Filmi belli bir yapı çerçevesinde yorumlamak yerine “Ahmet Hakan twit’i” türünde maddeler sıralayacağım:
- Nurgül Yeşilçay meğer ne güzel bir kadınmış ya? Yemin ederim hiç fark etmemiştim, filme kadar.
- Nurgül Yeşilçay meğer ne yetenekli bir kadınmış ya? Yemin ederim hiç fark etmemiştim, filme kadar.
- Ayrıca Gülse Birsel‘in dişi kimliğini de tanımış olduk. En başından (ta GAG zamanından) beri Gülse Birsel‘in, kendi dişiliğini böyle ön planda tuttuğu bir halini görmemiştik.
- Şimdi tek tek saymayayım… veya sayayım: Nurgül Yeşilçay, Gülse Birsel, Haluk Bilginer, Erkan Can, Memet Ali Alabora (Evet, “Memet” diye yazılıyormuş.), Sarp Apak, Cengiz Küçükayvaz, Öner Erkan, Cem Karakaya, Ezel Akay (hem yönetmeni, hem oyuncusu), Müjdat Gezen, Halit Akçatepe, Erol Günaydın, Zihni Göktay… Böyle geniş kadrolu kaç film gördük son yıllarda?
- Müziklerin bir kısmının Vokaliz‘den olması sürpriz olmasa da çok hoştu – özellikle Yangın Var yorumları. Onların seslendirdikleri haricindekilerden de en güzeli El Hubb‘du herhalde.
- El Hubb‘un sözlerine dikkat edince dumur oluyorsunuz. Azgın erkeklerde feci etki yaratır bu :).
- El Hubb, “kayıtsız şartsız aşk” demekmiş; divan edebiyatında yeri büyükmüş. Kesin olmayan bu bilgileri Ekşi Sözlük‘ten edindim.
- İme Prezakias Çiftetellisi de harika olmuş. Öner Erkan‘a sevgim ve saygım bi’ kat daha arttı.
- Yine de tartışmasız biçimde en eğlenceli şarkı, Türk Sanat Müziği makamlarından biriyle söylenen bir Goethe şiiri olan An Belinden‘di. (Şiirin Türkçesi de buradaymış.)
- Hallaç Rüstem‘i oynayan Öner Erkan, film boyunca beni en çok güldüren karakterdi. Sonrasında da kekeme berber (Berber Hasan) rolündeki Cengiz Küçükayvaz var.
- En son Takva‘da bir tarikat görevlisi olarak gördüğüm Erkan Can‘ı bu sefer namaz kılmayı bilmeyen bir laz uşağı olarak görmek garip oldu :).
- Nurgül Yeşilçay‘ın Berber Hasan‘la (Cengiz Küçükayvaz) konuşurken, bir de Fişek Ömer‘le (Sarp Apak) takındığı tavırlar muhteşemdi ama hiç yalan söylemeyeceğim, Tabip Hüsrev‘in (Memet Ali Alabora) Hürmüz‘ü (Nurgül Yeşilçay) muayenesi sahnesi favori sahnemdir. Allah kimseye böyle işve, böyle cilve yapan bir kadın nasip etmesin. En azından bana nasip etmesin. Veya etsin. Veya etmesin, kafayı yerim ya. Veya etsin tamam.
- Ezel Akay‘ın filmleri çok güzel, çok eğlenceli oluyor ama Tim Burton‘vari bir abartı var ya, ona inceden kıl oluyorum. Bir de “görüntü sürekliliği” mi deniyor, ne deniyor bilmiyorum (kameralarda bir açıdan diğerine geçtiğinde iki farklı görüntü izleme hissi doğuran hata) ama ondan çok yapıyor Ezop. Bunu bilerek yapıyor da olabilir, bilemedim. Neredesin Firuze‘de de çok vardı mesela bu hatadan. Gerçi bilerek yapıyorsa daha fena.
- Senaryo kurgusu şahane. Sadık Şendil‘in aynı adlı eserinde de bu şekilde mi bilmiyorum, eğer öyleyse Türkçe edebiyat içerisinde benim gördüğüm en karmaşık, en başarılı kurgu buydu.
- Haluk Bilginer‘in bu kadar kötü oynadığını ilk kez görüyorum. Halbuki Türk sinemasında en sevdiğim kişilerden biri o.
- Ayrıntılarıyla da, genel olarak da acayip eğlenceli bir film. Türk sinemasına güveni olmayan kim varsa özellikle izlesin, otursun aşağı. Türk sineması şahanedir.
- Son not: Filmin internet sitesi de çok güzel olmuş. Yüklenirken verilen bilgiler de çok eğlenceli.