayyum Kılıçdaroğlu’ndan daha iyi bir seçenek gibi görünmeye başladı.
  • Özgür Özel’le şu anda konuşmayacağını, dava sonucuna göre konuşacağını söylüyor. İtiraf bu be. Açıkça “kartlar bende” diyor, kendi hırsı için CHP’yi rehin alabileceğini açıklıyor.
  • “CHP vesayeti kabul etmez.” diyor ama kendi tavrının vesayetçi olduğunu anlamakta zorlanıyor. Yaşına veriyorum.
  • Röportajda yer alan bir detay daha var: Kurultay sürecini 1 yıl kadar bekletebilir ve kurultaya mahalle kurultaylarından başlayabilirmiş. Özetle Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başına dönerse 2 yıldan uzun sürelik bir topal ördek olacak.

Kendisine seslenmek, bir şeyler anlatmak isterdim ama hem benim öyle bir etki alanım yok, hem de en yakınındaki akil insanları bile dinlemediğini görüyoruz. Onun yerine Takvim gazetesinin akilsizliğine kendini kaptırmış, sabahtan akşama kadar CHP aleyhine yayın yapan gazetecileri ne kadar takdir ettiğini söylüyor. Karanlık tarafa geçişi tamamlanmış, AKP’li ve MHP’li isimlerin kendisine destek vermesi bile onu memnun ediyor belli ki.

Utanıyorum. Sadece Kemal Kılıçdaroğlu’ndan değil, kendimden de utanıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu 2023’teki kurultaydan çok daha önce bir nefret objesine dönüştüğünde, onu canhıraş savunduğum için utanıyorum. Yıllarca onun zeki bir lider olduğuna inandığım için utanıyorum. Hatta şu anda günah çıkarır gibi bu satırları yazdığım için bile utanıyorum. Ama o utanmıyor.

Kendi hikâyesine çok farklı bir son yazabilirdi Gandi Kemal. Adaylığını açıkladığı gün parti genel başkanlığından istifasını da açıklayarak, Cumhurbaşkanı olacağına nasıl güvendiğini de gösterebilirdi. Kaybettiğinde kurultay sürecini işleterek koltuğundan vakar ile inebilirdi. Her şeyi geçtim, şu dava sürecinde net bir şekilde CHP’nin bugünkü yönetiminin yanında olduğunu, partisiyle birlikte sonuna kadar mücadele edeceğini söyleyebilirdi. Hiçbirini yapmadı.

Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başına geçtiğinde oy oranı %20’nin biraz altındaydı; 13 yılda bu oranı %30’a kadar çıkarmayı başardı. Bununla hatırlanmak yerine, partiyi dibe çekme pahasına, müptelası olduğu koltuğa geri yapışma çabasıyla hatırlanacak. Aklı başında tek bir CHP’linin bile kendisini iyi anmayacağını biliyorum. En hafif tabiriyle acıyacağız ona. “Zavallı” diyeceğiz. Keşke kendisini iyi anmamıza izin verseydi.

Dağınık bir yazı oldu, özür dilerim. Sevgiler.

Barış Ünver
26 Haziran 2025

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için aşağıdaki formu doldurarak Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.