Ergenekon soruşturması konusundaki düşüncelerimi zaten daha önce de farklı yazılarımda açıkladım (En net açıklamamı şuradan okuyabilirsiniz.) ama önyargı dolu yorumların önüne geçmek adına bu yazımda da bir kez daha tekrarlamak durumundayım: Bana göre Ergenekon soruşturması; gerçek darbecilerle sözünü esirgemeyen muhaliflerin aynı potada eritildiği bir soruşturmadır ve amacı giderek darbecileri yargılamaktan, muhalifleri susturup sindirmeye kaymaktadır.
Yine de bu yazımda Ergenekon‘un yanlışlarını genel olarak yazıya dökmeye çalışmayacağım. Bugün (13 Nisan 2009) gerçekleştirilen “12. Ergenekon dalgası“ndaki çok büyük bir yanlışlığı yazmak istiyorum.
Bildiğimiz gibi bu dalgada Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği‘nin birçok şubesinde aramalar yapıldı, il başkanları gözaltına alındı, bir de ÇYDD‘nin kurucusu ve hala başkanı olan Türkan Saylan‘ın evi arandı. Türkan Saylan, yaptığı açıklamada el konan belgeler arasında 36 bin kız öğrencinin bulunduğu burs listesinin de olduğunu ve bu belgelerin hukuka aykırı olarak kopyalanmadan alıp götürüldüğünü anlattı.
Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 134. maddesinde; el konacak belgelerin kopyalanması gerektiği yazar. Hatta maddenin 5. fıkrasında özgün belgeye de gerek kalmaksızın yalnızca kopyanın alınmasının yeterli olacağı yazar. (Bu yasayı araştırmamda yardımcı olduğu için avukat olan ablam Feyza Ünver‘e de ayrıca teşekkür ederim.) Türkan Saylan da polislerin bu maddeye uygun davranmayarak, kopyalama işlemine vakit olmadığını gerekçe gösterip özgün belgelerin direkt olarak alındığını belirtti.
Türkan Saylan‘ın gelmeye çalıştığı nokta şuydu: O belgeler bir şekilde ÇYDD‘ye geri dönemezse, 36 bin öğrenci gelecek ay burs alamayacak. Herkesi, Ergenekon konusundaki tüm ideolojik düşüncelerinen arınarak bu 36 bin öğrencinin gelecek ayki durumunu düşünmeye davet ediyorum.
Biliyorum, birçok kişi Türkan Saylan‘ı tanımasa bile Ergenekon‘a adı karıştı diye veya Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Cumhuriyet Mitingleri‘ne katıldı diye acayip acayip suçlamalar yapacak. (Türkan Saylan, bugün yaptığı açıklamada o mitinglerde “Ne Şeriat Ne Darbe” sloganını attıklarını hatırlattı. Ben de o mitingdeydim ve aynı sloganı attığımı hatırlıyorum.) Mümkündür, suçlama yapılabilir ama delil olmadan yapılan suçlamanın iftira (ve dolayısıyla büyük günah) olduğunu hatırlatmalıyım.
İnşallah Ergenekon savcıları biraz hassasiyet gösterip bu belgeleri hızla kopyalayarak özgünlerini ay sonuna kadar ÇYDD‘ye teslim ederler.
Tekrar ediyorum: Böylesine önemli bir konuda ideolojik düşüncelerle kaplanmış yorumlar yapmak, o 36 bin öğrenciye hiçbir şekilde fayda sağlamaz, aksine o konudan uzaklaşıp yine ideolojik tartışmalara, bölünmeye yol açar. O yüzden lütfen yorumlarınız Ergenekon soruşturmasının geneli hakkında değil de, bu özel konu hakkında olsun.
Yorumlar kapalı.