Muazzam bir seçim yarışı bizleri bekliyor. İlk önce gelin, bugün açıklanan CHP adayıyla birlikte, aday listesini sıralayarak her birini kısaca tanıyalım (sanki hiç tanımıyormuşuz gibi).
- Recep Tayyip Erdoğan: Kâğıt üstünde 2003 yılından beri, gerçekte 2002 yılından beri Türkiye’nin her tarafına bakan, 15 buçuk yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinin neredeyse tamamından sorumlu olan, 2010 yılında şahsıma açtığı hakaret davasını kaybeden (özeti), 2014 yılının ortasından beri Cumhurbaşkanı sıfatıyla güzel ülkemizi yöneten, 2016 yılında pis bir darbe girişimini başarıyla atlatan, an itibarıyla Türkiye’nin en güçlü insanı.
- Muharrem İnce: Hitabet açısından Erdoğan’a en yakın isim. Sözde “herkesin kavgalı olduğu” Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanlık yarışında kendisini yenen Kemal Kılıçdaroğlu tarafından bizzat aday gösterildi. Güçlü duruşu, hazır cevaplığı ve en önemlisi gündem yaratma ve yönlendirme yeteneğiyle, Erdoğan’ı en çok zorlayacak iki adaydan birisi.
- Meral Akşener: Erdoğan’ı en çok zorlayacak iki adaydan ikincisi. “Topuklu Efe” lakabının karşılığını tam olarak veriyor; “ezilen çıtkırıldım kadın” imajıyla değil “hükümet gibi kadın” imajıyla akıllarda. Gündem yaratma ve yönlendirme yeteneği Akşener’de de mevcut.
- Temel Karamollaoğlu: Kendi tarafına çekmek isteyen AKP’ye karşı dik duruşuyla takdir toplayan, ne konuştuğunun son derece farkında olan ama geri planda kalacak olan Saadet Partisi lideri. Abdullah Gül “çatı aday olacağım” diye tutturduğu için mecburen aday olmuş gibi bir izlenim aldım. Yine de adaylık yarışında ön planda olacaktır.
- Selahattin Demirtaş: Cihangir’de oturan solcu genç kızların sevgilisi, bağlamalı terör örgütü sempatizanı. (PKK’ya açıktan bir tavır koyma cesaretini göstermiş olsaydı bugün çok daha farklı bir tanım yapardım kendisi için.) Hapiste olduğu için, bu mağduriyet kartıyla Kürt oylarını avucunun içinde tutacak, ama ikinci turda Erdoğan’ın rakibini destekleyip desteklemeyeceği meçhul.
- Doğu Perinçek: Tanımlanamıyor… Şaka şaka; tanıtmaya üşendim. Sadece şunu söyleyeyim: Seçime kadar 1 veya 2 tane gündem yaratacak açıklaması olur, o gündemler de 2’şer gün sürer, sonra biter.
Erdoğan’ın işi zor. Demirtaş ve Perinçek’i saymazsak, karşısında 3 tane çok ama çok büyük aday var ve bu adaylarla, eskisi kadar rahat uğraşamayacak. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli şimdiye kadar Erdoğan’ın söylemlerine laf yetiştirmekten kendi gündemlerini konuşamıyorlardı; oysa Akşener de, İnce de Erdoğan gibi kendi gündemlerini oluşturabilecek isimler. Üstelik ikisi de hazırcevap, yani Erdoğan’ın ataklarına tek bir cevap verip yollarına devam edebilecek kapasitedeler. Bu ikiliye Temel Karamollaoğlu da “bilge yaşlı adam” imajıyla destek verdi mi, Erdoğan’ın ömründe sayılı defa yaptığı “laf yetiştirme ve gündem üretememe” hatasına düşmesi muhtemel.
CHP’nin bu konuda ders almış olması güzel. Allah korusun, Abdullah Gül, Etli Ekmek veya herhangi başka bir “çatı adayı” ortaya atılmış olsaydı Erdoğan bu seçimi de güle oynaya (ama %55 civarında bir oy oranıyla) alacaktı. Şimdi Erdoğan’ın karşısında tamamı donanımlı 5 aday ve sürekli karşı karşıya geleceği, görmezden gelemeyeceği ve gündemlerine karşılık vermesi gereken 3 aday var.
Önümüzde şöyle bir seçim yarışı var, ben öyle görüyorum:
- Erdoğan her zamanki gibi genelgeçer ifadelerle “daha fazla demokrasi, daha fazla adalet, daha büyük ekonomi, daha güçlü Türkiye” diyerek kendi tabanını tatmin edecek; Akşener’i görmezden gelmeye çalışıp İnce’ye yüklenecek.
- İnce hazırcevaplığıyla yanıtını verip ibreyi kendi gündemine döndürecek, muhtemelen Akşener’i de muhabbete dahil edecek. Akşener hem bu gündeme dahil olacak, hem de kendi gündemini oluşturacak yeni bir yorum ortaya atacak. Karamollaoğlu da bu iki gündeme destek verecek. Erdoğan’ın her gündemine karşılık en az 2, belki 3 gündem maddesi daha oluşacak.
- Erdoğan iyiden iyiye “ben tek siz hepiniz” moduna girecek, belki bunu gurur duyulacak bir etmen olarak lanse edecek ve “herkes bana karşı, demek ki ben doğruyum” argümanını kullanarak yüzer-gezer seçmeni etkilemeye çalışacak.
- Demirtaş ve Perinçek dikkat çekmeye çalışacaklar, biraz başarılı olacaklar ama uzun sürmeyecek.
- Yaklaşık 2 ay boyunca içimiz dışımız seçim, yepyeni gündemler, polemikler olacak. Özellikle Ramazan ayı fena halde gergin geçecek. En son “CHP demek tezek demek” gibi son derece seviyeli çıkışlar duymuştum ama seviyenin accık daha düşmesi ihtimali var.
- Birinci turda Erdoğan’ın seçilmesi zor, ama büyük ihtimalle en çok oyu alacak. Yine de cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması demek, Erdoğan’ın kazanmasının neredeyse imkânsız hale gelmesi demek çünkü oyu artık %40’ların altına kadar inen Erdoğan’ın MHP ve BBP desteğiyle falan ikinci turu alması pek olası değil. İkisini birden bırakır, 2 haftada HDP seçmenini blok halinde yanına çekmeyi başarırsa bilemem. Sonuçta Erdoğan’dan bahsediyoruz, şapkadan tavşan çıkarmayı seven birisi.
Parlamento seçimlerinden hiç bahsetmedim, fark ettiniz mi? Hiç de eksikliğini hissetmedim valla. Zira öyle bir rejim oluştu ki, Meclis’in hiçbir değeri ve önemi kalmadı. Seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın (kimse bu seçeneği kullanmayacak olsa bile) sevmediği bir milletvekilini gece Devlet Bakanı atayıp, milletvekilliğini düşürüp, ertesi sabah yeni görevinden almasıyla Meclis dışı bırakabileceği bir sistemden bahsediyoruz. (Referandumda halka bunları da anlattık ama dinlemeyenler, dinleyenleri geçti maalesef. Sağlık olsun.) Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi ihtimalinde nasıl bir tavır alacağını da ayrıca merak ediyorum. Bir KHK daha çıkartıp seçimi iptal etse kim karşı çıkacak? Erdoğan’ın karşısında sen mi duracaksın? Sen kimsin ya?
Neyse, işin esprisi bir yana, çok eğlenceli bir yarış izleyeceğiz. Demokratik ve temiz bir seçim olmasını diliyorum. Pazartesi gong sesini duyacağız ve yarış başlayacak.
Not: Seçimlere kadar her cuma günü yazmayı planladığım dizinin ilk parçasını okudunuz, umarım beğenmişsinizdir. Önümüzdeki cuma görüşmek üzere. Sonraki yazımdan ve her yazımdan haberdar olmak için abone olabilirsiniz. Yazıyı beğendiyseniz, arkadaşlarınızla paylaşmayı unutmayın! :)