Tepkisizlik

“Siz protesto edince pirinç fiyatı düştü mü yani?”

Bu soruyu babaannem sordu bana, bugünkü ufak protesto eylemimizden sonra sordu. Benzer bir soruyu da koro şefimiz sormuştu bir buçuk hafta önce. 12 Nisan 2008’deki mitinge gideceğimi öğrenince “Geçen sene 14 Nisan’da milyonlar toplandı da ne oldu?” demişti.

Koro şefini ve hatta babaannemi bu sorusu için aşağılayacak değilim tabii ki. Ama bu konudaki yanlışı dile getirmek istiyorum: Sesini duyurmak bir şeyleri zınk diye değiştirmez. Bir eylemin etkisi hemen de ortaya çıkabildiği gibi, etkisinin daha sonradan ortaya çıktığı eylemler de olmalıdır. Hatta bir eylemin tek başına yeterli olmayabilir; bu durumda eylemler zinciri gerekir. Zincirden kastım 2007’nin nisanında ve mayısında yapılan üç büyük miting değil. Daha büyük bir şeyden bahsediyorum.

SSGSS yasa tasarısını ele alalım. İşçiler bu yasa daha tasarı halindeyken, oylanmaya bile başlanmamışken iş bırakma eylemi yaptılar. Sonra bir kez daha, sonra bir kez daha… Daha fazla iş bırakma eylemi de yaparlar mı bilmiyorum. Ama bu eylemleri sıklaştırdıklarında, etkilerini artırdıklarında devlet dayanamayıp bu saçma sapan yasayı meclisten geçirmeye korkacaktır.

Örnekte bahsettiğim şey olmayacak tabii ki. Darbelerle sindirilmiş, Kurtuluş Savaşı zihniyetinden fersah fersah uzaklaştırılmış bir halktan bahsediyoruz. 1980 yılındaki askeri darbeyi görmemiş biz gençler ise ikiye bölünmüş durumdayız: Bir bölümümüz ailelerinin “Aman politikaya bulaşma oğlum, yanarsın.” ve “Kızım, siyasetle ilgilendiğini görmeyeyim, kafanı oyarım!” benzeri önerileriyle apolitikliğiyle övünmeye veya beyinleri şakirtler tarafından yıkanmaya devam ederken; diğer kısmı da ya ailelerinden öneri/uyarı almadan, ya da aileleri tarafından desteklenip ülkeyi kurtarma (Kulağa ne kadar komik geliyor bu ülkeyi kurtarmak, değil mi?) çabalarına girişiyorlar. Ben ikinci grubun ilk alt grubuna ait bir genç olarak ülkeyi kurtarmaya, insanlara bilinç ve farkındalık kazandırarak başlamayı istiyorum.

Konuya dönelim.

Bir halk düşünün ki, başındakiler ne yaparlarsa yapsınlar ses çıkarmıyorlar. Birileri “Devletin malı deniz, yemeyen keriz!” esprisini bir atasözüymüş gibi benimseyerek kendi varlıklarını güçlendirmeye çalışırken halkın yarısı devletin başındakileri oylarıyla yüceltmeye devam ediyor. Türkiye‘den bahsedip bahsetmediğime siz karar verin.

Demek istediğim şu: Halk, “Nasıl olsa bi’ halta yaramıyor tepkimiz.” diyerek tepkisizleşmeyi kendine uygun görürse, görüp tepki vermek istediği olayların çok daha beterlerine kendisini hazırlamalıdır. Bugünlerde çoğu insanda da aynı tepkisizliği görüyor ve bir genç olarak benden daha olgun olması gereken insanlara, hafif bir tabir kullanayım, acıyorum. Tepkisinin bir işe yaramadığını düşünen, “Ne yaparlarsa yapsınlar.” düşüncesine bürünen sessiz toplumu gördükçe ağlamak istiyorum.

Benim burada, Beyn’de yazdığım bu yazı bile bir tepkidir arkadaşlar. Facebook‘ta açılan bir grup da bir tepkidir, yüz binlerin, milyonların toplandığı miting zincirleri de bir tepkidir, balkona bayrak asmak da bir tepkidir, devasa sendikaların binlerce üyesini örgütleyerek milletin günlük yaşantısını isteyerek tökezletmesi de bir tepkidir, kişinin düşünce yapısını beğendiği bir derneğe üye olması da bir tepkidir, açlık grevi de bir tepkidir… Bazıları ufak tepkilerdir, bazıları büyük tepkilerdir. Bazıları bireyseldir, bazıları kitleseldir. Ufak tepkiler büyük sonuçlar da doğurabilir, büyük tepkilerin hiçbir işe yaramadığı zamanlar da olabilir. Cesareti ve/veya imkânı olan büyük tepkileri seçer; cesareti ve/veya imkânı olmayan küçük tepkileri seçer. Her tepkinin ayrı bir değeri vardır, hiçbir tepki değersiz sayılamaz, değersiz görülemez.

Bu yazı bazılarına komik, gülünç gelebilir. Sahte veya içten kahkahalarıyla alaycı yorumlar alabilir bu yazı. Hiç sorun değil. Bu tepkimin de bir değerinin olduğu er geç ortaya çıkacaktır.

Yalnız unutulmaması gereken bir şey var: Her tepki, bir etki sayesinde oluşur. Fizik kurallarında etkiyle tepki her zaman eşdeğerdir ama topluma edilen etkinin eşdeğer tepkisinin toplumdan gelmesi şarttır.

Etkiyi görmeniz ve gerekli tepkiyi göstermeniz dileğiyle, bazı kısımları bana bile gerçek dışı gözüken bu yazımı sonlandırıyorum.

Ek: Bu konudaki ikinci yazım olan Tepkisizlik – 2‘yi de okumanızı isterim.

Barış Ünver
19 Nisan 2008

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.

Yorumlar kapalı.