E-linç

Linç

Daha 21 yaşımda böyle ağır bir ihanet örneği göreceğimi hiç düşünmezdim. Durun, daha genciz ya!

Önce olayı anlatayım: Yakın zamanda bir yazı (hemen sonrasında bir yazı daha) okudunuz, PuCCa karakteri, o karakterin yazarı ve o yazarın o karakteri kullanarak yazdığı hakkında. Karakteri ve kitabı herkes biliyordu ama yazarı, internette bulunabilir olmasına karşın, çok çok az kişi biliyordu. İçtenliği konusunda kimseyi inandıramadığım (artık inandırmaya çalışmaktan da usandığım) kitap tebrik yazısında bu yazarın adını ve resmini de kullandım. (İsmi internetteki bir blog dizininden, resmini de yazarın arkadaşlarından bir-iki tanesi vasıtasıyla Facebook’tan aldım.) Yazı yayına girdikten yaklaşık 3-4 dakika sonra, FriendFeed isimli pek bilinmeyen bir sosyal ağda bu durum tartışılmaya başlandı. Sonrasında ise tartışma, PuCCa karakterinin fanatikleri tarafından bir lince dönüştü. Gerçek hayattaki bir linçte, linç edilen kişiyi savunanlar da linç edilir; bu sanal linç hareketinde de beni destekleyenler genelden değil de, özelden hareket etmeyi tercih etti ve herkese açık bölümde linç hareketi hız kesmeden devam ederken özel olarak gönderilen mesajlardan da (FriendFeed’de direkt iletiler, Facebook’ta özel mesajlar, telefonlar, MSN, Gtalk vs.) destek görmeye devam ettim.

Aynı akşam, dernek yönetim kurulundan arkadaşlarla da konuştum. Yaptığım hareketi desteklediklerini ve desteklemediklerini söyleyenler oldu ama aldığımız karar, olayı ve olay sonucunda FriendFeed’de oluşan olumsuz algıyı derneğe sirayet ettirmemek amacıyla birlik halinde bir-iki hafta sessiz kalmak idi. Yine de, nasıl olduysa, ertesi gün bu karardan 180 derece dönüldü ve dernek başkan vekilinden “Yönetim kurulunun diğer üyeleri olarak senin istifanı istiyoruz, yoksa biz istifa edeceğiz.” şeklinde bir haber aldım. (Sonradan diğer YK üyeleriyle konuştuğumda bunun doğru olmadığını, dernek başkan vekilinin bazı YK üyelerinin yerine konuştuğunu halbuki en az 1 üyenin benim istifa etmemi istemediğini öğrendim.) Bir anlamda, yaptığım bireysel (ve doğruluğu-yanlışlığı her şekilde tartışılır) hareket derneğe sirayet etmişti – üstelik bazı dernek yönetim kurulu üyeleri tarafından. FriendFeed’deki birkaç kişinin özellikle derneği hedef gösteren kötü niyetli mesajları FriendFeed’de pek tutmamıştı ama anlaşılan başkan vekili onları tutmuş.

Olay hala sıcakken, ayın 27’sini 28’ine bağlayan gece (dernek genel başkan yardımcısı istifa mesajını yayınladıktan sonra) oluşan bu olumsuz algıyı en azından kaynağı bakımından yok etmek ve derneğe olan etkisini kırmak için, PuCCa karakterinin yazarına içten bir özür mesajı yolladım. Yazının başından beri “PuCCa karakterinin yazarı” tanımlamasını yapıyorum ya, hah, bu tanımlamayı da özrü kabul ettiğini ve üzgün olduğunu belirten yanıt e-postasında gördüm. PuCCa’nın bir karakter olduğunu, kendisinin gizli kalışının sebebinin bir reklam kampanyası olduğunu kısaca anlattı.

Az önce yönetim kurulunun iki üyesinin daha istifa ettiğini açıklamasıyla da görüyoruz ki, bir reklam kampanyası uğruna (ama görünürdeki genel kanının tartışılmaz etkisiyle) yeni yönetim kurulu dağılmış oldu. Koltuk kaygısından falan değil, şahsi meselemin dernek meselesi haline gelmemesi için beklemeyi tercih etmişken işin içine kişisel kaygılar girince, istifa mesajlarının ardından maalesef dernek de kesin olarak olayın içine katılmış oldu. Beklemeyi bilselerdi olay “Barış’ın olayı” diye anılacaktı ama artık derneğin olayı olarak bilinecek.

Peki benim tepkim nedir? Şudur: İstifa mesajları falan kişisel çıkar kaygılı olduğu bariz, dramatik çıkışlardır ve zaten bir resmiyeti de yoktur. Bu arkadaşların yaptığı hatanın ardından olay dernek meselesi haline geldiği için de, benim olayın daha fazla yatışmasını bekleme gibi bir lüksüm yoktur. Ben de dahil olmak üzere derneğin yeni yönetim kurulu dağılacaktır. (Koltuk sevdası temalı giydirmeler yapan kötü niyetli arkadaşlara da yanıtım bu olsun.) Bu kadar büyütülmesine karşın aslında ufak bir olayın yüzünden dernek yönetimini dağıtmıyoruz tabii; sebep, oluşturulan yönetim kuruluna seçilen insanların uygunsuzluğu ve uyumsuzluğudur.

Kötü adam seçmek çok kolaydır. Günah keçisi bulmak çok uğraş gerektirmez. Bir kimsenin hatalı olduğunu bağıra-çağıra söylerseniz, hata mı değil mi diye bakmadan ortamdaki sinerjiye ayak uyduran birçok kar tanesi bulursunuz ve o kar taneleri kısa sürede bir çığ yaratabilir. Üstelik bir noktadan sonra olayın hiçbir önemi kalmaz, amaç olaydan daha büyük hale gelir ve düşene tekme atmak o noktadaki tek seçenektir. Ayrıca -yukarıda da bahsettiğim gibi- ortak kanıya karşı çıkanların da linç edilebileceği bir ortamda kimse çıkıp da yalnız gözüken günah keçisini savunmaya kalkmaz ve mantıklı olan da budur. Hatta öyledir ki, o kesimin sessiz kalması bile rahatsız edici hale gelir. Linç edilenin kim olduğunun bile önemi kalmaz. Bana da bu oldu.

Benim içim rahat çünkü bu olayın baş aktörlerinin neler yaptığını, reklam kampanyasını kimlerin düzenlediğini, bu reklam kampanyasının gazına gelenlerin nasıl kulis yaptığını falan… hepsini biliyorum. Linç edilmek de benim için pek önemli değil çünkü insanların bir noktadan sonra mecburen sinerjiye uyup tepki göstermesi gerektiğini biliyorum, gördüm. 2 yıldır blog yazarlığını tanıtma (Yalnızca sosyal ağlar olarak düşünmeyin.) veya insanları buluşturma (ki her zaman küçümsendi bu) çabalarımın bir anda görmezden gelinmeye başlanması da -üzer ama- yıkmaz beni. Benim tek istediğim, doğruluğu-yanlışlığı göreceli bir eylemimin derneği etkilememesiydi. (Bu olay için 4 gündür Twitter’ı, FriendFeed’i bırakın, Beyn’e bile bir şey yazmıyordum ki olay yatışsın. Bu çaba da boşa gitti.) Bekleseydik olay benim üstüme kalacaktı ve ben buna dayanabilirdim ama artık maalesef bu olayda oluşan olumsuzluk benim kadar derneğin üstüne de yapışmış oldu.

Keşke kişisel çıkarları uğruna derneğin çıkarlarını göz ardı edecek, büyük dostluklarımızın ardından bana demediğini bırakmayan iki insanla çalışmamamız gerekirdi. Bu olayla henüz iyi bir lider olamadığımı, başkanı olduğum yönetim kurulunu idare edemediğimi itiraf etmekten gocunmam. Allah’a şükür ne özür dilemekten korkarım, ne hatalı olduğumu itiraf etmekten çekinirim ne de gerektiği durumda çekilmekten kaçınırım. Özrümü diledim, hatamı itiraf ettim ve dernek başkanlığından da çekiliyorum. İsteyenler hakaretlerine devam edebilirler; benim bu aralar yapacağım şeyler finallerime hazırlanmak ve yeni ortaya çıkan sağlık sorunlarımla ilgilenmek olacak.

Barış Ünver
30 Mayıs 2010

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.