Hepimiz bilmiyoruz, hatta ben de bu yıl öğrendim, ama 1 Mayıs 2008, İşçi Bayramı haricinde, yalnızca Türkiye için farklı bir anlam daha taşıyor. Bu tarihi anmak için Türkiye‘nin için ikinci bir nedeni daha var. İlki, malumunuz, tüm dünyada kutlanan İşçi Bayramı. İkincisi ise 1 Mayıs 1977 tarihinde yaşanan Kanlı 1 Mayıs. İstediğimden ve heyecanla beklediğimden değil, ama bu yıl üçüncü bir anma nedeni daha oluşabilir.
Son günlerde işçi sendikalarıyla devlet arasında, haberleri yayımlanan ama gündemin diğer haberleri yüzünden gerektiği yankıyı bulamayan bir restleşme sürüyor. DİSK, KESK ve TÜRK-İŞ, kararlılıkla 1 Mayıs 2008’de Taksim‘de olacaklarını yineliyorlar. Buna karşılık olarak da “devlet büyüklerimiz”, bunun mümkün olmayacağını ısrarla tekrarlıyorlar.
Birçok açıklama geldi:
- İstanbul valisi Muammer Güler 1 Mayıs 2008’de Taksim‘de eylem yapacaklar hakkında suç duyurusunda bulundu. (Kaynak)
- Aynı kişi, kişilere tanınan hak ve özgürlüklerin sonuna kadar kullanılmasından yana olduklarını dile getirip “Ben sendikaların da bize anlayış göstereceğini, hiçbir kanunsuz işleme tevessül etmeyeceklerini tahmin ederim.” dedi (yani özgürlüklere saygılı olduğunu ve özgürlüklere saygılı olmayacağını art arda söyledi). (Kaynak)
- TUROB başkanı Timur Bayındır, çok saçma bir açıklama yapıp bu olayın ülke turizmini baltalayacağını iddia etti. (Kaynak)
- Ama en fena açıklama, meşhur “hitabet sanatı”yla Recep Tayyip Erdoğan‘dan geldi: “Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar.” (Kaynak)
- Ha, bir de tepki göstermeyi iyi bilmeyen vatandaşlarımızın “Trafik felç olacak, Allah kahretsin!” tarzı saçmalamaları var.
Yılbaşı kutlamaları, futbol maçları sonucunda yapılan gece şenlikleri, Polis Haftası gibi etkinliklerde trafiğe bile kapatılması uygun görülebilen Taksim Meydanı‘nın işçilere ve emekçilere yasaklı ve kapalı konumda tutulması için son derece gereksiz (ama anlamsız olmayan*) bir özen gösteriliyor – üstelik geçen yıl yine 1 Mayıs etkinliklerinin kutlanmış olmasına rağmen. Bu sene daha iyi bir organizasyon olacağından, ciddi ciddi 500 bin kişinin beklendiğinden olsa gerek, etekleri tutuşanlar garip garip açıklamalarda bulunuyorlar.
Yaklaşan bu güzel gün, mevcut hükümetin iki ihtimalde de başarısız olacağı bir gün olacaktır. Her ne kadar iş işten geçmiş gibi gözükse de, “devlet büyüklerimiz” eğer kartlarını iyi oynarsa bu güzel günden en az yarayla çıkmayı başarabilirler. İhtimalleri sıralayayım – kötüsünden başlayacağım:
- Devlet ciddi ciddi halka karşı gelecek ve utanç verici bir 1 Mayıs günümüz daha olacak. İnsanlar yaralanacak ama asıl yarayı hükümet alacak. Halk, olayın suçunu (haklı olarak) hükümette görürken hükümet (ve onun “taraftarları”) suçu kabullenmeyecek, hatta halkın tersine gidip suçlu olarak halkın kendisini gösterecek. Hitabet sanatıyla öfkelenenler yine öfkelenecek. Hala yüzde kırk yedi sanrısının peşinde telef olanlar delirirken, kalan yüzde elli üç -yani asıl çoğunluk- mevcut iktidarın iktidarını sonlandırmak isteğinden emin olacak. AKP‘nin kapatılması ihtimalinde gündeme gelecek olan genel seçimlerden ve öncesinde veya sonrasında yapılacak yerel seçimlerden sonra Türkiye garip bir rahatlama evresine girecek.
- Devlet, söylediklerinin aksini gerçekleştirecek ve polisi halkın üzerine salmayacak. Ya geçen yılki gibi az olaylı, ya da 2007’deki Cumuhiyet Mitingleri gibi neredeyse olaysız geçecek gün sonrasında “devlet büyüklerimiz”, sözlerini tutmamalarının etkisiyle otorite kaybına uğrayacaklar. Ama medya zaten ellerinde olduğu için kendilerini şirin gösteren, attıkları lafları unutturmaya çalışan, “büyüklük bizde kaldı” tarzındaki açıklamalarıyla bezeli haberlerle karizmayı kurtarabilirler.
Bir ihtimal daha vardı ama onu yazmaktan vazgeçtim, çünkü eğer üçüncü ihtimal olarak bahsedeceğim “hükümetin, halkın yanına geçip eylemlere katılmaları” ihtimalinin gerçekleşmeyeceğini fark ettim. Gerçi ben de onların yerinde olsaydım, 500 bin kişinin beni yuhalamasından, beni domates ve yumurtaya bulamasından korkardım.
Mevcut devlet yönetimimiz zaten parti kapatma davasıyla, ekonominin gerileyişiyle ve daha birçok sorunla uğraşıyorlar; şimdi bir de ülkesini gerçekten kalkındırmaya çalışan 500 bin emekçinin karşısında duracaklarsa… E ayıp yani.
Yorumlar kapalı.